Kırklareli'nin tarih ve turizm açılımı

Kırklareli'nin tarih ve turizm açılımı

İlimiz özellikle son yıllarda keşfedilen tarihi ve turistik mekanları ile yerli ve yabancı turistler için şimdiden cazibe haline gelmeye başladı. Trakya’nın ilk ve tek turizme açılan mağarası olan Dupnisa Mağarası’nın yanı sıra yine Kırklareli’nde, Avrupa’nın en eski yerleşim yeri olan Aşağıpınar ve Kanlıgeçit antik kentleri, çok eski bir tarihi de gözler önüne seriyor.

Fatih Sultan Mehmet’in Istanbul’u fethetmek için top demirlerinin döktürdüğü, Demirköy Dökümhanesi de yıllardır ülkemizdeki ünlü Üniversitelerin araştırma kulüpleri tarafından yapılan kazı çalışmaları ile bir saklı tarihi daha gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Anlaşılan o ki yıllar boyu bir çok kavim ve topluma ev sahipliği yapan Kırklareli toprakları, önümüzdeki yıllarda bu konuda yapılacak olan somut çalışmalar ile dört bir yanı açık hava müzesine dönmüş, tarihi, kültürü ve turizmi birarada barındıran bir Avrupa şehri haline gelecek.

Trakya'nın Turizme açılan mağarası: Dupnisa Mağarası

Ikinci Jeolojik zamanın Jura (günümüzden yaklaşık 180 milyon yıl önce oluşmuş) akarsuların dev mermer kütlelerine çarparak gelişen Dupnisa, birbirine bağlı iki kat ve üç mağaradan oluşuyor. Toplam uzunluğu 2720 metre olan sistemin üst katını, Kuru ve Kız mağaraları oluşturuyor.

 Içinden devamlı akışı olan bir yer altı nehri akan ve deniz yüzeyinden 345 metre yukarıda giriş ağzı bulunan bu mağaranın toplam uzunluğu 1977 metre. Son noktası ise, girişten 61 metre daha yukarıda yer alır. Gelişimini tamamlayan kuru mağaranın yanı sıra sulu mağara halen içinden geçen yeraltı nehri ile gün geçtikçe yeniden şekillenmeye devam ediyor. Mağara içerisinde Yaz- Kış sıcaklığın sabit 15 derece olması Dupnisa’nın gizemini daha da arttırıyor. Mağaracılık uzmanlarına göre mağarada 1 santimetrelik sarkıtın oluşması için bile en az 10 yıl gerekiyor.

Içinde yaşayan binlerce yarasanın rahatça üremeleri için her yıl 15 Kasım- 15 Mayıs tarihleri arasında ziyarete kapatılan sulu mağara bölümü, yaz ve sonbahar aylarında muhteşem doğası ile harmanlara gelen misafirlere eşsiz bir güzellik sunuyor. Dupnisa; çok sayıda yerli ve yabancı turistin yanı sıra, öğrencilere, doğa sporları başta olmak üzere sosyal dernek ve kulüplere ev sahipliği yapıyor.

Istranca Dağları'nı derin vadilerle yardığı, vahşi görünüme sahip bir bölgede yer alan Dupnisa, Kırklareli'nin 58 kilometre kuzeydoğusunda Demirköy Ilçesi Sarpdere Köyü’nün 5 kilometre kuzey batısında yer alan mağaranın, Istanbul'a uzaklığı 230 kilometre.

 

Kırklareli’ne bağlı orman köylerinde göçlerin önüne geçilmesi ve köy halkının sağlıklı bir şekilde kalkındırılması için Avrupa Birliği ve Kırklareli Il Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün girişimleri ile fiilen faaliyete geçmiş olan Yıldız Dağları Biyosfer Projesi kapsamında, Dupnisa Mağarası’nın da çevresindeki orman köyleri için yeni bir umut kapısı olduğu belirtiliyor.

Dupnisa Mağarası’nda önümüzdeki aylarda Yıldız Dağları Biyosfer Projesi ekiplerinin, sivil toplum örgütlerinin ve sosyal dernek ve kulüplerin girişimleri ile burada büyük kapsamlı bir doğa şenliği düzenlenmesi, çevre köylerinde şenliğe katılım göstererek, eko turizme katkı sağlaması bekleniyor.

