Biz Trakyalılar çok konuşur, az iş yaparız. Birbirimize bağlı değiliz. Dedikoduyu çok severiz. Çabuk kızarız ama öfkemiz saman alevi gibi hemen de geçer.
Anadolu’ya bakarak çok farklı bir toplumuz biz. Sıcakkanlı insanlarız. Kendimize özgü adetlerimiz vardır. Akraba evliliği yapmayız biz.
Topraklarımız Kıta Avrupası’nın öz parçasıdır. Balkan Göçmenler’den oluşan bir nüfus yapımız vardır. Rumeli diye biliniriz. Ama koca Trakya’da hiç Rum da kalmamıştır. Rumlardan kalan herhangi Kültürel İz’e de rastlayamazsınız.
Bu arada kendi kökenimi de araştırdım. Soy ağacımı da biraz inceledim.
Biz Atatürk’ün 1920’lerin sonlarında Rumlarla takas ettiği Selanik Türkleriyiz.
Baba tarafımda, Anne tarafımda Selanik Göçmeni.
Bizimkiler 1927’lerde Selanik’in Doyran ilçesinin köylerinden Ana Vatan’a Mübadele (TAKAS) ile gelmişler. Atalarımın geldiği köyler Makedonya Sınırları içindeki Valandova, Kavuskova ve Çepelli Köyleri.
Daha da eskileri soruşturdum. Ecdadımın derinliklerini araştırdım.
Atalarımın “Karaman Türkleri’nden” olduğunu öğrendim. Kökenimiz Karamanoğlu’ndan geliyor.
Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce Anadolu Beylikleri kendi aralarında savaşlar yapmışlar.
Bunların en güçlü olanları Osmanlı Beyliği ile Karamanoğlu Beyliği imiş. Osmanlı Beyliği’ni de en çok zorlayan Karamanoğlu Mehmet Bey olmuş. Sonunda Osmanlı Beyliği Karamanoğlu Beyliği’ni yenmiş. Ve Karamanoğulları’ndan kurtulmak için Balkanlara sürgüne göndermiş.
Eğer bu çekişmenin galibi atalarım olsaydı. Kurulan Osmanlı değil de Karamanoğlu İmparatorluğu olacaktı.
Balkanlarda Beyliği’ne devam eden Karamanoğlu nüfusu, Makedonlarla, Arnavutlarla, Sırplarla, Rumlarla ve Bulgarlarla yüzyıllarca barış ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamış. Öz Türkçesi’ni günümüze kadar taşımış. Örfünü ve geleneklerini korumuş. Balkan’da sürgünde bulunan Karaman Türkleri Dini’nden ve Kültürleri’nden de asla ödün vermemişler.
Ecdadımızın bir bölümü de Ana Vatan’a gelememiş. Hala oralarda yaşıyorlar.
Gezip görenler bilirler, Balkanlarda kalan soydaşlarımız çok güzel de Türkçe konuşuyorlar. Oturup sohbet edince, derinlere dalarak duygulanıyorsunuz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun demokrasi anlayışında, Din ve Kültür Özgürlüğü, o günlerin imparatorluklarına örnek gösterilecek gibiymiş.
Ama Osmanlı Balkan Toprakları’nı kaybedince, ne Yunanlılar ne Bulgarlar oralarda kalan Azınlık Türklere hiç iyi davranmamışlar. Çeşitli işkenceler ve eziyetlerle asimile etmeye çalışmışlar. Bütün bu eziyetlere rağmen bizim Türklerimiz öz değerlerinden hiç mi hiç taviz vermemişler. Azınlık olarak yaşadıkları toprakların Dini’ni ve Kültürü’nü asla benimsememişler.
Çünkü Balka’nın göçmeni de, göçmeyeni de Öz Türk’tür.
Ata’sı da, Öz be Öz Türk’tür.
Öz Türkler Dini’nden ve Kültürel Değerleri’nden asla ödün vermezler.
Trakya insanı Atatürk’ünü çok sever.
Atatürk’üne çok bağlıdır.
Hele biz Selanik göçmenleri ise, Ata’mıza çok ama çok daha fazla bağlıyız.
