BAŞYAZI

İçimiz yandı





Şenol Goncagül
Pınarhisar Gazetesi’ni devir aldık. Pınarhisar’daki işlerimizi halledince de, Kırklareli’ye geri dönüyorduk. Kaynarca’nın içinden geçen karayolunda seyir halindeyken, yolun kenarında oyun oynayan 3 küçük çocuktan birisi aniden yola atladı! Aracın sağ ön kısmına vurarak, karayoluna düştü… Çocuk ile araç arasında sadece birkaç metrelik mesafe vardı ki, yapabilecek hiçbir şeyimiz olamazdı! En büyük tesellimiz ise; hızımızın yavaş olması ve frenin zamanında devreye girerek, çocuğun daha büyük zarar görmesinin engellenilmiş olması oldu… Medya Grubumuzun İdari ve Mali İşler Müdürü Hasan Öztürk ile birlikteydik. 112’yi aradık, meşgul çalıyordu. Kırklareli Devlet Hastanesi’nin santralini arayıp, ambulans istedik.  O arada zaman kaybetmemek için de, yaralanan 8 yaşındaki kızı alıp, Kırklareli Devlet Hastanesi’ne yetiştirebilmek üzere samanla yarışa girdik. Pınarhisar daha yakındı aslında! Ama tam teşekküllü değildi. O yüzden de, Kırklareli’yi tercih ettik… Hasan Abi bir yandan 112’ye ulaşmaya çalışıyordu ki, yoldayken irtibata geçebildik. Ne var ki; aracın turbosu yeni değiştiğinden, sürat yapamıyorduk. En fazla yapabildiğimiz sürat 60 civarıydı. Hayat kurtarabilmek için çırpınırken, az kalsın bir kaza daha yapacaktık… Şeytandere Bayırı’nı çıkarken, ambulans ile karşılaştık. Yaralanan kızın ilk müdahaleleri orada yapıldı. Ardından da, Kırklareli Devlet Hastanesi’ne doğru yola çıkarıldı… O arada da, işin adli boyutunu yerine getirmek üzere Emniyet ve Jandarma ile iletişime geçtik. İfadelerimizi verdik. Bir yandan da, aklımız küçük kızın sağlık durumundaydı. Hasan Öztürk, hastanede gelişmeleri takip ederek, sürekli aktarıyordu. Kaynarca Belediye Başkanı’nı durumdan haberdar ettik. Eşi ile birlikte hastaneye gittiler. Alkol muayenesi için gittiğimiz Pınarhisar Devlet Hastanesi’ndeki sohbetlerimizden de, Kırklareli Devlet Hastanesi’ni tercih etmemizin daha doğru bir hareket tarzı olduğu söylenince, daha da rahatladık… Her şeyi bir yana bırakın ama, işin psikolojik durumu son derece ağırdı! Süratli değilsiniz (zaten teknik sebepten dolayı sürat yapamıyorsunuz) Alkol veya benzeri bir olumsuz haliniz de yok. Dedim ya işte; işin hukuki boyutunu bir yana bırakalım, gencecik bir fidanın hayata tutunabilmesi için verdiğimiz o mücadele, hala gözümün önünden gitmiyor. Devlet Hastanesi Yöneticisi Ruşen Bey’in gayretleri, Çocuk Cerrahı’nın o gün nöbetçi olması ve ameliyata girmesi gibi önemli etkenlerin ardından da, kızın ameliyattan çıktığını öğrendik. İç kanamadan dolayı, kızın dalağı alınmıştı… Hayati tehlikesi yoktu ve kontrol altındaydı… (Sonradan öğrendiğim kadarı ile de; yol kenarında oynarlarken, yanındaki arkadaşı yola doğru kendisini itmişti…) Karne almaya birkaç gün kala yaşanan bu talihsiz olay nedeniyle, hastanede bulunan kızcağızın o anki halini görünce, aklıma yıllar önce kucağımda hastaneye götürdüğüm ve lösemi teşhisi konulan kızımın durumu gelmişti!.. Keşke; benim etlerim lime lime olaydı da, o kızcağızın bir tek yerine, tek bir çizik konmayaydı… Böyle de bir talihsizlik yaşadık yazık ki… “Sürat yapmayın ve trafik kurallarına uyun” diyesim vardı ama, öyle bir an yaşıyorsunuz ki, o kuralların size hiçbir yararının olmayabileceği hale düşüyorsunuz! Sadece sizin kurallara uymanızla, her zaman olumsuzlukların önüne geçebilmeniz mümkün olamıyor belli ki!.. Bizim de böyle bir imtihana tabi tutulmamız varmış kaderimizde!.. O kaderi yaşadık ve geride bıraktık. Şimdi; iki kızımızın yanı sıra, küçük bir kızımız daha oldu hayatta! Allah sağlık ve sıhhat verdiği sürece de, o kızımızı bağrımıza basmaya devam edeceğiz İnşaallah… Hepimize geçmiş olsun… Allah, kimseyi böyle acı ve imtihanlarla sınamasın diyorum. Biz, her zaman olduğu gibi ve belki de çok daha fazlası ile trafik kurallarına uymaya devam edeceğiz. Ne olursunuz; sizler de çocuklarınıza sahip çıkın. Gözünüzün önünden ayırmayın. Sonrasında o acıları hep birlikte yaşamayalım. Kalın sağlıcakla…