Eğitim-Bir-Sen, Eğitim-Öğretim'in 1. Yarıyılını değerlendirdi

Eğitim-Bir-Sen Kırklareli Şube Başkanı Ramazan Çetin, Eğitim-Öğretim yılının birinci yarıyılını değerlendirdi. Çetin, 2011-2012 Eğitim-Öğretim yılının, eğitimi ve eğitimciyi ilgilendiren önemli başlıkları içerisinde barındırdığını belirterek şu şekilde sıraladı;

  HABER MERKEZİ
“Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatı’nda yapılan değişiklik ve yeniden yapılandırma süreci, ek ödeme ile ek ders ayrımının yasal zemin bulmuş olması, öğretmenlik mesleğinin bugününe ve yarınına ışık tutmak ve strateji üretmek adına bütün sosyal tarafların katılımı ile gerçekleştirilen “Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı”, YÖK’ün meslek liselileri mağdur eden katsayı problemini çözmesi, 28 Şubat’ta uygulamaya konulan kesintisiz 8 yıllık eğitimin şura kararı gereği kesintili hale getirilmesinin gündeme alınmış olması ile stadyumlara sıkıştırılan 19 Mayıs törenleriyle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın inisiyatif almış olması, yeni döneme girmeden önce İl Milli Eğitim Müdürlükleri ile ilgili belirsizliği ortadan kaldıracak adımın atılmış olması.” 2011-2012 Eğitim-Öğretim döneminde eğitimle ilgili takdir edilmesi gereken bazı önemli konuların yanı sıra eğitimin olması gereken geçek gündemin dışında, eğitim çalışanlarının hafızasında derin izler bırakan olumsuzluklarla da yaşandığını söyleyen Çetin, yaptığı yazılı açıklamasında şunları söyledi; “Bağış soruşturmaları, öğretmenlerin özür grubu tayin hakkına sınırlama getirilmesi,  öğretmenlerin iller arası rotasyona tabi tutulması tartışmaları,  siyasilerin ve Bakanlığın eğitim camiasını yaralayan söylemleri gibi eğitimcilerin moral ve motivasyonunda tahribat oluşturan gündemler de bu dönemde yerini almıştır. Teşkilat Yasası sonrası merkez teşkilatta taşların yerine oturmaması ile birlikte yaşanmaya devam eden belirsizliklerin geride bırakılması gerekirdi. * “Ek ödeme oranları belirlenirken Öğretmen ve Öğretim Elemanlarının ücretlerinde iyileştirme yapılmamış olması birinci döneme damgasını vuran olumsuzluklar olmuştur” “Eşit işe eşit ücret” kapsamında 666 sayılı KHK ile Ek Ödeme Oranları belirlenirken, Öğretmen ve Öğretim Elemanları’nın ücretlerinde iyileştirme yapılmamış olması ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi çalışanlarının mali ve özlük haklarıyla ilgili yeteri  kadar çaba göstermediği kanaatini ortadan kaldıracak somut girişimlerin yapılmamış olması da yine birinci döneme damgasını vuran olumsuzluklar olmuştur. 2,5 milyon memurun Toplu Sözleşme yapmasını sağlayacak olan 4688 Sayılı Kanun’da değişiklik öngören Toplu Sözleşme Yasası’nın çıkarılamamış olması, geride bıraktığımız dönemin hanesine eksi olarak yazılan yine önemli konuların başında gelmektedir.  * “Teşkilat Yasası’ndaki değişiklik bazı hükümler hariç olumlu olmuştur” 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik, 2011-2012 Eğitim-Öğretim Dönemi’nin birinci bölümünde eğitimde gerçekleştirilen radikal değişikliklerden biri olmuştur. Bu düzenleme, özür durumuna bağlı yer değişikliğinin yılda bir kez olacak şekilde sınırlanması, Eğitim Müfettişleri’nin unvanlarının İl Eğitim Denetmeni olarak değiştirilmesi gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Bakanlık Merkez Teşkilatı’nda 33 birimden aynı amaca hizmet eden farklı isimdeki birimlerin birleştirilerek, birim sayının düşürülmesi son derece yerinde bir karar olmuştur. Yine yıllardır dile getirdiğimiz, derse girmeyene ek ders ödemesi yapılmayıp, Ek Ödeme veya Ek Tazminat verilmesi yönündeki önerimizin bu KHK ile “Ek Ödeme”- “Ek Ders” şeklinde ayrılması isabetli olmuştur. 