"Sel, Trakya'nın kaderi haline geldi"

Trakya Doğal Kaynakları ve Enerji Derneği Başkanı Yüksek Mühendis Hüseyin Erkin, Trakya yöresinde mutat hale gelen sel ve taşkın olaylarının, kaderimiz haline dönüşerek, cezalandırılır hale geldiğini belirterek, ''Dün Tekirdağ ve İstanbul da yaşanan sel afeti de en son üzücü görüntülerdir'' dedi.



Erkin, yaptığı yazılı açıklamada, ''Doğanın cezası mı?, Yönetimin kusuru mu?'' sorusunun gündeme geldiğini savunarak, ''Son yıllarda Trakya yöremizde mutat hale gelen sel ve taşkın olayları, kaderimiz haline dönüşerek cezalandırılır hale gelmiştir. Dün Tekirdağ ve İstanbul da yaşanan sel afeti de en son üzücü görüntülerdir. Hele BBC televizyonu, İstanbul sel görüntülerinin ardından batı Afrika da Senegal deki sel görüntülerini vererek haberi yayınlaması, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmaya aday İstanbul'umuza hiç yakışmamıştır'' dedi.
Benzer sel ve taşkın olayları ülkemizin değişik bölgelerinde yaşandığını ifade eden Erkin, şöyle dedi:
''Geçtiğimiz günlerde Ordu, Kastamonu, Bartın, Artvin illerimizde de aşırı yağış sel getirmiştir. O zamanda, şimdi ifade edildiği gibi, (son zamanın en büyük yağışı düşmüştür, bu büyük bir afettir. Yaralar sarılacak, hasar tespit çalışmaları devam etmekte, büyük geçmiş olsun) gibi beylik söylemler dile getirilmiştir. Halbuki, 2002'de Tekirdağ Çerkezköy, 2004'de Tekirdağ Merkez Değirmenaltı'nda yaşanan sel olayları unutulmuştu. 2007 de Edirne Erikli sahilinde yaşanan sel baskını, Uzunköprü sel baskını için ne gibi önlem alınmıştır. Maalesef dün Tekirdağ ve İstanbul'un bazı ilçelerinde sel felaketi tekerrür etmiş can kayıpları ve büyük maddi hasarlar bırakarak ulusumuzu yasa boğmuştur.''
    
-''EDİRNE'DE KANALİZASYON ATIKLARI MERİÇ VE TUNCA NEHİRLERİNE AKIYOR''
Erkin, her fazla yağmurda Edirne merkez ilçede de bir çok caddenin nehir haline dönüştüğünü, sokakların su dan yürünmez hale geldiğini ve bazı mahallelerde su baskını olduğunu da hatırlatarak, ''Şehrimizde on yıla yakın bir sürede tamamlanan yağmur suyu ve kanalizasyon şebekesi istenilen çözümü sağlayamamaktadır.Kanalizasyon atıkları hala Meriç ve Tunca nehirlerine akmaktadır. Şehir sakinleri, müzmin hale gelmiş bu görüntülere alışmışlardır'' dedi.
Yaşanan her sel, taşkın, kar felaketleri aşırı tabiat olayına bağlanarak unutulduğunu savunan Erkin, şunları dedi:
''Daha sonraki yıllarda benzer olaylar tekrar yaşanmaktadır. Maalesef hiçbir olay layıkıyla soruşturulup çözüm planları yapılıp uygulaması yapılıp, gerekli tedbirler alınmamaktadır. Olaylar soruşturulup, sorumlu kurum ve yetkililer hakkında kamuoyu bilgilendirilmemektedir. Yaşanan üzücü olaylar vatandaşa maddi ve manevi zararlar vererek unutulmaktadır. Halbuki bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi bizde de doğal kaynakların kullanımı, korunması ve yönetilmesi bir çok kurum ve kuruluşa verilen yetkilerle düzenlenmiştir. Her şeye rağmen oluşabilecek doğal afetlerden korunmak ve afetin yönetilmesi ile de belli kurum ve kuruluşlar yetkilendirilmiştir. Yasa ve yönetmeliklerle tanımlanmış yetki ve sorumluluklar çerçevesinde ilgili kurumlar doğal kaynaklarımızı kullanma ve kontrol görevlerini yapmaktadırlar. Düzenlenen kurallara göre şehir yerleşimi, alt yapısı, planlanmakta nehir ve dereler düzenlenmekte, kıyı korunması sağlanmaktadır.
Örneğin 167 sayılı kanunla yer altı sularının, 6200 sayılı yasayla yer üstü sularının yönetilmesi kullanılması, korunması Devlet Su İşleri Teşkilatına verilmiştir. Doğal kirletilmeye karşı önlemler, Ormanların korunması Çevre Orman teşkilatına, Toprağın kullanımı ve yönetilmesi Tarım teşkilatına verilmiştir. Ancak uygulamada, şehir kanalizasyon ve yağmur suyu projeler için yapılan hesaplarda en büyük debiler esas alınmamaktadır. Dere yataklarına, taşkın sahalarına konut ve tesis yapma izini verilmektedir.4373 sayılı Taşkın Kanunu uyarınca, taşkın sahası ilan edilmiş sahalara bina, tesis yapılamaz, ağaç, fidan dikilemez. Bu sahaların denetimi DSİ, Belediyeler ve Özel idarelerce yapılır denmektedir.
Sazlıdere, Oğulpaşa Deresi, Süleoğlu Deresi, Havsa Deresi, Kayalıköy Deresi gibi tarım arazilerini drene eden önemli derelerin yatakları dolmuş, hatta büyük ağaçlar yetişmiştir. Söz konusu derelerin bulunduğu bölgelerde aşırı yağışlarda sel derelerden akamayarak, yerleşim birimlerine ve araziye zarar verecektir. Üzücü olaylar yaşamamak için, su yapılarına önem vererek gerekli tedbirleri almakta yarar vardır. En önemlisi de sorumlu ve yetkili kurumlar konuyla ilgili aldıkları önlemleri ve yaptıkları çalışmaları kamuoyuna anlatmalı ve ileride doğacak akıbetlerde kurumlarını savuna bilmelidirler. Tabiat olaylarının birçoğunun gücü ve tesiri hakkında kesin hesap yapmak veya tahminde bulunmak mümkün gözükmemektedir. Ancak mevcut bilimsel ve mühendislik donelerine göre en uygun çözümü kabul ederek proje yapmak, en az zararla afeti atlatmamızı mümkün kılacaktır. Aksi halde, şimdiki sorumsuz ve kaderci anlayışla, gelecekte de üzücü sel veya taşkın afetleri yaşanacaktır.'' aa