YERİ GELDİKÇE

İğneada ve Longozlar (1)

Murat Zortul

Trakya’ya yaklaşık 1 milyon yıl önce geldiği tahmin edilen ilk insanlar bu bölgedeki mağaralarda yaşamışlar. Tunç Çağı ve Demir Çağı'nda kalıcı konutlar inşa edilememiş ve yerleşik düzene geçilememiş. Traklar M.Ö. 2000 yılında, Orta Asya’dan başlayan Büyük Kavimler Göçü ile Kuzey’den gelen çok büyük bir kavimdir. İsimlerini vermiş oldukları Trakya’ya geldiklerinde göçebe hayatın bırakmış, toprağa çaktıkları kazıkların aralarını çitlerle örerek ve üzerini çamurla sıvayarak inşa ettikleri evlerle yerleşik düzene geçmişler.  Trakların bir boyu olan Thyn’ler, Thynias’ı yani İğneada’yı kurmuşlar. M.Ö. 6. ve 7.Yüzyıl’da ise İğneada’da, ticarette ve sanatta etkin bir konuma sahip olan İyonlular yaşamışlar. Bu dönemde İyonyalılar Karadeniz’de 90 tane koloni kurmuşlar.  Tarihsel kaynaklar, daha sonraki çağlarda yerleşimlerin Kırklareli, Vize, Pınarhisar, Lüleburgaz, Babaeski ve Pehlivanköy gibi doğal yollar üzerinde ve Midye (Kıyıköy) ile İğneada gibi deniz kıyılarında görüldüğünü belirtmektedir. Coğrafyacı Strabon, “Geographica” adlı eserinde, Apollonia (Sozopol) ile Salmydessos (Midye) arasında kalan bir bölgede Thynoi, Thynos veya Thynlarin yaşadığını ve bölgeye “Thyna” denildiğini belirtmektedir. Eski Yunanlar bu bölgede yaşayan bütün kavimlere “Thr?ikes” (Traklar) ve bu yerlere de “Thr?ik?” demişler, Romalılar ise bu bölge için “Thracia” (Trakya) ismini kullanmışlardır.  İğneada Körfezi’nde tarih öncesi ve yakın çağlara ait birçok batık geminin olduğu bilinmektedir. Bu batıklarda yapılan araştırmalarda çok sayıda amfora, pipo ve seramik eşyaya rastlanmaktadır. Ayrıca 1. Dünya Savaşı Dönemi’nden kalma batıklarda vardır. M.Ö. 476’da Attik Delos Birliği (Atina Konfederasyonu), Trakya kıyılarındaki kentleri alınca bu kıyılar da bir dönem Atina yönetimi altına girmiştir. Bu topraklar daha sonra Roma İmparatorluğu’na katılmıştır (M.Ö. 74). İğneada, 1362 ile 1363 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmış ama 1440’lı yıllarda Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasındaki taht kavgalarında Sırp, Bulgar ve Bizanslılarca geri alınmıştır. İğneada’nın Osmanlı Toprakları’na kesin olarak katılması ise İstanbul’un Fethi’nden 1 yıl önce yani 1452 Yılı’nın Şubat Ayı’nda gerçekleşmiştir. Osmanlı Padişahları’nın, vezirlerinin ve paşalarının sık sık yaban hayvanlarının bolluğu ile ünlü İğneada’ya gelerek avlandıkları bilinmektedir.  Evliya Çelebi, 1662 senesinde Alaman Diyar-ı Gazası’na ve Macar Kızıl Elması’na giderken bu kıyılardan geçtiğini yazmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu bölgeden; “1452 tarihinde Fatihinde Gazileri’nden İne adlı Gazi fethetmiştir. Karadeniz’de bundan başka ada yoktur. Her tarafı bina ve limandır. Harap bir küçük kalesi vardır. İçinde oduncu Rumlar oturur” diye bahsetmektedir. İğneada’nın nüfusunu oluşturan toplulukların, ormanların içindeki çiftliklerde yaşadıkları bilinmektedir. Bölgede 1700 ve 1800’lü yıllarda ormanların içinde kurulmuş, çoğunlukla hayvancılık ve ziraat yapılan, Bulgarların ve Rumların yaşadığı çiftliklerin izlerine rastlanmaktadır.