652 sayılı KHK’nın çıkmasının üzerinden onca zaman geçmesine rağmen Merkez Teşkilatı’nda taşların hala yerine oturmamış olması ve belirsizliklerin devam ediyor oluşu rahatsızlığa neden olmaktadır. Daha fazla zaman kaybedilmeden belirsizliklerin giderilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır.   * “Öğretmen ve Öğretim Üyeleri KHK Mağduru haline gelmiştir” ‘Eşit işe eşit ücret’ kapsamında 666 Sayılı KHK ile farklı kurumlarda aynı unvanda çalışan kamu personelinin ücretlerinde ek ödeme oranları üzerinden eşitleme yapılırken, Öğretmen ve Öğretim Elemanları’nın ücretlerinde  iyileştirme yapılmaması ve öğretmenlerin kamuda en düşük maaş alan ikinci personel seviyesine düşürülmesi nedeniyle, öğretmen ve öğretim elemanları KHK Mağduru haline getirilmiştir. Eşit işe eşit ücret ilkesi kapsamında kurum içi ücret dengesi dikkate alınarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversitelerde çalışan Şube Müdürü, Şef, Memur ve Hizmetlilerin Maliye Bakanlığı  başta olmak üzere diğer kamu kurumlarında çalışan emsalleri ile ücretlerinin eşitlenmesi için yıllarca verdiğimiz mücadelenin Öğretmen ve Öğretim Elemanları unutularak düzenlenmiş olması, eğitimcileri huzursuz eden en önemli olaylardan biridir. * “Ek Ders esaslarında yapılan değişiklik tatmin etmemiştir” 10 Ocak 2012 tarihinde yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Karar’da yapılan değişiklikler, Ek Ders-Ek Ödeme ayrımı sonrası zaruri kısımları tadil etmiş ama köklü bir çözüm getirmemiştir. Okul yöneticilerinin 6 saat derse girme zorunluluğu, ikili eğitim yapan okullardaki yöneticilerin mağduriyeti, iki gün derse girmeyene geri kalan üç günde ek ders tahakkuk ettirmeyen çarpıklık ve ek ders dağılımındaki adaletsizliklere çözüm üretilmemiş, sorunlar yine ötelenmiştir.  * “Bağış Soruşturmaları yanlış bir adım olmuştur” Okullara herhangi bir bütçe gönderilmezken, devletin yükümlülüğünü yerine getirmemesi yüzünden okul aile birlikleri kanalıyla bağış adı altında velilerden alınan paralarla ilgili okul yöneticilerinin tamamının “Bağış Genelgesi” ile hedefe konulmuş olması asla doğru olmamıştır. Okul yöneticilerini güven duyulmayan, inadına veliyi zora sokmaya çalışan, art niyetli çalışanlar olarak algılatan, veliler dâhil herkesin gözünde değersizleştiren bu yaklaşımın yol açtığı tahribatın izlerinin silinmesi kolay olmayacaktır. Bağış soruşturmasının sonuçlarıyla birlikte iptal edilmesi bu olumsuz izi bir nebze ortadan kaldırabilecektir. * “Yanlış yaklaşımlar ve söylemler Öğretmenlik Mesleği’nin itibarsızlaştırılmasına hizmet etmiştir” Eğitim yönetiminin görevi ve eğitime yapılan yatırımların amacı; öğretmenin önündeki bariyerleri ve ortaya çıkan problemleri kaldırmak, işi kolaylaştırmak ve verilen eğitiminin niteliğini artıracak adımları ortaya koymaktır. Eğitimin kalitesi, öğretmenin moral ve değeri kadardır. Gerek siyasilerce gerekse Bakanlıkça sarf edilen, eğitimcileri değersizleştiren söylemlerin geride bırakılan dönemde kalması gerekmektedir. Eğitimciler, sorumlu makamların sorunlu makamlar olmaması gerektiğini düşünmekte ve oluşturulan tahribatın telafi edilmesini beklemektedir. * “Atama bekleyen Öğretmen Adayları’nın beklentileri yine karşılanmamıştır” Ataması yapılmayan öğretmenler atama beklerken, öğretmen açığı Ücretli/Vekil