HABER MERKEZİ
2009 yılının eğitim açısından kötü bir olduğunu belirten Çoğal, konuşmasına; “2009 yılı hem öğrenciler hem de eğitimciler açısından “içler acısı” bir yıl oldu” sözleriyle başladı.
Eğitim-İş Mali Genel Sekreteri Engin Çoğal konuşmasına şöyle devam etti; “Eğitimde kadrolaşma had safhaya ulaşmış, yeteneksiz ve gerici kadrolarla Milli Eğitim Bakanlığı gibi büyük bir kurum yönetilmeye çalışılmıştır. Milli Eğitim kadrolarının yönetici konumunda bulunanlarının neredeyse tamamı AKP yandaşlarıyla dolmuştur. “Bizden olanlar ve olmayanlar” ayrımı keskinleşmiş, gerici kadrolar liyakate uygun olmayan bir şekilde önemli görevlere getirilmiştir. Özellikle rektör ve dekan atamalarında yine liyakat geri plana atılmış, teamüller bir yana bırakılmış, “90 oya karşı 9 oy” alanlar bile göreve getirilmiştir.
2009 yılı YÖK’ün katsayı konusunda kamuoyunu yanılttığı bir yıl olmuştur. YÖK, Danıştay’ın iptal kararına karşı aldığı göstermelik katsayı kararı ile hem meslek liselerinde hem de genel liselerde yeni mağdurlar yaratacaktır. Yine kendi görev ve yetki alanında bulunmamasına rağmen YÖK Başkanı, imam hatip liselerinin genel liseye dönüştürülmesi gerektiğini dillendirerek, “Traji-komik” açıklamalar yapmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı yasalara uygun davranmak yerine yandaş sendikanın beklentilerini karşılamaktadır. Dolayısıyla yandaş sendika da ülke genelinde bir atama dairesi gibi çalışmaktadır. Ataması yeni yapılan genç öğretmenlerin bu sendikaya üye olmaya zorlandığı bilinmektedir.
İktidardaki zihniyet norm kadrolarda eşitlik ilkelerine de uymamaktadır. Okul müdürleri istediklerine norm kadro uygulayıp atama yapılmasını sağlamakta, istediğini okulda tutmaktadır. Vekâletle yönetim olağanlaşmış, Mili Eğitim Bakanlığı’ndaki yaklaşık 25 bin idari kadro vekâletle yönetilir hale gelmiştir.
Hüseyin Çelik döneminde 76. maddeyle yapılan atamalar çalışma barışını bozmuştur. Bu yöntemle yaklaşık bin kişi atanmış, yargı yoluyla iptal edilmesine rağmen Bakanlık bu atamaları ısrarla savunmakta, yargı kararlarını uygulamamaktadır.
Aynı şekilde kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil olmak üzere dört farklı şekilde öğretmen istihdam etmeye çalışan Milli Eğitim Bakanlığı bu uygulamasını 2009 yılında da sürdürmüştür. Mevsimlik işçi atar gibi öğretmen ataması yapan Bakanlık, böylece eğitimin kalitesini de düşürmektedir.
Şu anda ülkemizde 157 bin civarında öğretmen açığı bulunmaktadır, ama bu arada KPSS’ye girmiş 243 bin öğretmen adayı da atama beklemektedir. Bakanlık, atamaları eğitim-öğretim yılına başlamadan önce kadrolu olarak yapması gerekirken, öğretim yılının devam ettiği farklı aylarda plansız-programsız atamalar gerçekleştirmektedir. Atanamayan öğretmen adaylarını beklenti içine sokup, daha sonra da bütçe açığına endişesiyle bundan vazgeçmektedir. Bakanlık, atamalar konusunda keyfi uygulamalar içerisindedir. Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, göreve geldiğinde söylediği “sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınacağı” sözünü çabucak unutmuş, Maliye Bakanlığı’ndan ödenek çıkmadığı bahanelerine sarılmıştır.
Bu iktidar döneminde fizik, kimya, biyoloji branşlarından çok az atama yapılmasına rağmen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kadrolarına fazlasıyla atama yapılmaktadır. Daha sonra bu kadrodakiler okul müdürü, müdür yardımcısı, şube müdürü vb. görevlere atanmakta, onlardan boşalan derslere “imamlar” Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak girmektedir.
Yine 2009 yılında okullardaki Beden Eğitimi-Resim ve Müzik dersleri kaldırılmak istenmiş, sanattan ve spordan uzak, sorgulamayan nesiller yetiştirilmeye çalışılmıştır.
Aynı zamanda yanlış eğitim sisteminin sonucunda öğrenciler dershanelere yönelmiş, dershaneye başlama yaşı ilköğretim üçüncü sınıfa kadar düşmüştür.
Okullardaki fiziki koşullar 2009 yılında da iyileştirmeden uzak kaldı. Özellikle büyük şehirlerde 45-50 kişiye varan kalabalık sınıflarda, yetersiz kadro ile eğitim verilmeye çalışılmıştır. Uzun bir süredir eğitim kurumlarına yardımcı hizmetler ve genel idari hizmetleri sınıfında memur-hizmetli alımı da yapılmamaktadır. Okullarımızda kadrolu hizmetli sayısı yok denecek kadar azdır. “Domuz gribine karşı önlemlerimizi aldık” diye açıklama yapan Milli Eğitim Bakanlığı, pek çok okuldaki hijyenden uzak koşulları göremezden gelmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na 2010 yılı için ayrılan pay, toplam 28 milyar 237 milyon TL’dir. Bu bütçenin de 19 milyar 984 milyon 11 bin TL’si de personel giderleri olarak ayrılmıştır. Geriye kalan 8 milyar civarındaki parayla eğitime hangi yatırım yapılacaktır? Bu da gösteriyor ki hükümet, kendi hedefleriyle bile uyumlu bir bütçe hazırlamamıştır. 222 sayılı yasanın hükümleri de yerine getirilmeyerek, ilköğretim okulları ödeneksiz bırakılmaktadır.
Öte yandan 2002 yılında bir öğretmenin maaşı aylık harcamalarının yüzde 52’sini karşılayabilirken, 2009’da toplam harcamalarının ancak yüzde 46’sını karşılayabilmiştir. Öğretmenlerin maaşlarının yoksulluk sınırının yarısının da altında kaldığı görülmektedir. Ülkemizde ortalama öğretmen maaşı 1.176 TL, dört kişilik bir ailenin zorunlu giderleri ise 2.546 liradır.
Barınma sorunu da 2009 yılında öğrenciler için en büyük sıkıntılardan biri olmuştur. Plansız açılan üniversiteler yüzünden pek çok üniversite öğrencisi yurt sorunu yaşamaktadır. Bu durum cemaatleri hareketlendirmekte, barınma sorunu olan öğrencileri kendi yurtlarına çekmektedir. Aynı sorun ortaöğretimde yatılı okuyan öğrencilerde de yaşanmaktadır.
Eğitim alanında 2009 yılını yukarıda özetlediğimiz pek çok sorunla kapatmaktayız. Dileğimiz, 2010 yılında bu sorunlara acil çözüm bulunması ve hak ettiğimiz eğitim sistemine kavuşmamızdır” (yy)