HABER MERKEZİ
Kırklareli Baro Başkanlığı Toplantı Salonu’nda 08 Mart 2013 Cuma yapılan Basın açıklamasına, Baro Başkanı Harun Saygılı, Kadın Komisyonları Başkanı Av. Tülay Uzun, Kadın Komisyonları Koordinatör üyesi Av.Sezen Malik, Belediye Meclis üyesi Av. Tülay Peker ve Kırklareli Barosuna Bağlı Bayan Avukatlar katıldılar.
Harun Saygılı yaptığı açıklamada şunları ifade etti;
“Kökleri 08 Mart 1857 tarihine kadar uzanan ve geçirdiği bir dizi aşamadan sonra 16.Aralık 1977 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararıyla "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmaya başlanan 8 Mart' ın ülkemiz ve tüm dünya kadınlarına mutluluk ve huzur getirmesini diliyoruz. Bu vesile ile sağlıklı bir toplumun temel taşı olarak gördüğümüz kadınların, geçmişten günümüze yaşadıkları sıkıntıların artık son bulmasını istiyoruz. Kadını aşağılayan, hor gören, ayrıştıran ve acımasızca şiddete maruz bırakan kişilerin, insanlıktan nasibini almadıklarını düşünüyor, hukuk çerçevesinde hak ettikleri şekilde cezalandırılmaları gerektiğine inanıyoruz. Çağdaş toplumda kadınlarımızın önemli işlevlerinin olduğu, çalışma yaşamının her kademesinde üstün bir başarı ve liyakatle varlıklarını sürdürdükleri, toplumun gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağladıkları artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Ancak halen dahi haklarını tümüyle sağladıkları, hak ettikleri konumu elde ettikleri tam olarak söylenemez. Bu itibarla kadınlarımızın hak arama yolundaki meşru mücadelelerini desteklediğimizi, bu yolda her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğumuzu kararlılıkla tekrarlıyor, Kadınlarımızın 8 mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz” dedi.
Kadın Komisyonları Koordinatör Üyesi Av. Sezen Malik’te yaptığı açıklamada;
“Konumuz kadın... Sular yine alabildiğine sığ, kafalar başka hiçbir konuda olamayacak kadar karışık...
Kadın ve erkek var olduğu günden bu yana, onların ortak yaşam alanı olmasına rağmen dünya, erkeğin etrafında dönmüş; erkek merkezli hayat da kadını, erkeğin bakış açısına göre şekil almaya zorlamıştır. Dünya'da her üç kadından biri hayatının bir döneminde şiddete maruz kalmaktadır. Her beş kadından biri cinsel tacize veya tecavüze uğramaktadır. Yeryüzünde işlerin % 66'sı kadınlar tarafından görülmekte, malların ise % 99'u erkeklere ait bulunmaktadır. Dünya genelinde mültecilerin %80'i kadındır. Ülkemizde de, fuhuşa sürüklenen kadınların, kız çocuklarına cinsel istismar vakıalarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Töre cinayetleri utanç verici yüzünü bizlere göstermeye devam etmektedir. Türkiye'de son dört yılda 181.000 çocuğumuz, gelin olmuştur. Hemen hemen her dört evlilikten birinde çocuk gelin mevcuttur. Çarpıcıdır ki 18 yaşından küçük kızlarını evlendirmek için dava açan aile sayısı, bir önceki yıla göre % 94.2 artmıştır. Kadınlar sosyal güvenceleri olmadan çalıştırılmakta; kadın emeği daha düşük ücretlendirilmekte, çalışan kadın için çocuk bakım hizmetleri de yetersiz kalmaktadır. Kadınlar kayıt dışı sektörlerde veya ailede; geçici, gündelik olarak çalıştırılmakta, çoğu zaman emekleri ücretlendirilmemektedir. Tüm bu yaşananlar sonucu da kadınlarımızın istihdam oranı düşmektedir. Bu bağlamda, gündemde olan 24 haftalık doğum izni düzenlemesi de bir yönüyle sevindirici olsa da yasal önlem alınmaması durumunda kadını, özellikle de özel sektörde mağdur edecek,,işten atılmasına, istihdam edilmemesine veya kayıt dışı çalıştırılmasına yol açacak olması sebebiyle de tedirgin edicidir. Düzenleme yapılırken bu ihtimaller de mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Toplumsal cinsiyetçi bakış açısının hakim olduğu bir düzende, uygulamada yetersizlik olduğu sürece kadının kadın olmasından dolayı yaşadığı sorunlar da devam edecektir. Örneğin; 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 08 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiş; kanunun kabulünü izleyen nisan ayında ise kadına yönelik şiddet vakıaları 2012 yılının en yüksek oranına ulaşmıştır. Dilsizleştirilerek baskı altına alınanlara, ezen-ezilen anlayışının tahakkümünü anlamak için kitaplar devirip ansiklopediler yazmaya hiç gerek yok. Tek bir şeye ihtiyaç var; farkındalık geliştirmeye. "Hukuka, dünyaya ve yaşama dair sözümüz var." diyerek devam ettiğimiz mücadelede bu farkındalık uğruna çabalayan tüm kadınların günü kutlu olsun.” (Faruk Ceylan)