BALKAN HAVASI

Maydonoz'un Dikeni






Bilal Özdamar


Yeşilyurt Gazetesi’nde köşe yazım yayınlandıktan sonra büyük bir yankı uyandırdı! Gelen tepkilerin tümüne yakını da olumlu oldu. Okuyana da, görüş ve düşüncelerini aktarana da,“Şunları da ekleseydin daha iyi olurdu” diyerek, katkı sunanlara da teşekkür ederim. Memlekete ölü toprağı serpilmiş gibi sanki! Tepkisiziz. Duyarsızız. Çevremizde olup bitenden habersiz veya haberimiz olana da duyarsınız… Hep, bir şeyleri birilerine bırakır olmuşuz nedense? Hep, sanki birileri nasılsa o gerekenleri bir şekilde yaparlar veya yapıyorlardır rahatlığı ile uykuda yaşıyoruz! Oysaki herkesin bizim gibi düşünebileceğini ve topu birbirimize atarak, içinde yaşadığımız toplumun bilinçsiz, tepkisiz, duyarsız şekilde sahipsiz kalabileceğini düşünemeyiz her nedense! Bu bağlamda da, yerel baskını önemsiyorum. Önemsemeyi öneriyorum. Yerel basını önemsemeyi önermeyi herkese önermeyi öneriyorum. Yaygın basımı yapılan renkli gazetelerde, kimin elinin kimin cebinde olduğu ve hani tabiri caiz ise, muhabbet tellallığı çığırtkanlığı yayınlarını okumaktan, kendi yaşadığımız yerin sorunlarını PAS geçer veya PASPAS altına süpürür olmuşuz! Memleketin en tirajlı gazetesinin manşetine bir bakın; “Filanca oyuncu, artık ilişkilerine bir çeki düzen verecek. Eks ilişkisi sona erdiğinden de, yeni aşk ve ilişkilere yelken açma kararını aldı” haberleri var! Haberin resmine bakıyorsunuz; iç çamaşırlarını giymeyi unutmuş vaziyette yakalanmış bir kadın hali var! Senin karnın açmış. İşin gücün yokmuş. Memlekette filanca derdin sorunun varmış… Bunların, tirajları yüz binleri bulan ve ne enteresandır ki, en prestijli (!) gazeteler olmalarına karşılık, manşetlerinde bu tür haberleri olan yayınların verdikleri mesaj ne olabilir ki?! Bizim memleket güllük gülistanlık! Milletin yegane derdi kederi de, işte bu kadınların ilişkilerinin sona ermiş olması ve yeni ilişkiye yelken açacak olmaları mı?! Yani, böyle bir haberin verebileceği mesaj, bir nevi de “dilim varmıyor argosunu yazmaya ama,  hadi şuna aracılık diyelim” memleketin en baş sorunu mu?!  Bunlara rağmen de; yerel gazeteye senelik abonelik için 150 TL.’yi vermeye elimiz gitmez ama, işte derdi kederi ve mesajı bu olan gazetelere çuval dolusu para akıtırız! Yerel basına önem vermeliyiz dedik ya az evvel… Yerel basına da hiç mi iş düşmüyor sizce de?! Alıntı, çalıntı ve kapma haberleri bir yana bırakacağız. (Genelleme olarak söylüyorum) Yaşadığımız memleketin derdine, tasasına yer verecek, kişisel egolarımızı tatmin etmek yerine, memleketin davasını güdeceğiz. Yoksa bu işin vebali bile olabilir yerel basın için! Gazeteyi bedelsiz verseniz bile, okuyan adamın zamanını boşa alırsınız! O gazeteyi basıp, okuruna ulaştırmak için çırpınan insanların emeğini boşa zayi etmiş olursunuz. İnanılırlığınız ve güvenilirliğiniz olmaz! Kendiniz çalar, kendiniz oynarsınız. Herkesin üzerine düşeni doğru yaptığı, herkesin alması gereken mesajı doğru anladığı ve herkesin kendine değil de, topluma yararlı insan olma duygusunu tavan yaptırdığı bir toplumda yaşamanın keyfi de başka olur. Şimdi ben, elimden geldiğince toplum içinde gördüğüm doğruları avuçlarım patlayana kadar alkışlarken, yanlışları da borazan çalarak anlatmaya ve kalemimi yanlışı yapanların gözlerine sokmaya gayret edeceğim. Belki de, gayretimin kimseye bir yararı olmayacak. Donkişot gibi kendi kendime bağırıp çağıracağım. Belki de, temelinden yamuk binaları hizaya getirmek için çabaladığımdan dolayı milletin eğlence kaynağı bile olacağım… Ama, madem ki, üzerimize bir misyon aldık. Madem ki, aldığımız olumlu tepkilerle bu misyon üzerimize yapıştı. O halde, gidebildiğimiz yere kadar gidecek ve işin hakkını vereceğiz… Eleştiri, yorum ve yönlendirmelerinizi bekliyorum…