Çünkü, Biz ATATÜRK’ün hemşerileriyiz.
Anadolu’ya bakarak çok farklı bir toplumuz biz. Sıcakkanlı insanlarız. Kendimize özgü adetlerimiz vardır. Akraba evliliği yapmayız biz.
Topraklarımız Kıta Avrupası’nın öz parçasıdır. Balkan Göçmenler’den oluşan bir nüfus yapımız vardır. Rumeli diye biliniriz. Ama koca Trakya’da hiç Rum da kalmamıştır. Rumlardan kalan herhangi Kültürel İz’e de rastlayamazsınız.
Bu arada kendi kökenimi de araştırdım. Soy ağacımı da biraz inceledim.
Biz Atatürk’ün 1920’lerin sonlarında Rumlarla takas ettiği Selanik Türkleriyiz.
Baba tarafımda, Anne tarafımda Selanik Göçmeni.
Bizimkiler 1927’lerde Selanik’in Doyran ilçesinin köylerinden Ana Vatan’a Mübadele (TAKAS) ile gelmişler. Atalarımın geldiği köyler Makedonya Sınırları içindeki Valandova, Kavuskova ve Çepelli Köyleri.
Daha da eskileri soruşturdum. Ecdadımın derinliklerini araştırdım.
Atalarımın “Karaman Türkleri’nden” olduğunu öğrendim. Kökenimiz Karamanoğlu’ndan geliyor.
Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce Anadolu Beylikleri kendi aralarında savaşlar yapmışlar.
Bunların en güçlü olanları Osmanlı Beyliği ile Karamanoğlu Beyliği imiş. Osmanlı Beyliği’ni de en çok zorlayan Karamanoğlu Mehmet Bey olmuş. Sonunda Osmanlı Beyliği Karamanoğlu Beyliği’ni yenmiş. Ve Karamanoğulları’ndan kurtulmak için Balkanlara sürgüne göndermiş.
Eğer bu çekişmenin galibi atalarım olsaydı. Kurulan Osmanlı değil de Karamanoğlu İmparatorluğu olacaktı.
Balkanlarda Beyliği’ne devam eden Karamanoğlu nüfusu, Makedonlarla, Arnavutlarla, Sırplarla, Rumlarla ve Bulgarlarla yüzyıllarca barış ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamış. Öz Türkçesi’ni günümüze kadar taşımış. Örfünü ve geleneklerini korumuş. Balkan’da sürgünde bulunan Karaman Türkleri Dini’nden ve Kültürleri’nden de asla ödün vermemişler.
Ecdadımızın bir bölümü de Ana Vatan’a gelememiş. Hala oralarda yaşıyorlar.
Gezip görenler bilirler, Balkanlarda kalan soydaşlarımız çok güzel de Türkçe konuşuyorlar. Oturup sohbet edince, derinlere dalarak duygulanıyorsunuz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun demokrasi anlayışında, Din ve Kültür Özgürlüğü, o günlerin imparatorluklarına örnek gösterilecek gibiymiş.
Ama Osmanlı Balkan Toprakları’nı kaybedince, ne Yunanlılar ne Bulgarlar oralarda kalan Azınlık Türklere hiç iyi davranmamışlar. Çeşitli işkenceler ve eziyetlerle asimile etmeye çalışmışlar. Bütün bu eziyetlere rağmen bizim Türklerimiz öz değerlerinden hiç mi hiç taviz vermemişler. Azınlık olarak yaşadıkları toprakların Dini’ni ve Kültürü’nü asla benimsememişler.
Çünkü Balka’nın göçmeni de, göçmeyeni de Öz Türk’tür.
Ata’sı da, Öz be Öz Türk’tür.
Öz Türkler Dini’nden ve Kültürel Değerleri’nden asla ödün vermezler.
Trakya insanı Atatürk’ünü çok sever.
Atatürk’üne çok bağlıdır.
Hele biz Selanik göçmenleri ise, Ata’mıza çok ama çok daha fazla bağlıyız.
Çünkü, Biz ATATÜRK’ün hemşerileriyiz.