İyi şeyleri de görün!

Yoksunluk, ihtiyacımız olan bir şeyin hayatımızdan eksik olması  ya da bir sebebe dayalı olarak  elimizden alınması yok olması olarak tanımlanabilir. Yoksunluklarımız aynı zamanda ihtiyaçlılığımızı da ortaya koyar ve  bizler hayatla ölüm arasında yoksun olduğumuz unsurların peşinde sürüklenir dururuz .

 


Hangimiz benim yoksun olduğum hiçbir şey yok diyebiliriz ki? Zayıfız, insanız, aciziz ve her şeyden önemlisi ihtiyaçlıyız... Aslında her birimizin kendi ihtiyaçlılık durumumuza uygun olarak  yoksun olduğumuz ve aramaya koyulduğumuz yoksunluk nesnelerimiz vardır ve bu arayışlarımızı hayat boyu sürdürürüz. Kimi alanlarda yoksunluğumuzu giderme şansına ulaşırız, kimi alanlarda da arayışlarımız devam eder.
Her birimiz kendi hayat vapurumuzda seyrederken, bir şeyleri kaybeder ve bir şeylerin yoksunluğunu çekeriz... Sağlık, sevgi, ekmek, aş, iş, yakınlarımız, evimiz, yurdumuz, mekanımız, bilgimiz, hafızamız, gençliğimiz... ve emanet olarak taşıdığımız bütün bu nimetler bir bir elimizden çıkar ve bizler hangisinden yoksunsak onu aramaya onu hayatımızın merkezine koymaya başlarız...
İnsanoğlu neyin yoksunluğunu çekiyorsa, hayatında neyin eksik olduğunu düşünüyorsa onun peşine takılır ve bunu hareket alanının merkezine koyar. Mesela, özgürlüğe susayan, özgürlüğünü kaybeden bir mahkum için yoksunluk nesnesi, özgürlüktür... Buna karşın, aç bir insan için ekmek, susayan için su, sevgi ve ilgi yoksunluğu yaşayan kimseler için sevgi vazgeçilmez birer yoksunluk nesnesidir.
Ancak günümüz insanı, her ne kadar, açlıktan, yoksulluktan, çaresizlikten yakınsa da bana göre bu insanların en elzem ihtiyacı sevgi ve ilgidir, içtenlik ve samimiyettir. Bunda biraz da modern kültürün etkisiyle bencilleşen ve tekdüze bir hayat süren, maddi ihtiyaçlarımız dışında hiçbir şey düşünemez hale gelen bizlerin kendi türümüzle kurduğumuz ilişkilerde yaşadığımız sorunların etkili olduğunu düşünüyorum. Bu tekdüze  hayat tarzını benimseyen ve içselleştiren bizler insanların kusurlarıyla meşgul olurken onları takdir etmeyi, güzelliklerini ifade etmeyi, onaylamayı aklımıza dahi getirmiyor aksine hased ve ihtiraslarımızın kör iradesine teslim  oluyoruz .
Gündelik hayatımızda, sıradan bir arkadaşımızın ya da komşumuzun bir  kusuru hemen dikkatimizi çekiyor ve eleştirmekten adeta zevk alıyoruz. Ama aynı kişinin iyiliklerine, güzel ve olumlu taraflarına dikkat bile etmiyoruz, etsek te hased besleyip bu güzellikleri görmezden geliyoruz.
Böyle bir hayat tarzının kişiliğimizi ve benliğimizi işgal etmesinde, insan olarak zaaflı olmamızın etkisi olabileceği gibi bu hususta gün be gün yaygınlaşan dedikodu programları da yönlendirici rol alıyor. Bu tür programlar özellikle kadınlarımızı kışkırtıyor onlara kendi fıtri dokularına aykırı bir yaşam tarzı empoze ediyor. İnsanların kusurlarını gözler önüne seren ve onları bir tür rekabetin içine sürükleyen bu programlar sadece kadınları meşgul etmekle kalmıyor aynı zamanda onların  zihinsel şemalarını etkiliyor ve  başkalaştırıyor, dönüştürüyor...
Aslında vurgulamaya çalıştığım problem, ihtiyaçlarımızın peşinde koşarken, sorun odaklı birer gözlemci haline gelmemiz ve bunun da dostluk ve paylaşım ihtiyacımızı her geçen gün biraz daha bariz hale getirmesidir. Böyle bir hayat tarzının esaretinde kalmamak  için, gün içinde karşılaştığımız, sevdiğimiz ya da sevmediğimiz, bizden kabul ettiğimiz ya da etmediğimiz bütün insanların negatif özelliklerinin yanında pozitif olumlu ve faydalı taraflarını da dikkate almalı, bunu ifade etmekten kaçınmamalıyız. Bu durum insanların hem konuşma, ilgi ve paylaşım yoksunluğunun giderilmesi için bir destek sağlayacak hem de onlarla iyi ilişkiler kurmamıza vesile olacaktır.   Biliyorsunuz iyilikler değerler ülkesine aittir ve sizlerde insanların iyiliklerine vurgu yaptığınızda onları bu ülkeye taşıma şansına ulaşmış olacaksınız. Atalarımız bir insana kırk gün deli dersen deli olur demişler... Gerçekten, gerek çevremizdeki insanlarla gerek aile efradımızla kurduğumuz ilişkilerimizde ağzımızdan çıkan sözcüklerin önemi büyüktür . Bunlar aracılığıyla insanları  iyiye de yönlendirebiliyoruz, kötüye de... Onlara birkaç kelimeden oluşan sözcüklerle yardımcı da olabiliyoruz, zarar da verebiliyoruz...
İsterseniz birkaç günlüğüne sizler de deneyiniz... Karşılaştığınız ya da muhatap olduğunuz insanlarla iletişim kurarken onların iyi taraflarını görmeye ve bunu onlara  ifade etmeye çalışınız... Korkmayın bundan hiçbir zarar gelmez... İnsanları  iki taraflarıyla da görmeye çalışın... Eleştirebileceğiniz tarafları uygun bir dille ifade ederken, olumlu tarafları ısrarla, " iyi bir insansın, bu davranışın beni çok sevindirdi, merhametli biri olman ne kadar güzel..." türünden cümlelerle ifade edin. Lütfen bir deneyin ne kaybedeceksiniz ki? (www.milligazete.com)