Öğretmenlerle giderilmeye devam etmektedir. Öğretmen açığı, palyatif yöntemlerle giderilmeye çalışılarak, açık adeta gizlenmektedir. Ataması yapılmayan öğretmenlerin kadrolu atanma taleplerine duyarsız kalınmamalı ve yeni öğretmen alımı için bir an önce takvim ilan edilmelidir. İkinci döneme ilişkin yeni Öğretmen Alımı yapılmalı ve derslikler, Ücretli Öğretmenler yerine ataması yapılmayan öğretmenlerle buluşturulmalıdır. * “Depremin yol açtığı sorunlar giderilememiştir” Van’da 75 öğretmenimizi kaybettiğimiz depremin beraberinde getirdiği başta barınma problemleri olmak üzere birçok sorunu çözüm, yaraları ise hala sarılmayı beklemektedir. * “Özür Grubu Tayin Hakkı’nın yılda 1 defa ile sınırlandırılması aile bütünlüğünü tehdit etmektedir” 652 Sayılı KHK ile yapılan düzenlemede Özür Grubu Tayinleri’nin yılda 1 kez yaz döneminde yapılacak şekilde sınırlanmış olması, ara dönemde tayin bekleyen eğitim çalışanlarının ve ailelerinin morallerini bozmakla birlikte aile bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda Özür Grubu Tayin Hakkı’nın yılda 2 defa yapılması kararı alınmasına karşın sorun kökten çözülememiştir. Eğitim-Bir-Sen olarak, sorunun çözümüne yönelik girişimlerimizin verdiği olumlu sonucun kılavuzla gölgelenmesi de yine yanlış olmuştur. Sağlık ve öğrenim özrü, eş durumu özründe sınırlama, il içi özür grubu tayin hakkı gibi bölümlerin kırpılarak sunulması, mağduriyeti ortadan kaldırmak bir yana, tayin hakkı bekleyen ailelerin bir kısmının moralini bozmuş ve mağduriyetlerin yeni dönemde devam ettirilmesine neden olmuştur.  * “Zorunlu Kesintisiz Eğitimin gündeme alınması önemlidir” 28 Şubat’ın dayatmasıyla ilk ve orta kısımların İlköğretim adı altında zorunlu kesintisiz 8 yıl şeklinde birleştirilmesi, geride bıraktığımız 13 yılda en çok tartışılan konuların başında gelmiştir. Fizyolojik, pedagojik ve sosyal açıdan yanlışlığı tartışma götürmeyen 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatması, ‘Siyasi hayatıma mal olsa dahi yapacağım’ diyenlerin siyasi hayatını bitirmekle beraber sanayide çırak, mesleki eğitimde yönlendirme gibi önemli hususları da bitirme noktasına getirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın en üst Danışma Kurulu olan 18. Milli Eğitim Şurası’nda da kararlaştırılan kesintili 13 yıllık eğitimin, içinde bulunduğumuz Eğitim-Öğretim Yılı’nın birinci döneminin son günlerinde gündeme alınmış olması önemlidir. * “Katsayı probleminin çözülmesi son derece isabetli olmuştur” Mesleki eğitime ağır darbe vuran, iş dünyasının “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” diye sloganlaştırarak çözüm beklediği en önemli problem, şüphesiz katsayı problemi olmuştur. 28 Şubat’ta MGK kararlarıyla dayatılan ve devamında yaptırılan düzenlemelerle eğitime giydirilen deli gömleklerinden olan Meslek Liseleri’nin aleyhine uygulanan “katsayı” sorununun, birinci dönemle birlikte geride kalması, şüphesiz YÖK’ün attığı en önemli adım olmuştur. * “19 Mayıs Kutlamaları ile ilgili düzenleme yerinde bir adımdır” Milli Bayramların stadyumlarda sınırlı sayıda öğrencinin katılımıyla kutlanmasının önüne geçmek ve katılımcılığı çoğaltmak için sadece Ankara’da stadyumda kutlanıp, diğer illerde okul ortamında etkinliklerle kutlanmasını öngören düzenleme yerinde bir yaklaşım olmuştur. Milli Bayramlar, hem kutlamalarda görev verilen öğrencilerin eğitimini aylarca aksatan hem de kutlamaları dar bir alana sıkıştıran uygulamalar olmaktan çıkarılmalıdır.” (ue)