HABER MERKEZİ
“Eğitimin ve eğitim çalışanlarının 2011 yılında çözüm beklediği bazı sorunları, 2012 yılına devrederken, önemli hususlardan bazıları çözüme kavuşmuştur. Eğitim çalışanlarının en büyük ve en etkili gücü olan sendikamız yıllarca eğitim sisteminin demokratikleşmesi, temel hak ve özgürlüklerin mücadelesini vermiştir. Ülkemizin ve eğitimin temel sorunlarından olan katsayı zulmü ve üniversitelerde başörtüsü yasağının tarihe karışmış olması sendikamızın verdiği mücadelenin önemli bir sonucudur.
Eğitim-Bir-Sen olarak eğitim çalışanlarının mali ve sosyal hakları açısından sonuç aldığımız bazı hususlar şöyledir:
Sözleşmeli Öğretmenlik Uygulaması’nın çarpıklığından hareketle 2006 yılından beri mücadelesini yürüterek 70 bin sözleşmeli öğretmeni kadroya kavuşturmamız şüphesiz en önemli konuların başında gelmektedir.
Eşit işe eşit ücret ilkesi kapsamında kurum içi ücret dengesi dikkate alınarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteler de çalışan Şube Müdürü, Şef, Memur ve Hizmetlilerin Maliye Bakanlığı başta olmak üzere diğer kamu kurumlarında çalışan emsalleri ile ücretlerinin eşitlenmesi için yıllarca mücadele vermiştik. Bu mücadelemiz de olumlu sonuçlandı. Ancak öğretmen ve öğretim elemanlarının, muadilleri olmadığı gerekçesiyle, ücretlerinde iyileştirme yapılmamış olması, kurum içinde büyük oranda dengesizlik oluşturmuştur. Bu eksikliğin giderilmesi noktasında mücadelemizi sürdürüyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının hantal yapısına işaret ederek aynı amaca hizmet eden farklı isimdeki birimlerin birleştirilmesinin, karar süreçlerinde yaşanan gecikmeleri ortadan kaldıracağını söylemiş, insan ve kaynak israfının önüne geçilebilmesi için çalışanları mağdur etmeden MEB Teşkilat Kanunu’nda değişiklik önermiştik. 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik 2011 yılında eğitimde atılan radikal değişikliklerden biri olmuştur. Bu düzenleme, özür durumuna bağlı yer değişikliği, eğitim müfettişlerinin unvanlarının eğitim denetmeni olarak değiştirilmesi gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Bu olumsuzlukların giderilmesi için de mücadelemiz devam edecektir.
2004 yılında yapılan Kariyer Basamaklarında Yükselmeye ilişkin yasal düzenleme sonrasında; 2005 ve 2006 yıllarında uzman öğretmenlik sınavları yapılmış, sınav kazanan öğretmenlerin bir kısmı uzman öğretmen olurken, bir kısmı da farklı gerekçelerden ve yanlış uygulamalardan dolayı uzman öğretmen olamamıştır. Sonuç itibariyle uzman öğretmen olabilmek için gerekli şartları haiz olup, sınavı kazandığı halde uzman öğretmen olamayan çok sayıda eğitim çalışanı mağdur edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin gerekçeli kararını açıklaması ve iptal hükümlerinin, kararın 18/03/2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmasından sonra kontenjan sınırlanmasından dolayı uzman öğretmen olamayan binlerce öğretmen adına dava açtık. Sonuçlanan davaların tamamına yakını lehimize sonuçlanmıştır. Bu kazandığımız davalar sonucunda Milli Eğitim Bakanlığı uzman öğretmenlik sınavını kazanan, ancak kontenjan dışında kalarak mağdur olan 17 bin 800 öğretmene uzman öğretmenlik unvanı vermiştir.
Ayrıca 6111 sayılı Torba Yasa olarak adlandırılan düzenleme ile doğum öncesi ve doğum sonrası izinler ile süt izni saatlerinde, hastalık ve refakat izinlerinde, aylıksız izin sürelerinde memurun lehine düzenlemeler yapılması, il dışına izinsiz çıkma yasağının kaldırılması gibi birçok önemli konuda kazanımlar sağlanmıştır.
* “2012 yılına devreden sorunlar çözülmelidir”
Kamuda çalışan 2,5 milyon memur içerisinde maaş skalasında en düşük konuma düşürülmüş olan öğretmenlerimiz iyileştirme bekliyor. Bu olumsuz durum yetmezmiş gibi çalışma ve tatil sürelerini tartışmaya açma gayretinde olanların, öğretmenlere ek ödeme verilmesinin ülkeyi iflasa sürükleyeceğini iddia edenlerin, 24 Kasımlar dışında kendileri hakkında olumlu cümle kurmayanların bütün moral bozucu tavırlarına rağmen öğretmenlerimiz Türkiye’nin geleceğini inşa etmeye devam ediyor, edecektir.
