Şenol GoncagülAB’ne girmek üzere atmadığımız takla kalmadı!
Ama yüzdük yüzdük sonuna geldik!
En kötü olasılıkla, 20 sene içinde AB’liyiz.
Emeği geçen herkese, sade bir vatandaş olarak minnettarım.
Yalnız, kafama takılan bir soru işareti de var.
20 sene sora, AB’nin halen var olacağını bana şimdiden kim garanti edebilecek?!
Yunanistan’ın durumu malum.
İspanya ve İngiltere’den yayılan bir kriz dalgası da ilerliyor.
Kanserli hücre gibi, zehrini bulaştırarak geliyor üstelik.
Avrupa, benzer bir salgını, 20 yıl süre ile yaşamıştı önceki asırda.
Bu da, ona benzer bir salgın olacağa benzer.
Dönelim AB işine.
Biz, AB’ne girmek özlemini yaşarken hep Yunanistan’ı örnek alırdık.
Ben, Yunanistan’da, öğle saati geldiğinde, bunların Siesta denen meşhur öğle tatiline rastladığımda, hala nasıl batmadıklarını düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım.
Öğlen oldu mu, herkes işi gücü bırakıyor, uyumaya koşuyordu.
Nöbetçi eczaneler, hastaneler, benzinlikler açık kalıyor, geri kalanı gidip uyuyordu.
Hatta mesela yoldan gürültü kopararak geçen bir motosiklet olursa da, hem büyük ceza yiyordu, hem de bi zahmet birileri aşağı inip, adamı dövüyorlardı.
O zenginlikler ülkesi Yunanistan, kibiri ile girdiği bir öğlen uykusundan bir türlü kalkamadı!
AB meselesine geri dönecek olursak;
Ben kendi hesabıma, ne AB’ne gireceğime inanıyorum.
Ne de, ayakta kalabileceklerine.
Selası çoktan verilmiş bir cenazeden söz ediyoruz.
Bunca toleransı vererek geldiğimiz bugünlerde, aslında hata yaptığımızı anlamaya başlamamız bile ayrı meziyet.
AB’ne girmek diyorum ya!
Oturun oturduğunuz yerde…
Ama yüzdük yüzdük sonuna geldik!
En kötü olasılıkla, 20 sene içinde AB’liyiz.
Emeği geçen herkese, sade bir vatandaş olarak minnettarım.
Yalnız, kafama takılan bir soru işareti de var.
20 sene sora, AB’nin halen var olacağını bana şimdiden kim garanti edebilecek?!
Yunanistan’ın durumu malum.
İspanya ve İngiltere’den yayılan bir kriz dalgası da ilerliyor.
Kanserli hücre gibi, zehrini bulaştırarak geliyor üstelik.
Avrupa, benzer bir salgını, 20 yıl süre ile yaşamıştı önceki asırda.
Bu da, ona benzer bir salgın olacağa benzer.
Dönelim AB işine.
Biz, AB’ne girmek özlemini yaşarken hep Yunanistan’ı örnek alırdık.
Ben, Yunanistan’da, öğle saati geldiğinde, bunların Siesta denen meşhur öğle tatiline rastladığımda, hala nasıl batmadıklarını düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım.
Öğlen oldu mu, herkes işi gücü bırakıyor, uyumaya koşuyordu.
Nöbetçi eczaneler, hastaneler, benzinlikler açık kalıyor, geri kalanı gidip uyuyordu.
Hatta mesela yoldan gürültü kopararak geçen bir motosiklet olursa da, hem büyük ceza yiyordu, hem de bi zahmet birileri aşağı inip, adamı dövüyorlardı.
O zenginlikler ülkesi Yunanistan, kibiri ile girdiği bir öğlen uykusundan bir türlü kalkamadı!
AB meselesine geri dönecek olursak;
Ben kendi hesabıma, ne AB’ne gireceğime inanıyorum.
Ne de, ayakta kalabileceklerine.
Selası çoktan verilmiş bir cenazeden söz ediyoruz.
Bunca toleransı vererek geldiğimiz bugünlerde, aslında hata yaptığımızı anlamaya başlamamız bile ayrı meziyet.
AB’ne girmek diyorum ya!
Oturun oturduğunuz yerde…