ORTAK AKIL

 Tesadüfen yaşayacağımıza, tedbirlerle ölelim




Özkan Başaran
Soma’da yaşanılan facia hepimizi derinden üzdü. Canlı yayınlarda izlediğimiz kurtarma çalışmaları yüreğimizi kararttı. Bugüne kadar bu sayıda şehit verdiğimiz bir maden kazası yok. Ateş düştüğü yeri yakar. Bunlar beylik laflar. Hepiniz ezberlemişinizdir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “Son yılda Sekiz Denetim gören Maden Ocağı’nda her şeyin usullere uygun olduğunun belirlendiğini” söylüyor.  Enerji Bakanı Taner Yıldız, ölümlerin Karbondioksit ve Karbonmonoksit zehirlenmesinden gerçekleştiğini söylüyor. Böyle bir duruma göre ne gibi tedbirler alınmış? Bu konuda henüz detaylı açıklamalar yok. Sadece zehirli havayı dışarı atan bir fan sistemi olduğu söyleniyor. Bunun dışındaki tedbirleri öğrenemedik. Demek ki, olabilecek bir yangından oluşacak zehirli gazları emecek etkili bir sistem kurulmamış. Veya, Maden Ocağı’nın içinde bu tür durumlarla karşılaşıldığında saklanacak odalar yapılmamış. Kaza anında insanları barındıracak sığınaklar olamaz mıydı? İçinde haftalarca yenecek gıda maddesi, içecek sıvı ve ilkyardım malzemelerinin bulunduğu, kendi oksijenini kendi üretecek dışarıdan zehirli gazları almayacak konteynırlar olsaydı, yetişebilen emekçi o tankların içine sığınırdı. Zehirli gazdan korunmak için birçok önlem akla gelebilir. İşçilerin oksijen tüplü maskelerle çalışma zorunluluğu da akla gelen diğer tedbirlerden. Yanmayan iş kıyafetleri, kendi kendini şişiren oksijen çadırları ne bileyim kara ölümden kurtulmak için ne gerekirse o işte. Ben İş Güvenlik Uzmanı değilim. Bu konuda cahilim. Kafa yorarken aklıma gelen tedbirleri “Olamaz mıydı?” diyerek örneklemeye çalışıyorum. İnsan hayatı her şeyden önemlidir. Yaşama hakkı kadar kutsal bir hak olamaz. Yüzlerce işçi çalıştıran Maden Ocağı sahibi bunları düşünmemiş midir? Düşünmüş olabilir. Tedbir almamış mıdır? Almış olabilir. Fakat yeterli önlem alınmamış ki, bu kadar ölüm meydana gelmiş. Devlet, “İş güvenliği var mı yok mu” diye denetim yapmış mıdır? Denetim yapıldığı yetkili ağızlardan söyleniyor. Peki, zehirli gazdan boğulup şehit olan Emekçilerimiz nasıl açıklanacak? Bir yerlerde bir hata var. Bu hata da toplu ölümler getiriyor. Sabotaj olabilir mi?  Yani, birileri kasten yangın çıkarmış olabilir mi? Bilmiyoruz. İncelemeler detaylı bir şekilde devam ediyor. İş güvenliği, sadece maden ocaklarımızda mı gerekli? Çalışma hayatının her alanında iş güvenliğine ihtiyaç var. Uygulama hataları var mı? Eğer uygulama hataları olmasa, iş kazalarında verdiğimiz bu sayılarda kayıplarla karşılaşmayız. Elde olmayan sebepler işin başka bir boyutu olarak değerlendirilebilir. Fakat, elde olmayan sebeplere göre de tedbirler alınabilir. Söz konusu olan insan hayatı. Yaşama hakkı, üretilecek her türlü maldan çok çok kıymetlidir. O zaman şöyle düşünebiliriz, Ortada 282 Emekçinin Şehit olduğu gerçeği var. Bir avuç kömür için, şimdilik 282 ömür. Peki, değer mi?  Hiç değmez. Enerji kaynaklarının çeşitliliğinin arttığı bir dönemde ölüm riski ile üretilecek madenlerden vaz mı geçilsin? Bu da bir alternatif. Kömür ithal etmek de diğer bir seçenek. Aslında, İnsan hayatının riski pahasına üretilecek her türlü Enerji kaynağına karşı olmalıyız. Tesadüfen yapılan üretimler, her an toplu cinayetlere gebedir. Çok acı bir tecrübe yaşadık. Tekrarını düşünmek bile istemiyorum. Peki ne yapmalıyız? Öncelikle toplumsal tepkimizi koymalıyız. Birimiz için hepimiz eylem yapmalıyız. “Bana dokunmayan, bin yıl yaşasın” der isek;  bir gün aynı yılanı kendimize sokması için, davet etmiş olmaz mıyız? O zaman Tesadüfen yaşayan bir toplum olmaktan çıkmalıyız. Tedbir almalıyız. Tedbir almanın ilahi karşılığı da var. “Takdirle yazılan tedbirle bozulmazmış. Ama Hüsnü-Tedbir takdiri de bozarmış” Kaderci mantıkla gösterilen yaklaşımlar, hayatın birçok alanında tedbirsizliğin önünü açacaktır. O zaman illaki bilimsel tedbirler gereklidir. Tedbirlerin uygulamasının en önemli unsuru kontroldür. Kontrol yeterli midir? Yeterli değildir. Oto Kontrol şarttır. Kontrol edeni de kontrol etmek gereklidir. Oto Kontrol, bir anlamda “Hüsnü-Tedbir” demektir. Mesele, Tesadüfen yaşayan bir toplum olmaktan çıkma becerisini göstermektir. Yaşama sanatı; Tesadüfen yaşamaktansa, tedbirle ölmek prensibiyle başlar, otokontrol ile devam eder. İşte o zaman, ölmeden üretim sürer gider.