Tarihten gelen bir işletme: Demirköy Fatih Demir Dökümhanesi

Demirköy Fatih Dökümhanesi, ilimizin Demirköy Ilçesi'ne güneydoğu istikametinden 3.800 metre mesafede bulunuyor. Toplam 10.000 metrekare kapalı alan ihtiva ettiği bilinen tarihi kompleksin döneminin bölgedeki en modern işletmesi sayılmaktaymış. Dökümhanede, büyük ve küçük olmak üzere iki dökümhane bulunmaktadır. Büyük dökümhaneye 230 metre mesafede bulunan küçük dökümhanede de iki ergitme fırını bulunuyor.

Daha önce kapsamlı bir işletme olduğu anlaşılan Dökümhâne'nin, 2. Mahmud (M.1808-1839) döneminde esaslı bir biçimde ihya edildiği anlaşıldığı belirtiliyor.

Vize Antik Tiyatrosu

Antik Bizye Tiyatrosu'nda caveanın bir bölümü ve orkestranın önemli oranda açığa çıkarılmış. Cavea; bir tiyatroda izleyicilerin oturduğu kademeli bölüme verilen isim. Yapılan çalışmalar sonrasında tiyatronun hayli geniş bir orkestraya sahip olduğu görülmüş. Tiyatronun bakış açısı güney istikametini göstermektedir. Geniş bir orkestrayı ışınsal açılarla mermer cavea kuşatmaktadır. Diazoma: Cavea'yı yatay olarak ortadan bölen ana yürüyüş yoludur. Caveayı 6 kerkides oluşturmakta ve bunların arasında ise üç tanesi orkestraya ulaşan 7 klimaks bulunmaktadır. On basamak halinde yükseldiği anlaşılan mermer cavea grubunun hemen üstünde bir diazomanın bulunduğu, bundan da caveanın iki ayrı oturma sistemine sahiptir. Bu durumda, Antik Bizye Tiyatrosu'nun daha önce tahmin edildiği gibi küçük değil, orta büyüklükte bir tiyatro olduğu düşünüldüğü dile getiriliyor.

Bir antik Kent: Aşağıpınar

Aşağıpınar Tarih öncesi yerleşmesi Kırklareli Merkez ilçeye 500 metre kadar güneyinde yer alıyor. Tarih öncesi dönemler boyunca Trakya ve Balkanlar'a özgü yerleşme türü özelliklerinin tümü Aşağıpınar'da görüldüğü araştırmacılar tarafından gün yüzüne çıkarılmış. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan önderliğinde 1993 yılından bu yana Aşağıpınar'da arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda çok önemli deliller de gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Bu gün Avrupa’nın ilk köy yerleşim yerinin yapılan bu kazı çalışmaları sonucunda Aşağıpınar’da olduğu ispatlanmıştır.

Yerleşme dere boyundaki küçük bir tatlı su kaynağının oluşturduğu gölcüğün kenarında kurulmuş. Ancak zamanla, gölün sınırlarının değişmesine bağlı olarak yerleşme de yer değiştirmiş ve giderek batıya doğru kaymıştır.

Günümüze değin yapılan araştırmalar, Anadolu'daki Neolitik Dönem kültürünü yaşayan insanların Trakya'ya gelerek ilk olarak Aşağıpınar'da yerleştiğini ve bölgesel etkileşim neticesinde yeniden şekillenen uygarlık düzeyinin, buradan Avrupa'ya nüfus ettiğini göstermekte olduğu belirtiliyor.

Antik kentlerden bir örnek: Kanlıgeçit

Kanlıgeçit yerleşimi ilimiz merkezinin hemen güneyinde, Aşağıpınar'ın 500 metre kadar batısında, Haydardere'nin iki yakasında yer almakta. 1994 yılında Aşağı Pınar projesi kapsamında başlayan Kanlıgeçit kazıları halen sürüyor. Kanlıgeçit'in ilk olarak Son Kalkolitik Çağ'da (I.Ö. 3600), Aşağıpınar'ın terk edilmesinden sonra yerleşildiği anlaşılıyor. Kanlıgeçit'teki esas yerleşim Ilk Tunç Çağı'na aittir. Burada yaklaşık olarak M.Ö. 3000 yıllarında, yerel özellikler gösteren, dal ve ahşap kulübelerden oluşan büyükce bir yerleşme kurulmuş, ancak Ilk Tunç Çağı'nın sonlarına doğru giderek Anadolu etkileri artmıştır.