Bir Göçmen Geleneği; SEDENKA

Modern dünya iletişim alanında bi' dolu yenilikle kapımızı çalarken, "Sosyalleşme" kisvesine büründürdüğü göz alıcı vaatleriyle bazen hayatımızdan tam da bunu alıverir. 


HABER MERKEZİ Modern dünya iletişim alanında bi' dolu yenilikle kapımızı çalarken, "Sosyalleşme" kisvesine büründürdüğü göz alıcı vaatleriyle bazen hayatımızdan tam da bunu alıverir.  Üstümüze üstümüze yıkılan kör pencereli, perdeleri örtük, gün ışığına küskün sarı odalarımızda, bir bilgisayar ekranından, kıymeti kendinden menkul akıllı telefonlarımızdan sosyalliğin dibine vururuz bir anda. 160 harf karakterini tasarruflu kullanmak adına selamımızı bile hakkıyla veremeyiz. Telefon açıp karşımızdakinin sesini duymayı düşünmeyiz de, SLM diye yazmak yeter de artar her birimize. Hal hatır sormak için sevdiklerimizin kapısını çalmak yerine, sayfasından onu DÜRTmekkafi gelir. BEĞENmek için gözün göze değmesine gerek yok. PAYLAŞmak bile bir tuşa dokunarak… Ruhsuz, samimiyetsiz, mekanik… Allayıp pullayıp zarfa koyduktan, üzerine o güne kadarki en güzel el yazımızla sahibinin ismini döşendikten sonra; “Unuttuğum kimse kaldı mı acaba?” diye endişelendiğimiz o düğün davetiyelerimizi bile artık sosyal medya araçları üzerinden en uzaklara duyurulabiliyoruz. “Kel başa şimşir tarak !” derler ya, bu gidişle takıyı bile o sayfalardan taksak kimse gücenmez herhalde. Oysa bizi bir araya getiren, sımsıkı bağlarla bizi birbirimize kenetleyen nasıl da güzel hasletlerimiz, mayası güçlü geleneklerimiz vardı bizlerin. Evimizin anahtarını avucuna versek gözümüzün arkada kalmayacağı komşularımız, hasetten çok öte komşuluklarımız vardı mesela. Salya sümük çocukluğumuzu peşine saldığımız çığlık çığlığa sokak oyunlarımız; düğünlerimiz, derneklerimiz; doğumdan ölüme cemiyetlerimiz; sevdiklerimizin yollarını “Ha geldi ha gelecek” diye gözlerken bile gözümüze perde inmesi pek mümkün bayram sabahlarımız, aynı tasa kaşık salladığımız bayram sofralarımız; hıdrellezlerimiz, nevruzlarımız, mart dokuzlarında büyük kalabalıklarla çayır çimen seyranlarımız… Ha bi’de SEDENKAlarımız vardı bizim. Bi’ acı Rumeli rüzgarının önüne kattığı yaprak misali göçmenliğimizi, dalından koptuğumuz ağacı bize anımsatan SEDENKAlarımız… * Trakya'da Unutulmaya Yüz Tutan Bir Balkan Geleneği; SEDENKA Sedenka Balkanlar’dan gelen göçmenlerce Trakya’ya taşınmış, yörenin dokusu içerisinde kendi yorumunu çeşitlendirmiş eski bir Balkan geleneğidir. Slavca “Sedeti” fiil kökünden üretilmiş Sedenka genel manasıyla “Oturmak” anlamını karşılar. Gelenek kendisine has ritüellerle güçlenerek kelimenin hakkını verircesine toplum içerisinde “Toplanmak, sözleşerek bir araya gelmek, ma’le yapmak (mahalle yapmak-mahalleye gitmek), sözleşilmiş komşu gezmesi, imece için toplanmak” gibi anlamları yüklenir. Sedenkanın tüm ritüelleriyle kadın kimlikli bir gelenek olduğunu not düşmemiz gerekir. Erkekler bu geleneğin neredeyse hiçbir yerinde önde gözükmezler. Tek ki, harman sonu Sedenkaları’nda güç-kuvvet gerektiren anlarda yardımcı olup, yine kenara çekilirler. Gelenek daha ziyade Orta ve Kuzey Bulgaristan’a bağlı yörelerden (Razgrad, Eskicuma, Lofça vb…) ve Yunanistan ile Bulgaristan’a eteklerini uzatan Rodoplar bölgesinden Trakya’ya yerleşen eski göçmenlerce diri tutulmuştur. Geleneğinin günümüze taşınmasında, zamana rağmen sahiplenilmesinde daha ziyade bu yörelerden Trakya’ya iskan edilen köylerin mensupları etkili olmuştur. Başka yörelerden gelen göçmenlerle karışmış Trakya köylerinde gelenek zayıflamış ve nihayetinde yazı içerisinde yeri geldikçe değineceğimiz bazı sebeplerle uygulama alanını kaybetmiş ya da ancak bazı ritüelleriyle cılız şekilde yaşatılabilmiştir. Bu eski göçmen geleneğine Trakya’da daha çok Tekirdağ ve Kırklareli’de rastlıyoruz. Kırklareli’nin Istrancalar eteklerinde ve iç kesimlerindeki köylerde bu gelenek daha ziyade bir harman sonu imecesi olarak karşımıza çıkar. Tekirdağ ise geleneğin membağından taşınan diğer ritüelleri daha diri tutmayı başarabilmiştir. Sedenka geleneği Trakya’da genel olarak üç maksatla yapılmıştır. Bunlardan ilki harman sonları tarım ürünlerini ayıklamak, ambara konulacak hale getirmek için yapılan sedenkalardır. Bir diğeri daha çok Tekirdağ yöresinde rastladığımız, evlilik öncesi kız istemek için kız evinde toplanılıp, söz alındığında erkek evine müjde mendilinin gönderildiği gece yapılan Sedenkalar’dır. Sonuncusu ise kışlık hazırlıkları yapılırken veya kış gecelerinde sohbet etmek, el işleri yapıp oyalanmak için sıra gözetilerek yapılan Sedenkalar’dır. (Kaynak: Trakya gezi rehberi)