HABER MERKEZİ
Kırklareli Üniversitesi (KLÜ) Balkan Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 9 Aralık 2013 Pazartesi günü saat 15.30’da “Atatürk ve Bulgaristan” konulu konferans düzenlendi. Konferansa Balkan coğrafyasında alanının en önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Cengiz Hakov konuşmacı olarak katıldı.
* Aykaç; “İç içe ve ortak bir çok özelliğimiz var”
Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç yaptığı açılış konuşmasında şunları kaydetti:
“Bulgaristan ve Türkiye arasındaki bağlarımız son derece kuvvetli. Orada hala yaşayan vatandaşlarımız var. Uzun seneler önce buraya göç etmiş ancak ana vatanı olarak Bulgaristan olan birçok vatandaşımızda Türkiye’de yaşamaktadır. Coğrafyamız iç içe ve ortak olarak birçok özelliğimiz var. Atatürk’te zamanında Bulgaristan’da görev yapmıştır. Bu konu çok hassas ve incelenmesi gereken bir konudur. Biz çoğu zaman kendi bölgemizde ne cereyan etmişse ne olduysa onu kaleme almışız. Bizler Kırklareli Üniversitesi olarak özelliklede Balkan Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezimiz bum konuları derinden inceliyor. Ancak her şeye ulaşmak mümkün olmuyor. Cengiz Hakov bu konuda çok derin bilgilere ve tecrübelere sahip kendisini buraya davet ettik ve kendisi bizleri kırmadan buraya geldi. Kendisine teşekkür ediyoruz.”
Prof. Dr. Cengiz Hakov “Atatürk ve Bulgaristan” konulu konuşmasında şunları kaydetti:
“Binbaşı Mustafa Kemal Sofya’ya Türkiye Büyükelçiliği’nde Askeri Ateşe olarak 28 Ekim 1913’te geldi. Büyükelçilik Sofya Üniversitesi’nin hemen yanında “Ruski” Bulvarı’nda bulunuyordu. Günümüzde, aynı bina Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi’nin konuk evidir. Mustafa Kemal önce, Çar Sarayı karşısındaki “Bılgariya” Oteli’ne yerleşti, sonra Sofya Hamamı’nın arkasında bulunan “Splendit Palas” Oteli’ne taşındı ve burada 6 ay kaldı. Daha sonra, bugün adı “Vasil Levski” Bulvarı olan o zamanki “Ferdinand” Bulvarı No. 17’deki iki katlı evde yaşadı. Yıllar sonra aynı evin yerine bugünkü T.C. Büyükelçilik binası kuruldu. 1 yıl 3 ay gibi kısa bir sürede Mustafa Kemal Sofya’daki ana misyonu doğrultusunda olmak üzere, yaklaşmakta olan 1. Dünya Savaşı’na Bulgaristan’ın Türkiye’den yana katılması ve Bulgar ve Türk silahlı kuvvetlerinin ortak harekât planlarını geliştirilme yolunda aktif bir askersel diplomatik etkinlik gösterdi. Türk Bulgar işbirliğinin politik yönlerini de, bir süre önce yeni atanmış olan Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Ali Fethi Okyar üslenmişti. Onlar, Jön Türk Hareketi’ne etkin üye olarak katılmış iki kişi olarak Selanik’ten tanıştı, fakat Jön Türklerin uyguladığı iç ve dış politikayı açık olarak eleştirdiklerinden ve birçok şeye boyun eğmemelerinden dolayı, her ikisi de Jön Türk yönetimince pek sevilmedi. Jön Türkler, izlenen Almanya yanlısı dış politikayı ve askerlerin iç politikaya müdahale etmesini açıkça tenkit eden Mustafa Kemal gibi istidatlı gençleri İstanbul’dan mümkün olduğu kadar uzak tutmaya gayret gösteriyordu. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Avrupa’da, biri İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu Antant, ikincisi de, daha sonra Türkiye’nin de katılacağında kimsenin şüphe etmediği, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya tarafından kurulan Üçlü Mihver olmak üzere, iki bağdaşmaz askersel-politik pakt belirdi. Bu iki blok, savaş patlak vermezden önce, hala ikircimli olan veya savaşa şu ya da bu taraftan katılarak kendilerine daha fazla ayrıcalık kazanmayı deneyen, bazı küçük devletleri kendinden yana çekmeye çalışıyordu. Bu hesapları yapan küçük devletlerden birisi de Bulgaristan idi. 1913’te İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın yenildiği ve 1912’de 1. Balkan Savaşı’nda Doğu ve Batı Rumeli, Rodoplar ve Makedonya’da Bulgar’dan toprak koparıldığı dikkate alınırsa, Mustafa Kemal’in Sofya misyonu olağanüstü zordu. 