BAŞYAZI

Kiminki daha büyük!!





Şenol Goncagül

Bir benzin istasyonunda yakıt alıyordum. Ön tarafında bir Mercedes yıldızı olan ama hani biraz hızlı gitse bileşenlerine ayırılacakmış haldeki bir Hacı Murat 124’ün yanıma yanaştığını gördüm. Yanımda durup, araçtan inen ve benim aracımın ön tarafına giderek, bir sürü camdaki BASIN Yazısı’nı inceleyen arkadaş, gayet pişkin ve güleç bir şekilde bana bakarak, sormaya başladı: “Aaaabiiii be!!!Kaça aldın o camdaki BASIN yazısını sen?! Benimki daha büyük gerçi ama, seninkisi de metalmiş! Merak ettim…” Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra sorma sırasını devir aldım: “Ne diyorsun sen birader?! Ne satın alması? Ne metali?!..” Beni, bir nevi sazan gören adam devam ettirdi: “Aaaabiiiibeee! Ben İstanbul’dan geçen de köye gelen en hakiki bilmem neresinin sesi soluğu gazetesine abone oldum. Gerçi, hiç gazete görmedim ama bana dediler ki; eğer bir abonelik yaparsan senelik, sana bir tane SARI Basın Kartı. 2 abonelik için bir de araç önüne BASIN Yazısı veriyoruz. Eğer, 5 arkadaşını daha senin gibi getirirsen, o zaman farklı ekstralarımız da olacaktır. Ben de garibanım sonuçta. Ancak, bir basın kartı ile bir de araç için BASIN Yazısı alacak kadar abonelik yapabildim. Ama, Basın Kartım da bildiğin SARI yani sonuçta…” dedi. Yuhhhhh artık yani!.. Adama anlatmaya çalıştım;  “Bu benim aracın ön camındaki BASIN Yazısı’nı ben Başbakanlık Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden aldım. Çünkü benim HAKİKİ SARI BASIN KARTIM var. Çünkü ben bildiğin gazeteciyim yani… Üstelikte, senin bunları taşıman SUÇ. Yani seni keklemişler bildiğin…” dedim. Adam şaşırıp, toparlandıktan sonra da; cevapladı: “Aaaabibeeee!!! O dediğin yerden tanıdık bulsak. Mesela milletvekilinden filan girsek te, bana da o şeylerden alamaz mıyız?!” dedi. Sordum: “Sen ne iş yapıyorsun?!” Cevapladı: “Kasabım aaabiii!” Sordum: “Niye basın kartına ihtiyacın var ki senin?!” Cevapladı: “Trafikte park yaparken iyi oluyo! Hem de, hava da oluyo be aaabiii!” Söyledim: “Ulen! Ha polis kimliğini kullanmışsın yalandan, ha gazeteci kartını! Sonuçta, ikisi de çakma yani! Bırakın bu işleri!..” Bozuldu: “Sana ne be aaabiiiyaaaa?! Parasını verip almışım işte. benimki daha büyük diye, fesatlığın kabardı anlaşılan! Hadi ben kaçtım…” Geçenlerde, Kırklareli girişinde, emniyetin asayiş biriminden kontrol yapılıyordu. Durdum ve görevli memura rica ettim. “Ben gazeteciyim. Birazdan da, önemli bir basın toplantısına yetişmem lazım. Bakın, bu da benim Başbakanlık Sarı Basın Kartı’m. Yani, yalanım yok bu konuda.” dedi. Memur güldü: “Bu kartlardan herkeste var zaten! Bizim komşu…. Abinin aracının camında da, BASIN yazan bir amblem var. Siz yine de bekleyin şurada…” dedi. Dedim ki;  “Bu gerçekten sarı basın kartı ve Başbakanlık’tan alındı. Yasa ve yönetmeliklere göre de; sizin yardım istendiğinizde bize yardım yapma yetkiniz var. Bilmem kim abinin kartını bilemem ama, bu hakiki basın kartı!...” dedim. Alıp, bir daha baktı karta… İkna oldu sanırım! Ki, elinden gelen yardımı da yaptı sağolsun… Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Trakya Bölge Müdürü Fikret Dişlioğlu ile konuyu paylaştım. Edirne ve Tekirdağ illerinde emniyet ile yaptıkları yazışma ve girişimlerle bu konuda önemli mesafe alındığını söyledi. Ben de kendisine, Kırklareli ili ile de benzer çalışmalar yapmalarını önerdim. Öyle ya; bir şeye yaramayacak ve önüne gelenin elinde (yasaya göre yasak olan) sarı renkli basın kartlarından ve araç tanıtım kartlarından olacak ise, o zaman bunun ne anlam ve önemi kalıyor ki?! Hal böyle olunca da, işte polisin bile kafası karışıyor! Kiminkinin gerçek olup olmadığı işine! Her işin kendine göre bir etiği, ciddiyeti, yakışanı ve gereği olmalı! Ben neden aracımın ön camına çiftçi, kasap, manav, marketçi filan amblemi yapıştırmıyorum da, önüne gelenin gazeteci kimliği kullanma merakları var?!
Haksız mıyım size göre de?!