Lüleburgaz
Lüleburgaz’da Sokullu Kütüphanesi’nin küçücük salonunda, meraklı 8–10 dinleyiciyle “gazoz şişeleri, kap kacak. Birkaç çalgı” kullanılarak “birlikte ses çıkarma” diye özetlenebilecek bu çalışmaların içinden sonradan “Lüleburgaz Trockyablues” adıyla yoluna devam edecek olan grup doğdu. 2000–2001 yıllarında müzikal çizgisi netleşmeye başlayan grup, “Balkan Rumeli hattında ve “Anadolu Semah-Zeybek Geleneği”ne yaslanan, uzun sololardan beslenen enstrüman müziğine yöneldi.
“Şarkıcı-star” odaklı yaygın müzik anlayışının karşısına, gücü yettiğince “ses”i koymaya çalıştı. Gitar ve piyanonun üzerinde “Keman-Klarnet-Zurna-Bağlama” çalımlarına dayanan ve adeta müziğin “sıradan insanlar için de mümkün bir şey olduğu” hissiyatını izleyiciye aktarmaya çalışan grup, konserlerinde (özellikle salon konserleri) izleyicileri de sahneye çağırarak müziğine kattı.
Lüleburgaz Trockyablues, Darbuka solosu eşliğinde sahneye “çamaşır” asarak önce konser mekânını mahalle’ye dönüştürmeyi hep sevdi. Lüleburgaz Trockyablues; “rock” üzerinden halk müziğine, “Blues” üzerinden kenar mahalle’ye döndüğü yüzünde “esmer bir hüznü” hiç eksik etmedi. (gk)