"İşsiz her kişi pimi çekilmiş bir el bombası gibidir"

Türk Ocakları Lüleburgaz Şubesinin düzenlediği seminerin konuğu, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ, 23 Mayıs Cumartesi günü Halk Eğitim Merkezi Salonunda verdiği seminerde Türkiye ekonomisini değerlendirdi.

Seminere Ahmetbey Belediye Başkanı Ünal Kaymaz, Türk Eğitim Sen Lüleburgaz Şube Başkanı Recep Güder, LÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Ayyıldız ve yoğun bir vatandaş topluluğu katıldı.
Seminerin açılış konuşmasını Türk Ocakları Lüleburgaz Şube Başkanı Metin Tan yaptı. Tan Konuşmasında “ Günümüzde kriz ekonomisinden sıkça söz ediyor olduk. Benim düşünceme göre bu ABD ve dış emperyalist güçlerin oyunudur” dedi.
Ardından Prof. Dr. Osman Altuğ alkışlarla konuşmasını yapmak için kürsüye geldi. Altuğ konuşmasında “ Türk olmak çok güzel. Bizim köklerimiz altın, dallarımızsa gümüştür. Ama batı 1850’lerde elektriği buldu ve hızla gelişmeye başladı. Bizlerse 1897 de onlardan jeneratör satın alarak elektrik ürettik. Onlar demiri makinelere çevirdiler ve bize altın fiyatına sattılar. Yürüttükleri işler hep akıl ve çalışmanın eseridir. Gönül isterdi ki elektriği bir Türk bulsun, uzaya ilk ayak basan yine bir Türk olsun. Ama olmadı maalesef. Onlar da bunu çok iyi kullandılar ve hiçbir zaman biz Türklerin daha fazla bilgili olmasını istemediler. Bunun için ellerinden geleni yaptılar.
Dünya üzerinde canlılar etçiller ve otçullar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Etçillere yeteri kadar et verilmez ve boyuna ot verilirse sonunda teslimiyetçi hale getirilirler. Onlar da aynısını uyguladılar. Marşal yardımlarının Türkiye’ye geldiğinde bizim damarlarımıza Amerikan sütünü ve yağını soktular. Bu kültürel globalleşmenin bir örneğidir. Hayvancılıkta ilerlediler ve bizim hayvancılığımızı da yok ettiler. Bizim ineklerimiz 30 kg süt verirken onlar 300 kg süt almaya başladılar. Blue Jean’ı gösterdiler giydik. Saçımızı bile nasıl keseceğimizi onlar belirlemeye başladılar. Kendi ülkelerinde atacakları ürünleri bize çok daha fazla paralarla satmaya başladılar. Biz ise sadece Türküz, diyoruz. Onların mallarının bize daha kolay satılabilmesi için ne gerekirse yaptık. 12 Aralık 1999 yılından itibaren düşük kur, yüksek faiz modelini benimsedik.  Sonunda yerli üreticimiz ithal mallar ile rekabet edemez duruma geldi ve işsizlik çığ gibi büyümeye başladı. Fabrikalar kapanmaya başladı. AKP Hükümeti bu arada ortaya çıkıp ben bu gidişe dur diyebilirim diyerek ortaya çıktı. Halkımız da görev vererek başına iş aldı. Kurlar sürekli düşürüldü ve ithal cenneti olduk. Yer gök otomobil oldu. Otomobilleri de kredisini de dış devletler karşılayarak iki katı borçlanmamızı sağladılar. Tüm ihtiyaçlarımızda dışa bağımlı hamle geldik. Satamadıkları tüm ürünleri bize sattılar. Araba yerine fabrika getirselerdi şimdi kimse işsiz kalmazdı. Bunun vebalini hiçbir başbakan kaldıramaz. Bir ülkenin ekonomik göstergelerinden biri otoyollarında hammadde taşıyan kamyonlardır. Bizim yollarımızsa otomobillerle doldu taştı. İnsanlarımız işsiz kaldılar. İşsiz her kişi pimi çekilmiş bir el bombası gibidir. Bunun sebebi de düşük kur, yüksek faiz modelidir. Dünyada faizler %5 iken ülkemizde 3 katı %15 tir. Düşük kur rejimine devam etmeniz için elinizde bol dolarınız olmalıdır. Bizler doları frenlemek için dolar satın alıyoruz. Bir ülke düşünün %5 ile para satıyor ve %22 ile ödüyorsa ya yöneticiler aptaldır ya da haindirler. Bunlardan kur9tulmadıkça Türk İnsanına helalinden iş bulamazsınız. Enflasyon denen şey üretim ile tüketim arasındaki farktan ibarettir. Enflasyonu düşürmek için ya üretim arttırılmalı ya da tüketim düşürülmelidir. Paranın gücünü belirleyen üretimdir” dedi. (gk)