Sarıçam, 2009'u değerlendirdi

Kırklareli AK Parti Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam, yaptığı yazılı basın açıklamasında 2009 yılı bütçesi hakkında bazı değerlendirmelerde bulundu. Sarıçam ayrıca, 2002'den bu yana da bazı konularda değerlendirmeler yaptı.

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın 2009 bütçe değerlendirmesi ve 2002’den bu yana olan bazı konularla ilgili değerlendirmesini içeren açıklamasında şunlar kaydedildi;
“2009 yılının şu ilk günlerinde, hem ülkemizin ekonomik durumunu değerlendirmek hem de 2009 yılı bütçesi hakkında değerli hemşehrilerimi bilgilendirerek, yerel seçimlere yaklaşmakta olduğumuz bu süreçte, 2002’den bu tarafa iktidarda olan AK Parti’nin yapmış olduğu hizmetlerin bir bölümünü  yerel basınımız aracılığı ile sevgili vatandaşlarımızın bilgisine sunmak ve  hafızalarda canlandırmak istedim.
Bütçeler, her yıl için ayrı düzenlenmekte olup, o yıla ait “Bütçe Kanunu’nun” Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmesini müteakip yürürlüğe girmektedir. Millete hizmet etmek için en önemli araç durumunda olan bütçeleri biz, iktidara geldiğimiz günden beri ülkemizin büyüyüp gelişmesi, yıllardır çözülememiş kronik sorunların kökten çözülmesi, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirirken aynı zamanda da gelir dağılımında   adaletin tecellisi  amacıyla  hazırlanması gerekliliğine inandık.
3 Kasım 2002’den bu güne tam 6 yıl geçti. AK Parti’nin iktidarda olduğu bu süre zarfında yapılmış olan icraatları değerlendirirken, elbette ki 6 yıl önceki durum ile bugünkü durumu karşılaştırmak gerekecektir.
Ülkemizin potansiyelini verimli şekilde kullanmak, var olan kaynakları toplumumuzun bütün kesimlerine ve en adaletli şekilde kullandırmak, vazgeçilmeyen ilkemiz olmuştur.
 Toplumun bazı kesimlerini değil, tümünü kapsayacak ve kucaklayacak şekilde davranmamız gerekliliğinden hiçbir zaman taviz vermedik.
Hangimizin gönlü istemez; sanayisi ile, ekonomisi ile, tarımı ile, hayvancılığı ile, teknolojisiyle ve aklımıza gelen her konuda ülkemiz “dünya lideri” olsun…
Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi bireyleri direkt olarak ilgilendiren konularda hiçbir vatandaşımızın en ufak bir sıkıntısı olmasın…
Üzülerek belirtmek gerekirse, 85 yıllık Cumhuriyet tarihimizin 5’er veya 10’ar yıllık bazı dilimleri haricinde, önemli bir zaman diliminde ne yazık ki ülkemiz çok da iyi yönetilmemiştir. Olayları ve yaşananları elbette kendi zamanının şartları çerçevesinde değerlendirmek en doğrusudur. Ama, 2002 yılı sonu itibariyle 3.500 dolar olan kişi başına milli gelirimizin, sadece 6 yıllık AK PARTİ iktidarında 10.000 dolar seviyelerine çıktığını görmek bile bu cennet ülkemizin yıllardan beri ne kadar stabil ve içe dönük yöntemlerle idare edildiğini göstermektedir.
Eğer, Türkiye Cumhuriyeti 85 yılın tamamında son 6 yıldaki gibi veya daha başarılı idare edilmiş olsaydı; kişi başına düşen milli gelirimiz belki de 30– 40 bin dolar seviyelerinde olacak, bugün çözüm aradığımız birçok sorunumuz da olmayacak, toplumsal refah seviyemiz de aynı oranda yüksek olacaktı.
Türkiye ekonomisi son 6 yılda, 23 çeyrek üst üste büyüme göstererek tarihi rekorlar kırmıştır. Bundan hepimizin memnun olması gerekmez mi?
Ekonomimizin büyümesi demek “bölüşülen pastanın da” büyümesi demektir. Ekonomik yönden ne kadar güçlü olursak, üretimimiz ne kadar çok olursa bireylere düşen pay da o kadar artacak demektir.
İşçi, memur, çiftçi, esnaf, sanayici gibi çeşitli toplum kesimlerimizin olduğu hepimizin malumudur. Vatandaşlarımızın her birinin, kendi ait olduğu toplum kesiminin sorunlarına öncelik istemesi de doğaldır. Ama iktidarların asıl görevi, toplumun bütün kesimlerini dikkate alırken, öncelikle “ülke menfaatlerini” düşünerek Devleti idare etmektir.
Sosyal Devlet olma özelliğimizle alt gelir grubuna mensup vatandaşlarımıza, ücretli ve emeklilerimize elbette daha iyi yaşam şartları sunmaya çalışıyoruz ama tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de asıl büyüme “reel sektör” sayesinde olacağı için üretimi arttırmaya yönelik atılan adımlar önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
     
Şimdi sevgili hemşehrilerime, Devletin resmi rakamlarıyla 2003 yılbaşı ile 2008 Kasım ayı sonu arasında kısa bir karşılaştırma yaparak, çalışan ve emeklilere verdiğimiz mali imkânlara değinmek istiyorum.

