MİSAFİR KALEM
Talat Şafak
Yunus Emre derki:
İlim ilim bilmektir
İlim kendini bilmektir
Sen kendini bilmez isen
Bu nice okumaktır
MÖ.450 Yılında Atina’da yaşayan Sokrat aynen Yunus gibi “kendini tanı” demiştir, gerek yukarıdaki dörtlükte gerek Sokratın bu sözünde kastedilen elbette insanın sadece fiziki olarak kendini tanıması değil aynı şekilde manevi yönleri, yani duyguları düşünceleri kültürü ile birlikte bir bütün olarak kendini tanımasıdır. İşte ekonomi ile ilgili doktrinleri ve İslam’ın ekonomiye bakışını bütün bu değerleri dikkate alarak tetkik etmemiz gerekir. Çünkü insan sadece fiziki ve maddi yönleri ile değil, manevi yönleriyle beraber bir bütündür.
İktisadın tanımına baktığımız zaman günümüz iktisat kitaplarında şu şekilde tanımlanmaktadır:” sınırsız olan ihtiyaçları kıt kaynaklarla nasıl karşılanacağını inceleyen ilimdir.” Bu tanım bizim itikad-i değer yargılarımıza aykırı, kabul edilemez bir tanımdır, çünkü sonsuzluk, sınırsızlık sadece Allah’a has Beka sıfatıyla ilgili bir kavramdır, yani sonsuzlu sınırsızlık sadece Allaha mahsus bir özelliktir. Bu tanım kapitalist iktisat doktrinine göre yazılmıştır. İnsanın ihtiyaçları da sınırsız değildir ve bellidir: barınma, içecek, besin ve giyimden ibarettir, bunlar bireyin yaşayabilmesi için gereksinim duyduğu temel ihtiyaçlardır.
Kapitalist veya modern ismiyle liberal ekonomi fert menfaatini esas alır. Bireyin zengin ve rahat bir hayat sürdürmesi her şeyden önemlidir, hayatın gayesi de budur, ben merkezlidir, ayrıca bu ekonomi doktrininde reklamlarla körüklenen tüketim çılgınlığı, buna bağlı olarak da israf söz konusudur, bu sistemde tüketimin üretim için yapılır. Bu sistemin olmaz ise olmazı paranın para kazanması yani yüksek faizlerdir ki bunlar ülkemiz ekonomisinin mazisini incelediğimizde enflasyonu en fazla azdıran etkenlerdendir. İslam’ın iktisada bakışını incelediğimizde mal ve parayı amaç kabul etmez bilakis Allah rızasını kazanmak, bireyin ahretini kurtarmak için bir araçtır ve kapitalist doktrinin aksine şiddetle benciliği ret eder, zekât ve sadaka vasıtasıyla paylaşmayı teşvik eder yani kapitalist doktrin gibi vahşi değil insancıldır.
Kapitalist doktrinle İslam ekonomisinin ortak yönleri de elbette vardır örneğin komünist doktrinin aksine özel mülkiyete her ikisinde de önem verilir. Yani insanın tarla, bahçe, fabrika, sahip olmasına İslam izin veriyor hata helal yoldan kazanmak şartıyla teşvik ediyor çünkü ancak zengin olan Müslüman zekat verir.
Günümüzde Çin, Vietnam, Kuzey Kore gibi ülkelerde uygulanan diğer ekonomik doktrinde Sosyalist Ekonomi Doktrindir. Bu doktrin Kapitalist doktrinin aksine özel mülkiyete şiddetle karşıdır, toplum menfaati ön plandadır ve devlet bunu sağalmakla mükelleftir, bu sebepten insanın nerde ne iş yaptığına bakılmaksızın her çalışana eşit ücret verilir ki birey zenginlemek suretiyle diğer bireyleri ezmesin. Bu hiçte adil değildir. Bu sistemde toplum adına sömüren devlettir. Bu yüzden Çin’de maşlar ve buna bağlı olarak da üretim maliyetleri çok düşüktür. İslamiyet Sosyalizmde olduğu gibi bireyi toplum hesabına ezmez fakat savaş kıtlık veya felaket zuhur ettiğinde toplumun menfaatini ferde tercih eder.
İslam iktisat doktrini komünizm veya kapitalizm değildir. Bazı noktalardan bu iki sistemden emareler taşısa da,,bu emareler İslam İktisat Doktrinin kapitalist veya Sosyalist Ekonomi Doktrini yapmaz. İslam Ekonomi Doktrini fert menfaatiyle cemaat menfaatini dengelemesi açısından bu iki sistemin ortasındadır.
Güzel Türkiye’mizde hala akrabalık bağları güçlüdür, hala bu akrabalık bağalarına bağılı yardımlaşandan söz edebiliriz ve hala merhamet duygularımızı kaybetmedik, kısaca bizdeki ekonomi bazı yönlerini dinimizden örf ve adetlerimizden etkilenen ve bu vesileyle kapitalizmin bize has bir türüdür. Krizlerden de Yunanistan’daki gibi sokaklara dökülecek kadar etkilenmememizin nedenlerinden biride de bu yardımlaşma buna ilaveten tarihi kökleri olan devlete ve yönetenlere saygımızdandır.
Kalın sağlıcakla…