Başkan Hacı kendini halkına teslim ediyor...

Ortak Akıl Özkan B aşaran

8 Kasım Lüleburgaz, 9 Kasım Alpullu, B. Mandıra ve Babaeski ve 10 Kasım Kırklareli’nin Kurtuluş Bayramları törenlerle kutlandı. CHP Babaeski İlçe Başkanı Fikri Karaca ile Kırklareli hariç her birine ayrı ayrı katıldık. Kırklareli’deki Kurtuluş Bayramı’na çok katılmak istememe rağmen yoğunluğumdan katılamadım. Ama Kurtuluş Resepsiyonları’nın ise tamamına katıldık. En renkli Kurtuluş Bayramı Babaeski’de gerçekleşti.  Bayrama anlam katan Başkan Hacı’nın Keşan’a Bağlı Lalacık Köyü Mahalli Folklor Ekibi’nin oyunlarına katılmasıydı.  Köy halkından oluşan Lalacık Mahalli Folklor ekibi Şayak giymişlerdi. Altı köşe şapkaları havada ve “Dağlar Dağlar Viran Dağlar” türküsüyle alana çıktılar. Hepimizin yüreği kıpırdadı. Çünkü, Atatürk’ün sevdiği türküyle çıkıyorlardı. Figürler mahalliydi. Türküler Rumeliydi. Başkan Hacı dayanamadı ve Protokoldeki yerinden fırlayıp folklor ekibinden birinin altı köşe şapkasını aldı ve aralarına girdi. Birlikte alay çektikten sonra davulcunun davulunu alıp boynuna astı. Başkan Hacı çaldı ekip oynadı. Protokol ve Babaeski Halkı da tempo tuttu. Duygular sel olmuştu. İnsanların gözleri dolmuştu. İçimden bir ses; “İşte Halkın Adamı, Başkan Hacı” dedi. Çünkü, Bugüne kadar hiç bir Kurtuluş Bayramı’nda Halk ile Başkanı arasında böylesi bir Kaynaşma yaşanmamıştı. Başkan Hacı’yı izleyen Babaeski Halkının dudaklarından;” İşte bizden biri” sözlerinin döküldüğünü görüyordum. Ve kendi kendine “Halkımız bir kez daha kendinden birinin  Başkanlık Makamında oturduğunu hissediyor” diyordum. Çünkü Başkan Hacı Zengin Bir Babanın oğlu değildi. Çocukken gazoz satarak harçlığını çıkarmış Selanik Göçmeni yoksul bir ailenin çocuğu idi. Ezilmiş halkın genlerini içinde saklıyordu. Atatürk’ün memleketinden gelmişti. Biz de Hem Ana, Hem de Babadan Selanikliyiz. Onun için Başkan Hacı’yı anlıyorum. Başkan Hacı’nın Mahalli Folklor ekibinin arasına katılması içindeki ezilen halkın dışarı fırlamasıydı. O bir “Seçkin” değildi. “Aristokrat” da değildi. Soyadı ile o makama oturmamıştı. “O” Halktı. Halk da “O” idi.. Babaeski’deki Kurtuluş Resepsiyonu da diğerlerinden çok farklıydı. Masalar yiyecek içecek ile doluydu. Tansa Kapalı Düğün Salonu hınca hınçtı. CHP’den Aday Adayı olmayı düşünenlerin tamamı ekipleriyle katılmışlardı. Müzik güzeldi. Başkan Hacı’nı dolaşıp sohbet etmediği bir kokteyl masası yoktu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Oyun havalarıyla coşan katılımcılara Başkan Hacı da eşlik edince neşe bir kat daha arttı. Hele alay çekmeye başlayınca öylesine bir katılım oldu ki, Başkan Hacı’nın başını çektiği Alay sanki bir sevgi zinciri olmuş ve bütün Halkı kucaklamıştı. Kısacası Babaeski’deki Bayramda Halkın kokusu vardı.  Başkan Hacı muhteşem konuşmalarıyla ; “Bundan sonra makamları Halkın Adamları’na Devredeceğiz” diyordu.  Tabiri caiz ise benim oturduğum makamda “Simitçi Mehmet Ağa’nın çocuğu oturacak” diyordu. Başkan Hacı’nın Bayram Konuşması da Kurtuluş Resepsiyon konuşmasında tarihe geçecek nitelikteydi. Sürekli “Önce Halk” diyordu. Atatürk’ün ne zor şartlarda Cumhuriyeti kurduğunu vurguluyordu. Resepsiyon konuşmasında “Bundan sonra kimse soyadıyla bir yere gelemeyecek, halkın çocukları gelecek” manasına gelecek sözlerini duyunca kendimi tutamadım ve ellerim patlarcasına alkışlamaya başlayınca salondan yükselen alkış sesleri arasında konuşmasını sürdüren Başkan Hacı, bizlere şimdiye kadar yaşamadığımız duyguları yaşattı. Başkan Hacı “Önce Halk” diyor. “Önce Halk” diyenlerin azaldığı bu dönemde bu tarihi sözler çok anlamlı. Bu Sosyal Demokrasiden de öteye. Bu Sosyalist bir yaklaşım. O bakımdan Başkan Hacı beni çok duygulandırdı. Kendimi Başkan Hacı’da buldum Ve Klavye başına geçtim. Yüreğimle Sol tarafıyla yazdım. Siz değerli okuyucularımla da bu hislerimi paylaşmak istedim.