BAŞYAZI

Kaynağı Belli…

Şenol Goncagül


MAHİR KAYNAK, ülkemizin özellikle son dönemlerinin önemli bir ismiydi. Allah gani gani rahmet eylesin… Kaynak, aynı zamanda, ünlü siyaset bilimcisi Prof. Dr. Ülke Deniz Arıboğan’ın da babasıydı. Mahir Kaynak; MİT Daire Başkanlığı da yapmış, Müsteşarlık yolundayken, yapılan ayak oyunları ile deşifre olarak, kurumdan uzaklaştırılmıştı. Son derece nezih, takıntısız, mütevazı ve güleryüzlü bir insandı. Eşi hanımefendi, o ilerlemiş yaşına ve güçlükle ayakta durabilen bedenine rağmen, kendi elleriyle yaptığı kahvelerimizi, yine kendi elleriyle servis etmişti. O, ülkenin ve kurumun kara kutusu gibi olan muhterem’e, aklıma takılan bir çok şeyi sorma imkanını bulabildim. Ben sordum O’da, kendine göre yorumlar getirdi. Öyle bir fırsata sahip olduğum için kendimi şanslı saydım… Sorduğum sorulardan bazılarının konu başlıkları şöyleydi: - Haydar Meriç’in esrarengiz şekilde infaz edilerek, denize atılmasının ardındaki muhtemel şüpheler ne olabilirdi?! Öldürülme şekline göre; örgüt işi miydi? Örgüt işine benzetilmiş miydi? Niye, Kırklareli’de değil de, Akçakoca ‘ da ortadan kaldırılmak istenmişti? Ve benzeri detaylara ait sorular ve yorumları… - Trakya’da son yıllarda hızla el değiştiren binlerce dönümlük tarım alanları vardı. Bu araziler, kimlere ve ne için lazım olabilirdi? Yarın, bu araziler hangi şekillerde karşımıza çıkabilirlerdi? Ticari bir girişim miydi? Uluslararası bazı projelerin bir parçası mıydı bu?! Trakya üzerinde hangi oyunlar ve planlar olabilirdi? Trakya, hangi uluslararası örgüt ve birimlerin oyun alanı halindeydi?! Bunlar ve benzeri soru ve yorumlar… - Türkiye’nin enerji politikası ve dışa bağımlı enerji kullanımından kurtulabilmek üzere yapılması gerekenler nelerdi? Trakya ‘ da kurulmak istenen termik ve nükleer santrallere, Avrupa’nın ve ABD’nin bakışı neydi? Bulgaristan medyası ve kamuoyunun, bölgede kurulması muhtemel enerji yatırımlarına karşı sergilediği hasmane ve örgütleme noktasındaki ilgisinin altında yatan gerçek sebepler nelerdi? Sadece çevresel endişeler miydi? Yoksa ülkeler arasındaki rekabete mi dayanıyordu? Bu negatif yaklaşımlar yoksa üçüncü bir ülkeden mi kaynaklanıyordu?! Bunlar ve benzer sorular ve yorumları… - Trakya, Türkiye’den ayrı bir şekilde ele alınarak, neden AB’ne direkt katılmak isteniyordu? Bu, bölücülükten mi kaynaklanıyordu? Yoksa AB gerçekten de iyi niyetli miydi? Böyle bir projenin, bölgeye getirileri veya götürüleri neler olabilirdi? Öyle bir durumda, yani TRAKYA EYALETİ haline gelmemizde, neler değişebilirdi? Neler yaşanırdı? Bunlar ve benzer sorular ve yorumları… Biz, o gün, kendi evinde ve mekanında merhum Mahir Kaynak ile daha bir çok şeyi konuştuk. Tartıştık. Görüş alışverişinde bulunduk. Ve yine size kötü bir haberim daha var ki; o gün orada konuşulan bu ve benzeri konuları ve yorumları paylaşmayacağım! Sadece, yeri ve zamanı geldikçe, kırıntılar halinde konuların aralarında paylaşmaya devam edeceğim! Haydar Meriç, son derece vahşi bir şekilde öldürüldü! Ortadan kaldırıldı! Öldürülme şekli de, anlayacağınız gibi bir SUS ikazıydı! Bir mesajdı! Şunu söyleyebiliyorum ki; Trakya, özellikle önümüzdeki 5 yılın ardından, çok önemli ve enteresan gelişmelere sahne olacak! Taşların yerleri değişecek! Belki de, memleketin en önemli, en stratejik ve bir o kadar da ZENGİN yeri halini alacak. Biz, o günleri görebilir miyiz? Bilemem ama, araştıran ve bazı mesajları daha kolay alabilen birisi olarak, o gelişmelerin ayak seslerini kolayca duyabiliyorum! Mahir Kaynak, değerli bir devlet adamı idi… Allah, mekânını Cennet eylesin…