Tarih Aşağıpınar mevkiinde ortaya çıkıyor, Ahmetçe Köyü'nde de hayat buluyor

Tarih Aşağıpınar mevkiinde ortaya çıkıyor, Ahmetçe Köyü'nde de hayat buluyor

İstanbul Üniversitesi tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi (ITÜ) ve Berlin Arkeoloji Enstitüleri’nin katılımı ile 1980 yılından bu yana sürdürülen araştırmalarla; 1993 yılından itibaren devam eden, M.Ö. 8600 yılından bu yana çeşitli uygarlıkların beşiği olan Aşağıpınar kazıları, son hazırlıklar yapıldıktan sonra tekrar başlayacak.

Asılbeyli yolu üzerindeki Aşağıpınar kazı alanında ziyaret ettiğimiz Kırklareli’nin fahri hemşerisi, Aşağıpınar kazılarının Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, birkaç günlük temizlik çalışmalarının ardından Eylül ayına kadar sürecek olan kazıların start alacağını kaydetti.

Mehmet Özdoğan kimdir?

Kırklareli’nde 16 yıldan beri Aşağıpınar kazılarının başkanlığını yürüten Özdoğan, bu anlamda belki de bir Kırklarelili’den daha fazla Kırklareli için mücadele eden bir bilim adamıdır. Avrupa uygarlığında tarihin ilk Köy Yerleşim yerini Kırklareli’nde bularak, bunu Avrupa bilim dünyasına kabul ettirmeyi başarmış olan Özdoğan, İstanbul Üniversitesi Prehistorya Labaratuvarı’nda kuramsal çözümleme ve karşılaştırma yöntemleriyle, tarihöncesi kültürlerin değerlendirmesini yapan dünyanın sayılı bilim adamları arasında yer almaktadır. Öğrencilik yıllarından başlayarak 80’e yakın arkeolojik kazı ve araştırma projesine katılmış, özellikle doktora sonrası döneminde de çok sayıda uluslararası makaleye imza atmış bilim adamı; Istanbul Yarımburgaz, Diyarbakır Çayönü, Tekirdağ Toptepe, Kırklareli Aşağıpınar ve Kanlı Geçit kazılarının başkanlığını yürütmekte ve aynı zamanda; CNRS Paleorient, Anatolica, Prehistoire Europeenne, Neo-Lithichs, Arkeoloji ve Sanat adlı dergilerin de yayın kurulu üyeliğini sürdürmektedir.

Marmara Bölgesi tarih öncesi arkeolojisi alanına yaptığı katkılardan dolayı, 2008 yılında Vehbi Koç Vakfı tarafından kültür alanında arkeoloji alt başlığında düzenlenen 7’nci Vehbi Koç Ödülü’nü alan Özdoğan, Amerikan Bilimler Akademisi’ne üye kabul edilen ikinci Türk bilim adamı unvanını da elinde bulunduruyor. Özdoğan, yer bilimlerinin uluslararası alandaki en önemli kurumlarından Uluslararası Jeolojik Korelasyon Programı (IGCP) ile Karadeniz-Marmara-Ege projesinin yanı sıra İstanbul Yenikapı Marmaray çalışmalarının jeoarkeloji değerlendirme grubunda çalışıyor.

Kültür sektörü ile ilgili olarak 2001 yılında Türkiye Bilimler Akademisi Türkiye Kültür Envanteri ve Kültür Sektörü Biriminin (TÜBA-TÜKSEK) oluşumuna merhum Prof. Dr. Ufuk Ersin ile birlikte öncülük ederek, projenin esasını oluşturan ilklerin ve yapılan çalışmaların ilk arazi uygulaması olan Şanlıurfa Birecik-Suruç pilot projesini gerçekleştiren Özdoğan; “Bizim için bir kahve fincanının yaldızlı versiyonu ile sade versiyonu aynı derecede öneme sahiptir.” diyerek arkeolojinin önemine dikkat çekiyor.

Yapılan kazılarda çıkan eserlerin insanlara daha pratik olarak ulaştırılabilmesi için aynı yerde bir açıkhava müzesi ve sergi alanı da oluşturan Özdoğan, Kırklarelililerin ilgisinin azlığından yakınıyor.