2. Balkan Savaşı’nda Türkiye Edirne ile birlikte Doğu Trakya’yı geri almayı başardı, Vardar Makedonyası Sırbistan’a, Ege Makedonyası Yunanistan’a, Güney Dobruca Romanya’ya geçti, Bulgaristan’a yalnız Pirin Makedonya’sı kaldı. Öte yandan Rusya ile İngiltere, Bulgaristan’a Edirne ile birlikte Doğu Trakya’yı, Bulgar ordusunu yeniden silahlandırmayı ve büyük finans yardımları vaat ederek, Antant’a kazanmaya gayret göstermeye devam etti. Bulgaristan’ın Türkiye ile Üçlü Mihver’e bütünüyle katılma koşulları arasında, bütün Doğu Makedonya’yı elde etmesi, Meriç Irmağı boyunca Bulgar-Türk sınır çizgisinde Bulgar lehinde düzeltme yapılması, Trakya’dan göç eden Bulgar göçmenlerin bire dek yerlerine geri dönmesi ve kendilerine belirli tazminat ödenmesi de vardı. Mustafa Kemal Sofya’daki Almanya ile Avusturya- Macaristan diplomasisinin yardımıyla Bulgarların öne sürdüğü koşulların değişmesine ve Bulgaristan’ın Üçlü Mihver’e girmeye razı etmeye çalıştı. Bulgaristan’ın askersel stratejik konumu olağanüstü önemliydi, çünkü Türkiye ile Üçlü Mihver arasındaki devamlı bağlantı Bulgaristan toprakları üzerinden sağlanıyordu. Mustafa Kemal resmi görevlerini yerine getirirken, Bulgar-Türk askeri işbirliği görüşmelerini yürütmekle görevli olan, yüksek rütbeli Bulgar subayları ile defalarca görüştü. O, Birinci Balkan Savaşı’nda Doğu Trakya cephelerde karşı karşıya konuşlanmış olmalarına rağmen, Savunma Bakanı Gen. Goleman Boyacıev, Genel Kurmay Başkanı Nikolo Jekov ile direk temas kurdu. Rütbesi binbaşı olan Mustafa Kemal askeri konularda gayet bilgili aydın bir kişi olarak, Bulgar askeri yetkililerinde güçlü ve derin bir izlenim bıraktı. Gen. Stilyan Kovaçev onu anlatırken “çok akıllı, çok zeki, asker kalpli, diplomatik işte harcanması yazık oluyor!” dedi. Gen. Goleman Boyacıev ise, daha sonra kendisine gönderdiği bir mektuba, Savunma Bakanı sıfatıyla Sofya’daki ikili askersel görüşmelerde beliren uzlaşmazlık konularına sık sık müdahale etmek zorunda kalırken, genelde onun tarafında yer aldığını, çünkü askeri alandaki gösterdiği olağanüstü bilgiyle Türk ve Bulgar askeri birliklerinin ortak düşmana karşı birlikte eylem ilkelerini en iyi bir biçimde şekillendirdiğini kaydetti. Mustafa Kemal’in üstün Fransızcası ve Makedon aksanlı Bulgarcası vardı. Bu nitelikler Bulgar toplumunda değişik katmanların temsilcileri ile başarılı temasta kurmasında önayak oluyordu. Sofya’nın ileri gelen aileleri tarafından verilen resmikabullerde beklenen bir kişi olmuştu. Mustafa Kemal hakkında söz edenler, Halk Meclisi’ne bazı milletvekillerinden daha sık uğradığını, iddia ediyordu. Meclisteki tartışmaları dinlerken, hangi politik partinin Rusya yandaşı ya da Rusya karşıtı olduğunu, ana misyonu için hangi milletvekilleri ile ortak dil bulabileceğini kendi saptamaya çalışıyordu. Millet Meclisi’ndeki 17 Türk Vekil ile kişisel temas kurdu. Aralarından Varnalı Zümrüzade Şakir Bey, Rusçuklu Hafız Sadık Bey, Kavala’dan İsmail Hakkı, Kırcali’den Salim Nuri Bey, Aytos’tan İbrahim Efendi ve başkalarıyla yakın dostluklar kurdu. Önce “Splendit Palas”ta, daha sonra da “Ferdinand” bulvarındaki iki katlı evde Zümrüzade Şakir Bey ile birlikte kaldı. Mustafa Kemal Sofya’da Makedonya Devrim Hareketi’nin bazı eylemcileriyle de dostane ilişkiler kurdu. Ortamlarına Makedonya Selanik’te doğmuş bir hemşerileri samimiyetiyle kabul edildi. Milletvekili Dime Açkov, Tarihçi Panço Dorev, Gen. Protogerov, bilinen suikastçı Pavel Şatev v.b. aralarındaki seçkinlerden bazılarıdır. Onlardan Çar erkânına yakın olanlar, bazı bakanlıklarda sorumlu görev alanlar ve orduda komuta mevzilerinde bulunanlar vardı. Bu temaslarıyla Bulgaristan’ı Üçlü Mihver’e çekmek için dış politika yönelimine etkide bulunmaya çalıştı. Makedon Devrim Komitesi’ne belirli miktar parasal yardım da gösterdi. Daha sonraki yıllarda, Türk halkının Antant işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’na Bulgaristan’dan silah ve yiyecek gönderilmesinde önayak olan komite yöneticileri, Mustafa Kemal’e minnettar olduklarını ifade ettiler” (Serkan Koçtürk)