Eserleri marka olan bir Mimar: Mimar Sinan

Mimar Sinan Güzel Sanatlar (MSGSÜ) Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim görevlisi yüksek mimar Oktay Ekinci, ''Mimar Sinan kamu mimarıydı. Yaşasaydı serbest mimarlar odasının üyesi olamayacaktı. Ama bir sanatçıydı, tasarımcıydı, yaratıcıydı'' dedi.

     Ekinci, Mimar Sinan'ın, yaşadığı dönemin devlet anlayışında yatan insan sevgisinden çok etkilendiğini söyledi. İnsanı kucaklayan, insan sevgisinin var olduğu Anadolu'da yetişen Mimar Sinan'ın ruhuna işleyen anlayışın işlerine de yansıdığını ifade eden Oktay Ekinci, şunları kaydetti:
     ''Sinan'ı yaratan devlet anlayışının altında insan sevgisi yatar. 'En büyük cennet yaşadığın yerdir' diyen Ömer Hayyam, 'Okunacak en büyük kitap insandır' diyen Hacı Bektaş Veli, 'Kendini bilmeyen alim ne menem bir alimdir, olsa olsa malumat yemiş bir zalimdir' diyen Mevlana, Sinan'ın yetiştiği topraklardaki düşünce adamlarıdır. Mimar Sinan bu düşüncelerden etkilenmiş, bunu da işlerine yansıtmıştır.''
     Mimar Sinan'ın doğduğu ve yaşadığı yerin yapısı ve mimarisinden de etkilendiğini belirten Ekinci, şöyle konuştu:
     ''Mimar Sinan 'Beni Ağırnas yetiştirdi' diyor. Kayseri'ye 15-20 kilometre uzaklıktaki Ağırnas'ta doğan Sinan, 19 yıl yaşadığı yeri böyle tarif ediyor. Anılarının yazıldığı kitaplardan edindiğimiz bilgiye göre, Sinan, Ağırnas sokaklarında Erciyes'e bakarak çamurdan evler, su köprüleri yaptı. Bence Sinan'ı yakalamanın en önemli adımı Ağırnas'ta mimarlık eğitimi almaktır. Ağırnas'tan Erciyes'e baktığınızda mimar olmasanız da mimar olasınız gelir. Ağırnas'ta insan ilişkileri ön planda, gösteriş yok. İşte Sinan'ın yetiştiği yerin kendisine etkisi de böyle samimi.''
     Mimar Sinan'ın alçak gönüllülüğünün eserlerinde göze çarptığını ifade eden Ekinci, şöyle devam etti:
     ''Sinan alçak gönüllüdür, yetişme tarzından kaynaklanan bir alçak gönüllüğü vardır. Büyükçekmece Köprüsü'nü tamamladıktan sonra köprünün altlarına gizlediği mühürde 'Değersiz muhtaç bir kulum, sarayın özel mimar başıyım' imzasını atmıştır. 'Değersiz ve muhtaç kulum' derken yapılan eserlerin değerliliği ortaya çıkarmak isteyen bir felsefeyi ve alçak gönüllülüğü görüyorsunuz. Sinan'ın Süleymaniye Camii'nin gölgesindeki mütevazı türbesi de bu alçak gönüllü yaşamın örneğidir.''
     Mimar Sinan'ı yetiştiren bir toplumun artık mimarlık eğitimine çok önem vermediğini öne süren Ekinci, şunları kaydetti:
     ''Mimar Sinan kamu mimarıydı. Yaşasaydı serbest mimarlar odasının üyesi olamayacaktı. Ama bir sanatçıydı, tasarımcıydı, yaratıcıydı. Mimarlığın sanat olduğu öylesine unutuldu ki artık mimarlık fakültelerine yetenekle değil puanla öğrenci alıyoruz. Mimarlığı teknik, bayındırlık işi olarak görmemiz eğitime de sirayet etmiştir. Türkiye gibi mimari sanatların en güzel eserlerinin olduğu bir ülkede mimarlığın bir sanat olduğu unutulma noktasına gelmiştir.''