Kazı bölgesinde görüştüğümüz Özdoğan söze ilk olarak Kırklareli ve Kırklarelililerden bahsederek başladı:

“Ben Türkiye’de 56 tane il gezdim. Birçok şehir ve birçok insan gördüm, tanıdım. Ancak inanın bana Kırklareli Türkiye’nin en medeni kentlerinin başında gelmektedir. Sakin, olaysız bir şehirdir burası. İnsanları da cana yakın, sıcakkanlı ve eğitimlidir. Ancak maalesef Kırklareli insanı kültürüne sahip çıkmada aynı övgüleri pek barındırmamakta. Burada kazı çalışmalarımızın 17. yılındayız. Ama hala insanlar ‘Kırklareli’nde tarihi kazı çalışması yapılıyormuş’ diyorlar. Buradaki kazılara senelerden beri vatandaş tarafından yeterli ilgi gösterilmemiştir. Biz birçok farklı tanıtım çalışmalarıyla buradaki tarihi ver kültürel önemi insanlara aktarmaya çalıştık. Ancak ev sahibi bu konuda biraz duyarsız gibi geliyor bana. Kırklarelililerin kendi kültürüne sahip çıkması gerekmektedir.”

Prof. Özdoğan daha toprağın altından tarih fışkırdığı müddetçe devam edecek kazıların rakamsal olarak 2-3 yıl daha süreceğini tahmin ediyor. Tabii bunun, çalışmaların bitmesi anlamına gelmediğini, bu kültürel hazinenin Kırklareli’ne olacak katkısı için çalışmaya devam edeceklerini belirten Özdoğan; “Buraya açtığımız Açıkhava müzesinin canlanması lazım. Bu müze Türkiye’de bir ilktir. Çıkardığımız bilgiler, Kırklarelililerin hem sosyal, hem de kültürel zenginliğine ön ayak olacaktır. Bu nedenle Kırklareli’nin bu kültür olayına sahip çıkması gerekmektedir. Burada bir kültür sektör projesi yaratmaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız çalışmalardan sonra müze ve kültür sektör projesinin devamındaki sürecin işleyişini Kırklareli’ye teslim edeceğiz. Ben kurdum. Yaşatmak Kırklarelililerin işi. En azından fiili olarak insanların gelip gezmesini isterim. Senelerdir burada süren kazı çalışmalarında 2000’den fazla Kırklarelili çalıştı. Bu sayı bile buranın tanıtımı için, Kırklareli insanının buradaki kazılar hakkında bilgi sahibi olmasına vesile olabilecek bir sayıdır. Ancak bunun bile etken olmadığını görüp üzülüyoruz. Ama ben ümitliyim. Eğitim seviyesi en yüksek illerimizden biri olan Kırklareli, bu konuda üstüne düşeni yapacaktır.” dedi.

3 gündür burada olan kazı ekibinin içerisinde İstanbul Üniversitesi’nden 16 kişi, Kırklarelililerden 70 kişi bulunuyor. Ayrıca 30 kişiden oluşan bir bilimsel ekipte mevcut. Bunların arasında yabancı uzman ve öğrenciler de yer alıyor. Özdoğan; “Bu sene hareketi biraz daha büyüteceğim ve Kırklarelililerin reaksiyonunu bekleyeceğim.” diyerek, buraya verdiği önemin bir kez daha altını çiziyor.

Özdoğan son olarak kazıların işleyişi hakkında kısa bilgiler de veriyor:“Kazılar 10x10 olarak belirlenmiş alanlarda alan yöneticilerinin koordinesinde kazılıyor. Alan yönetici leri deneyimli öğrencilerden oluşuyor. 6- 7 işçiye 2 öğrenci ve 1 uzman eşlik ediyor.”

Kazıların akademik süreci Ahmetçe Köyü’ndeki merkezde belirleniyor

Açıklamalarında Ahmetçe Köyü’ndeki kazı evini de kısaca anlatan Özdoğan şunları kaydetti: “Ahmetçe Köyü kazı evi bizim lojistik destek merkezimiz niteliğinde. Bu bölgedeki araştırmalar için arşiv niteliği taşıyor ve altyapı hazırlama görevi görüyor. 56 kişinin konaklayabileceği şekilde dizayn edilen bu yer sempozyum verme olanağına da sahip.”

