''Tekirdağ'da binalar depreme dayanıksız''

İnşaat Mühendisleri Odası Tekirdağ Şube Başkanı Osman Taşseten, ''Tekirdağ'da okul ve hastane binaları başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluş binaları deprem tehdidi altında'' dedi.



Taşseten, yaptığı açıklamada, il merkezinde, İl Emniyet Müdürlüğü binasının küçük bir sarsıntıda yerle bir olma riski taşıdığını belirterek, bir an önce Tekirdağ'daki binalara güçlendirme çalışması yapılması gerektiğini bildirdi.
2001 yılından önce inşa edilen kamu binalarının çoğunun 17 Ağustos Marmara depreminde hasar gördüğünü ifade eden Taşseten, şunları kaydetti:
''Tekirdağ'da okul ve hastane binaları başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluş binaları deprem tehdidi altında. Ülkemizin ve Tekirdağ'ın deprem gerçeğini kabul etmeliyiz. Bunu görmezden gelemeyiz. Tekirdağ'da büyük bir depreme hazırlıklı olmalıyız. Bunun için Tekirdağ'daki okul ve hastane yapılarını hızla güçlendirilmeliyiz. Hatta Tekirdağ İl Emniyet Müdürlüğü binasının yerine yenisi yapılmalı. Hastanelerimiz için de aynı risk söz konusu.''
Depreme karşı dayanıklı yapıların inşa edilmesinde, yerel yönetimlerin de büyük sorumluluğu bulunduğunu belirten Taşseten, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Biz, deprem hazırlığı kapsamında Tekirdağ'ın pilot bölge olarak seçilmesini öneriyoruz. Kentteki kamu binaları başta olmak üzere, Değirmenaltı, Kumbağ, Altınova ve Barbaros'taki sahil yerleşmelerinin güçlendirme çalışmalarının yapılmasını, bundan sonra yapılacak yeni inşaatların teknik elemanlar tarafından denetlenerek inşa edilmesini istiyoruz.''
Kent merkezinde, dere yatağı ve ovaların imara açıldığını ve 1990'lı yıllarda bu bölgelere çok katlı binaların inşa edildiğini anımsatan Taşseten, bu binaların dayanıksız ve sığ temeller üzerine kalitesiz malzeme kullanılarak, yapı denetimi olmadan yapıldığını iddia etti.
Tekirdağ'da ovaların imara açılmaması gerektiğini belirten Taşseten, en güvenli binaların sahil kesiminden uzak bölgelerde inşa edilebileceğini söyledi.
    
-1912 DEPREMİ-
Taşseten, Tekirdağ'ın yakın tarihine bakıldığında 1912 yılında Şarköy'de meydana gelen depremde 30 bin kişinin hayatını kaybettiğini anımsatarak, şöyle konuştu:
''Halkımız, ülkemizin ve bölgemizin deprem gerçeğini kabul ederek bilinçlenmelidir. Depremin değil, dayanıksız yapıların ölümlere yol açtığı bilinmelidir. Kentin antik tarihine bakıldığında, iç kısım yerleşimlerinin, sahil yerleşimlerinden daha fazla olduğunu görüyoruz. O zamanlar insanlar rant peşinde koşmadıkları için, sahiller çarpık yapılarla doldurulmamış.''
    
-TEKNİK, BİLİM, İLİM...
Teknoloji çağında, teknik, bilim ve ilimin ışığında yapılan son derece sağlam yapılar olduğunu anlatan Taşseten, ''Teknik, bilim ve ilimden uzak yapılan yapılar insanlar için büyük tehdit oluşturuyor. Bugün, denizin ortasında bina inşa edebilecek teknolojik imkanlara sahibiz. Ancak, denizin ortasında bunun nasıl yapılabileceğini iyi analiz etmek lazım. Temelden çatıya kadar teknik, bilim ve ilimden faydalanmalıyız'' dedi.
Taşseten, kentteki yapıların bina profillerinin çıkarılması için yerel yönetimler tarafından envanter çalışması yapılması gerektiğini söyledi.
    
-''YAPILAŞMADA JEOLOJİ RAPORU DİKKATE ALINMALI''
Jeoloji Mühendisi Muhittin Toruk ise Marmara Bölgesi'nde her an deprem riski olduğunu söyledi.
Tekirdağ'da Altınova Mahallesi ile kent merkezindeki sahile yakın kesimlerin çoğunun alüvyon zemine sahip olduğunu ifade eden Toruk, bu zeminlerin sıvılaşma riski taşıdığını belirtti.
Zemini alüvyon ve heyelana müsait bölgelerde çok katlı binaların inşa edilmesinin sakıncalı olduğunu vurgulayan Toruk, ''sahile yakın kısımlarda heyelan bölgeleri bulunmaktadır. Zamanla kayma ve göçme problemleri oluşabilir. Buralarda inşaat yapmak son derece risklidir. Yapılaşmada, Belediye tarafından yaptırılan jeolojik incelemenin raporu dikkate alınmalıdır'' dedi. aa