Belirttiğim bu  dönemde TÜFE’deki kümülatif büyüme,  yüzde 83,1 olmuş.

 En düşük memur maaşı, 2002 Aralık ayında 392 YTL, iken 2008 Kasım ayında 1.118 YTL, olmuştur. Artış yüzde 185.20

Net asgari ücret 184 YTL iken bugün 503 YTL. Artış yüzde 173,36

En düşük SSK emekli aylığı  257 YTL iken,  598 YTL. olmuştur. Artış yüzde 132.68

En düşük BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı  149 YTL iken,  468 YTL. olmuştur. Artış yüzde 214.

En düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli aylığı, 2002 Aralık ayında 66 YTL iken, 2008 Kasım ayında 312 YTL olmuştur. Artış yüzde 372,72

En düşük memur emekli aylığı 377 YTL iken,  773 YTL’ye çıkmıştır. Artış yüzde 105,3

İşte bu rakamları samimi bir şekilde yorumladığımızda; ücretli ve emeklilere yapılan iyileştirme oranlarından TÜFE’deki artış oranını çıkarmamız gerekecektir. Bu hesabın sonucuna göre de, toplumumuzun önemli bir nüfusunu teşkil eden vatandaşlarımıza yüzde 22 ile yüzde 289 arasında olmak üzere enflasyonun üzerinde bir gelir artışı sağlandığı görülmektedir.

Bu hesabı, alım gücünü belirtmek amacıyla yaptığımızda daha çarpıcı sonuçlar elde edilmektedir :

 2002 yılında bir asgari ücretle ;          Bugün ;                       Artış;
71 kg. tavuk eti                                     121 kg.                          % 70                       
1.533 adet yumurta                             2.187 adet                      %  42.                                                  
161 litre süt                                     268 litre                           % 66                                              
135 kg. toz şeker                                 204 kg.                           % 51     
83 kg kuru fasulye                              107  kg.                         % 29 
Ücretlerin enflasyona ezdirilmediği, hatta alım gücünün arttırılarak evine daha fazla gıda alabilecek duruma getirildiği açıkça görülmektedir.
Bugün dünyada, son 75-80 yılın en büyük ekonomik krizi yaşanmaktadır. Bundan dolayı ülkemizde de yaşanan bazı olumsuzlukları AK PARTİ iktidarına mal etmek insaf ölçüleriyle bağdaşmamaktadır.
Bu olayın ABD’deki konut piyasalarında verilen kredilerin geri dönmemesiyle başladığını ve gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyayı etkilediğini ilkokul çocukları dahi bilirken, siyasi rant elde etme amacıyla felaket tellallığı yapmanın hiç kimseye fayda getirmeyeceği açıktır.
İktidarımız yaşanan küresel krizin derinliği ve yansımaları karşısında gerekli tedbirleri almakta son derece kararlı bir tutum sergilemiştir.
AK PARTİ iktidarları döneminde sağlanan ekonomik ve siyasi istikrar sayesinde, birçok sosyoekonomik gösterge bakımından ülkemiz, hem eski yıllara hem de birçok ülkeye göre çok iyi bir konuma gelmiş durumdadır. 2009 mali yılı bütçesi de küresel kriz parametreleri dikkate alınarak, ülke ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun olarak hazırlanmıştır. Bu vesile ile emeği geçen herkese, başta Sayın Başbakanımız ve Maliye Bakanımız olmak üzere tüm milletvekili ve bürokratlara teşekkür ederim.
2008 sonu itibariyle düşme eğilimine girmiş olan enflasyonun düşmesi 2009’da inşallah kalıcı bir hâle getirebilirse Türkiye bu krizi fırsata dönüştürerek çıkacaktır. Biz Türkiye olarak, hepinizin bildiği gibi, ara malları ithalatını fazla yapan bir ülkeyiz. Ara mallarını bu dövizin arttığı, Türk lirasının değer kaybettiği, petrol fiyatlarının düştüğü bu dönemde ara malları üretimini Türkiye’de yapma başarısını gösterebilirsek işte o zaman Türkiye cari açığı kalıcı olarak düşürmüş olur. Bu da Türkiye için büyük bir imkândır, büyük bir fırsattır.
Önümüzdeki dönemde cari açığımızı ve enflasyonu kalıcı olarak düşürebiliriz. Özel sektörün ara mallarının üretimini ve verimliliğini sürekli olarak artırabiliriz. Bu, hem istihdamımızın hem ekonomimizin gelişmesine hem cari açığımızın düşmesine sebep olur. Türkiye’nin iç dinamiklerini ve güçlü yanlarını ortaya çıkarmamız gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde ihracatımızı artırmanın yollarını ararken ithalatımızı da azaltacak katma değeri yüksek, bilgi ve teknoloji yoğun üretimler üretmeliyiz. Sevgili hemşehrilerimin özellikle bilmesini istediğim husus, Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığıdır. AK Parti’nin ilkeli siyaseti ve disiplinli maliye politikaları sayesinde her şey daha güzel olmaktadır.  2009’un tüm vatandaşlarımıza hayırlı olması dilerken selam ve sevgilerimi sunuyorum.”