Ahmetçe Köyü’nün girişinde eski ilkokul binasının bir araştırma merkezine dönüştürülmesiyle, ortaya bir bilim atölyesi çıkmış. Ahmetçe Köyü Muhtarlığı, Kırklareli Belediyesi, Kırklareli Kültür Müdürlüğü, Kırklareli Şoförler Odası, Casim Karabaş, Ahmet Demirtaş, Ergin Kalınoğlu ve Erdoğan Kantürer’in destek verdiği Trakya Araştırmaları Merkezi, doğayla içiçe bir akademi yuvası. Burada Aşağıpınar ve Kanlıgeçit Bölgesi’ndeki kazılarda ortaya çıkan herşey malzeme ve tarihsel anlamına göre ayrılıyor. Daha sonra eserin fiziki durumuna göre restorasyon yapılarak, müzeye yeni bir tarih tanığı daha kazandırılmış oluyor. Arşiv olarak da kullanılan merkezde, tarihsel önemi son derece büyük depolama birimleri yer alıyor. Kazıların akademik ekibinin konaklama yeri olarak da kullanılan merkezin hemen yanına yeni bir bina daha yapılmış. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü mezunu Zeynep Sunal bize merkezi gezdirirken, aynı zamanda köylülerin sıcak ilgisinden ve bilgilenmeye hasret meraklarından bahsediyor. Trakya Araştırmaları merkezinde, günün bütün olanakları mevcut. Proje çizimleri, değerlendirmeler, toplantılar, bilimsel ve teknik çalışmalar, internet ve bilgisayar kullanımları için bir atölye de mevcut. Zeynep Sunal, Ahmetçe ve civar köylerden toplanan ve köylüler tarafından bağışlanan birçok otantik eserler sayesinde, bir etnografya birimi oluşturabileceklerini ifade ediyor. Sunal ayrıca Profesör Özdoğan’ın 2008 yılında kazandığı Vehbi Koç Ödülü’nde kendisine verilen 100 bin lirayı da tamamen buradaki çalışmalar için harcadığını belirterek, ibret verici bir açıklamaya imza atmış oldu.

Aşağıpınarı biraz tanıyalım

Aşağıpınar Kırklareli’nin tarih öncesi bilinen en eski yerleşim bölgesidir. Ilimiz merkezinin yaklaşık 500 metre kadar güneyinde yer almaktadır. Aşağıpınar bölgesi 1. dereceden sit alanı ilan edilerek ilk kazı çalışmalarına 1993 yılında başlanmıştır. Kazı çalışmaları Istanbul Üniversitesi ile Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü arasında ortaklaşa yürütülmektedir. Burada, Balkanlar’daki en büyük ve en iyi korunmuş yerleşme bölgesi olması nedeniyle Tarih öncesi kültürlere ait zengin buluntulara rastlanmıştır. Bu buluntular içinde o dönemlerde kullanılmış tütsü kalıplarına, dokuma tezgahı parçalarına, kömürlenmiş çeşitli tahıl ve bademlere rastlanmıştır. Bu çalışmalar, Tarih öncesi dönemlerde Trakya ve Balkanlar’a özgü yerleşme türlerinin ve kültürünün Aşağıpınar bölgesinde görüldüğünü ortaya çıkarmıştır. Trakya’da ilk yerleşik hayat, İlimiz Aşağıpınar bölgesinde yaklaşık olarak M.Ö. 6500 yıllarında başlamakta ve 4300 yıllarına kadar kesintisiz olarak sürmektedir.

Aşağıpınar kazısı eserleri Kırklareli Müzesi’nde sergileniyor

Aşağıpınar kazısında ortaya çıkarılan buluntular Kırklareli Müzesi’nde 2 cam bölmede teşhir edilmektedir. Ilimizin, milattan önceki tarihi hakkında bir şeyler öğrenebilmek için bu buluntuları görmeye giderek, tarih olgusuna bir adım yaklaşmış oluruz. Bu tarihi eserleri bir kere görseniz sanırız etkisinden kurtulamayacaksınız. Böylece tarih olgusuna attığınız bir adım sizi Kırklareli’nin tarih öncesi hakkında aydınlatmaya yarayacaktır. Tarihimizde 7 kez kurulan ve bir dizi yangınla boğuşan Aşağıpınar bölgesi bu sene de yapılacak olan çalışmalarla tekrar, hareketli günler yaşayacak.