YAŞAM FİLOZOFU

Dökülen Yapraklar






Miray Kara

Zaman ilerledikçe seyahatler yaygınlaşıyor. Bununla beraber şehir hayatları farklı bir anlam kazanıyor. Hızla gelişen sanayileşme ile birlikte mesela daha fazla fabrika, daha fazla dükkanlar açılıyor. Bu ülkenin ekonomisi açısından oldukça güzel. Fakat kimileri iflasın eşiğinde. Köylerde ve beldelerde yaşayan insanlar şehir hayatına geçerek yanlış bir döngü oluşturuyorlar. Kişiler sağlıklı olabilmek için bir köy kahvaltısına bir sürü para harcıyorlar. Ama herkes şehir hayatına pek bir meraklı. Bir tane kişinin beldeyi terk etmesi yanlış bir sanayileşmeyi doğuruyor. Ve bir yanlış sanayileşme belki de bir ağacın, gölün ve bir hayvanın yok olmasının kaçınılmaz sebebi. Bazen öyle sıkılıyorum ki  şu beton devlerden, yeşillik bir alana gidip rahat bir nefes almak istiyorum. Kırklareli de o kadar boğucu derecede dükkânlar yok. Ama Lüleburgaz’da adım başı bir Kafe’ye rastlayabilirsiniz. Sanki kendimi Sanal Alem’de gezer gibi hissediyorum. İnsanların yeşilliğe ihtiyacı var. Sokak kenarlarında ilginç dekorasyonlu taşların arasında çimenler olsa fena olmaz mı? İstanbul’da artık trafiğin içindeki minik yeşilliklerde kentleşmeden sıkılmış insanların piknik yaptığını görebiliriz İnsanlar o kadar çok iletişime aç ki insanlardan kaçıyorlar. Kaçtıkları için internete koşuyorlar. Düşünün, hep kitap okuyan biri var ama kimseye anlatmıyor, o zaman okumanın ne anlamı var? Bir de insanların içinde öyle bir art niyet var ki çevrelerinde başarılı insan istemiyorlar. Tam aksine başarıyı dışlayan bir toplumuz. Çünkü kendimizle barışık değiliz. Kendisiyle barışık olmayan biri egosuyla barışıktır. Gururla egoyu karıştırmayınız. Ne demişler; insanları yargılarsan onları sevmeye vaktin olmaz. Biz bu dünyada birbirimiz için yaşamıyorsak ne gerek var pastanedeki minik keklere? Onlar bile paylaşılmak için yapılmıştır. Unutmayın karşı tarafa bir kek götürüp onu yalnızlığa terk etmek yerine bir tane kek alırım, dağılsa da kırıntısına kadar paylaşırım. Hem o daha mutlu olur hemde ben. Pikniği özledik. Hani eskiden iki aile birleşip giderlermiş ya onu istiyorum. Biz hala iki veya üç aile gidiyoruz. Eski ramazanları istiyoruz. Hani oruçlu insanın karşısında yemek yemeyen insanı istiyoruz. Dışarıda sigara içmeyen, saygısı olan insanları istiyoruz. Hiç bir şey elde edemese bile  çabalayan insanları istiyoruz. Mesela simidini paylaşan insanı istiyorum. Hiç yaşına bakmadan ortalık yerde uçurtma uçuran insanı istiyorum. Biz insan istiyoruz, ama insanı insan olduğu için seven birini istiyoruz.  Çok mu şey istiyoruz? Aslında olması gereken şeyleri istiyoruz...