Değişimin kodları insanoğlunun doğasına işlenmiştir. Eskinin tekrarını reddeden insanoğlu, günümüz gelişmişliğini yakalamıştır.
Bir bisiklet durduğu yerde ilerler mi?
Tekerleği döndükçe yol alan bisiklet gibi insanoğlu da geriye doğru değil, hep ileriye doğru yönelir.
Geçmişte kalanlar yeni güne değil, düne uyanırlar.
Yeniye olan istek, insanoğlunun genlerinde vardır. Bu kaçınılmaz bir gerçeğimizdir. Eski de ısrar ederseniz, ileriye değil, geriye gidersiniz.
Bir eşya alırken nasıl yeniye bir özlem varsa; düşüncelerde de yeniye doğru bir özlem vardır. Toplumlar hep yeni fikirlerin peşine takılırlar.
Kendisi yeni olup da, fikirleri eski olanların topluma katacağı hiçbir şey olamaz. Beyinlerinde kendini yenilemesi gerekir. Eski tabularla işlenmiş genç beyinler, bir kurumu ileriye taşıyabilir mi?
Yüce Atatürk Cumhuriyeti kurdu.
Cumhuriyet; bir Devrim’dir.
Devrim; bir altüst oluştur. Eskinin devrilip, yeninin kurulmasıdır.
Devrimin yaşaması da, kendisini güncellemesine bağlıdır.
1923’teki Türkiye ile bugünkü Türkiye aynı mı?
Cumhuriyet’in kazanımları hangi yıla kadar bu topluma yetti?
Toplumlar dış dünyadan çok etkilenirler.
Dünya insanı sürekli ileriye ve yeniye doğru ilerlerken bizim toplumumuzun bundan etkilenmemesi mümkün değildi.
İşte o yüzden tek parti düzeninden, 1945’lerde çoğulcu sisteme geçmek zorunda kaldı. Bu dünyanın bize baskısındandı.
İlk seçimlerde açık oy, gizli sayım yapıldı. Yani, oyunuzu herkesin gözü önünde veriyorsunuz, ama sayım gizli oluyor. Sıkarsa o günkü tek partiye vermeyin. Jandarma başınızda bekliyor. Ve sizi fişliyor.
O günkü tek parti iktidarının demokrasi anlayışı işte bu idi.
Tekçilik özlemi içinde olan bir kesim günümüzde de hırçınlaşıyor.
Daha sonra gizli oy, açık tasnif sistemiyle seçimler gerçekleşti.
Seçimler geldi, seçimler geçti. O parti geldi, bu parti gitti. Günümüzde CHP’den başka eski parti de kalmadı.
Ne DP, kaldı ne de devamı AP ve DYP 12 Eylül’ün ürünü ne ANAP kaldı ne de SHP. Nerede o eski SHP ve Nerede o Erdal İnönü?
SHP’yi ve Sayın Erdal İnönü’yi çok özledik. Ekim ayının son günü Sayın İnönü’nün ölüm yıldönümü idi. Ruhu Şad olsun. Yattığı yer ışıkla dolsun. Bugünkü CHP, o günkü SHP’yi içinde eritmeseydi, Bugün AKP tek başına iktidar olabilir miydi? O, SHP’yi çok ama çok arayacağız.
Ama diğer partiler gibi o da eridi ve kapandı. Kimileri de kapanmadı. Siyaseten öldüler ama canlı taklidi yapıyorlar. DSP, DP gibi partiler resmen var. Ama halkta karşılıkları yok.
Değişimin gücü azgın bir sel gibi hepsini önüne alıp süpürüp yok etti.
Türkiye halkı eski partilerin hepsini siyasi mezarlığa gömdü.
Ama, eskilerin eskisi ve Cumhuriyet’in ilk partisi, CHP dimdik ayakta.
Nasıl oldu da CHP silinmedi?
Bizim toplumun bir bölümünün kafasındaki çağdaşlığı ve yeniliği, hep CHP temsil etti de ondan.
Bir kısım halkımız, yaşam şeklinin özgürlüğünü CHP’ye borçlu biliyor da ondan CHP ayakta kaldı.
Toplumumuzun %50’lik bir bölümü de tam tersini savunuyor.
Örneğin, AKP’lilere göre, eskiyi temsil eden; CHP.
CHP’lilere göre eskiyi ve gericiliği temsil eden de; AKP.
Her iki parti de kendini yenilikçi görüyor.
Ama, kabul edilmesi gereken şöyle bir gerçek var. Kökleri Milli Görüş’e dayanan AKP kendi tabanını değiştirip dönüştürdü.
Kökleri 1923’e ve Devrim’e dayanan CHP tabanını değiştirip dönüştüremedi. Halkı kucaklayamadı. Ezilenlerin değil, sosyetenin partisi oldu. Nitekim hep sosyete yerlerden yüksek oylar aldı.
Şimdiki CHP, tabanı katı ulusalcı ve sağa kaymış durumda.
Kılıçdaroğlu ile “Yeni CHP” siyasi lugatımıza girdi. Ama Yeni CHP denilen şey, Demokrasi anlayışı bakımından da 1990’ların SHP’sinden yıllarca geride kaldı. Aslında CHP kendini değiştirip bir yenileyebilse, çok kolay iktidara da gelebilir. Evrensel Sol ve Sosyal Demokrasiye odaklı bir tüzük ve siyaset anlayışı, ezilenleri ve emekçileri saflarında toplar. İşte o zaman halkımız da sandıkta CHP’yi kucaklar...