HABER/YORUM

Kimisi atar, kimisi bakar



Gülcan Kutlu
İşim gereği haftada birkaç kez Demirköy-Kırklareli arasındaki yolda yolculuk yaparım. Burada yolculuk maceralarımı anlatacak değilim. Sizlere ölüme terk edilmiş canlıları anlatmak istiyorum. Geçen hafta, hatta önceki haftalarda bu yolda karşılaştığım çok şey oldu. Yağmura denk geldim. Kar yağışını gördüm. Hatta ufak tefek haber değeri bile taşımayan kazalar yaşandı bu yolculuklarım sırasında. Bu hafta yine Kırklareli’ne gidip geliyorum aynı yoldan. Sabah Demirköy-Yenice arasındaki Karaman Yolu’ndan geçtiğimde her şey olağan görünüyordu. Bu kez ne yağmur, nede kar vardı. Kaza da yoktu. Bu kez bir başka idi Karman manzarası hem de insanın içini acıtan korkunç bir manzara. Yeni yapılan yolda kesilmiş ağaçların yarattığı boşlukları, kayan toprakları seyrederken içimi bir hüzün kaplıyordu. Doğaya bu kadar zarar vermekten daha ne korkunç ne olabilir diye düşünüyordum. Daha önce bu yolda toprak kayması gerçekleştiği için ‘’Bu bir daha olmamasın, olacaksa da kimsenin canı yanmadan olsun’’ diye dua ediyordum. Baharın getirdiği güzelliklerle bir nebze olsun kendimi bu kötü görüntülerin ve düşüncelerin dışına çıkarıp avutmaya çalışıyordum. Otobüs Karaman’da ilerledikçe birden daha korkunç bir manzara ile karşılaştım. Gerçi bu manzara ile ilk kez karşılaşmıyorum. Birçok insanın karşılaştığı manzara bu. İnsan olanın, insani duygular taşıyanın içini acıtacak bir manzara. Anayolda dolaşan köpekler. Yol boyunca Onlarca köpek vardı. Bir deri bir kemik kalmışlar. Kimisi yol boyunda nereye gideceğini bilmeden yürümekten yorulmuş, yatmış dinleniyor. Kimsi geziniyor yiyecek bir şeyler arıyor. Allah’ın dağ başında ne bulacaklar ise. Geçen araçlara gözlerini dikmiş yardım istiyorlardı sanki. Sanki değil yardım istiyorlar, başka çareleri yok. Türkiye’deki Sokak Hayvanları sorununu bilmeyen yoktur. Sokakta kalma suçu onlarda olmayan bu hayvanlar alışıldık görüntüler oluşturur şehirlerde, kasabalarda ve köylerde. Kimisi bu hayvanlara korktuğu için kızar. Kimileri bırakanlara kızar. Kimisi de acıyarak bakar onlara. İçinde insani duygular taşıyanlar da bir kap yemek bırakır karınlarını doyursunlar diye.  Yaşam alanlarındaki sokak hayvanlarının sorunlarını yazmakla bitiremeyiz birkaç cümlede. Ama benim karşılaştığım manzara bunlardan bin kat hatta binlerce kat daha korkunç. Allah’ın dağ başına ölüme terk edilmiş köpekler. Aç susuz yaşamaya daha doğrusu ölüme terk edilmiş olanlar. Bu hayvanları buraya kim bıraktı bilemiyoruz. Bir gören olmamış. Ama neden bırakıldıkları açıkça belli. Başımızdan gitsinler de ne olursa olsun. Kısacası ölsünler. Çünkü o bırakıldıkları yerde sonları belli. Ölüm. 2 gün sonra Pınarhisar’da otobüsü beklerken bir tanıdığa denk geldim. Demirköy’ün Hamdibey Köyü’nde yaşıyor. “Abla Demirköy’e gidiyorsan buyur gel” dedi. Sağolsun. Taksiye bindim. Arka koltukta 15 tane kadar ekmek. Hakan kardeşim kalabalık bir aile değil ne yapacak bu kadar ekmeği diye düşünürken benim bakışlarımı fark etmiş olmalı ki; “Sabah gelirken Karaman’a bir sürü köpek bıraktıklarını gördüm. Açtır onlar şimdi. Ekmekleri onlara aldım. Giderken veririz değil mi abla. Sokak köpekleri neden insana saldırır biliyor musun abla. Aç oldukları için. İnsanlar onlara kötü davrandıkları için. Oysa karınları doymuş olsa hiçbir zararı olmaz bu hayvanların bize” dedi. Bir hayvansever olarak gözlerim yaşarmıştı bu kelimeler üzerine. İçimden geçen birkaç cümle oldu o anda. “Kimisi atar, kimisi bakar. Bir vicdan meselesi bu” Keşke bu köpekleri buraya ölüme bırakanlarda, sendeki vicdanın bir damlası olsa. Teşekkürler Hakan kardeş.