Hükümet, öğretmenlerimizin yaşanabilir ücret almalarını sağlamalı, hak ettikleri sosyal statüye kavuşmalarının zeminini hazırlamalıdır.
* “Başörtüsü yasağının ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz”
Ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki en temel sorunlardan biri, kamusal alandaki başörtüsü yasağının varlığıdır. 2012 yılında, sosyal hayatın hiçbir alanında yasak olmayacak şekilde başörtüsü yasağının ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu konuda sonuç alacağımızdan en ufak bir şüphemiz yoktur.
* 18. Milli Eğitim Şurası Kararları uygulanmalıdır”
18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar bir an önce hayata geçirilmelidir. Milli Eğitim Şurası, eğitim politikalarını belirlemede daha etkin kılınmalı, Şura kararları kağıt üzerinde kalmamalı, kararların uygulanabilirliği sağlanmalıdır. 18 Milli Eğitim Şurası’nda alınan ‘Milli Güvenlik derslerine branş öğretmenlerinin girmesi’, ‘İlköğretim birinci kademeden itibaren müfredata seçmeli din eğitimi dersinin konulması’, ‘zorunlu eğitimin; öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak bir yıl okul öncesi eğitimi, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimlerinin kesintili olacak şekilde isteğe bağlı olmak üzere 4 yıl ortaöğretim olarak hayata geçirilmesi’ gibi kararlar başta olmak üzere öğretmenlere yılda bir ikramiye verilmesi, zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara ‘zorunlu bölge hizmet tazminatı’ ödenmesi, ‘ek ders ücretinin 12 TL’ye (2010 yılında alınan bu karar güncellenerek 2012’de 15 TL olacak şekilde) çıkarılması’ kararları hayata geçirilmelidir.
* “Öğretmen ve Öğretim Elemanları’nın Ek Ödeme Sorunu çözülmeli”
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile farklı kamu kurumlarında aynı görev ve unvanlarda çalışanlar arasında eşit işe eşit ücret verilmesi temel ilke olarak alınmıştır. Ancak yapılan düzenleme ile diğer kamu kurumlarındaki muadili olan personelin ek ödeme oranlarında kısmen iyileştirme yapılmış, muadili olmayan öğretmenler ve öğretim elemanlarının ise ek ödeme oranlarında herhangi bir artış yapılmamıştır. Oysa eşit işe eşit ücret verilmesinin temel amacı, kurumlar arasındaki aynı unvanlara sahip çalışanların ücret adaletsizliğini gidermek, kurum içinde farklı görev ve unvanlarda çalışanlar arasındaki ücret dengesini sağlamaktır. Bu hususta yapılan düzenlemede iki unsurdan biri olan kurum içi ücret dengesi maalesef gözardı edilmiştir. Bu nedenle kurum içi ücret dengesinin sağlanması için öğretmen ve öğretim elemanlarına da ek ödeme verilmelidir.
* “Sınav süreci bir an önce başlatılmalı”
2006 yılından beri Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavları yapılmamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına bağlı olarak Kariyer Basamaklarında Yükselmeye ilişkin başlatılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edilen yasal düzenleme çalışması sonuçlandırılmamıştır. Bu konuda hassasiyet gösterilerek Uzman Öğretmenlik Uygulaması’na ilişkin gerekli yasal değişikliklerin yapılmasını ve sınav sürecinin bir an önce başlatılmasını istiyoruz.
* “60 bin öğretmenin kadrolu olarak atamasının yapılmasını istiyoruz”
Öğretmen yetiştiren programlardan mezun olup, atama bekleyen 270 binin üzerinde öğretmen adayı bulunmaktadır. Eğitim kurumlarında ise 130 binden fazla öğretmene ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tablo, bir çarpıklığın göstergesidir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmelidir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması gerekmektedir. Öğretmen ihtiyacının 130 binin üzerinde olduğu ülkemizde, 2011 yılında 33 bin öğretmenin atanması yetersiz olmuştur. 2012 yılında ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilerek, 60 bin öğretmenin kadrolu olarak atamasının yapılmasını istiyoruz.
* “KPSS ile kadroya geçen öğretmenlerin mağduriyeti giderilmeli”
Sözleşmeli öğretmenler, 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde kadrolu olarak atanmıştır. Bu durumda olan öğretmenlerimiz, söz konusu kararname ile verilen haklardan yararlanmıştır. Kararnameden önce sözleşmeli öğretmen pozisyonundan KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu öğretmenliğe atananlar 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile verilen haklardan yararlandırılmamıştır. KPSS puanı ile sözleşmeli öğretmenlikten kadrolu öğretmenliğe atananların mezkûr kararname ile verilen haklardan yararlandırılmaları yönünde düzenleme yapılmalıdır.
* “Yönetici ve Öğretmenlerin Ek Ders Ücreti düzenlenmeli”
Milli Eğitim Bakanlığı, 16.12.2006 tarihinde yönetici ve öğretmenlerin ders ve ek ders saatlerine ilişkin kararda değişiklik yapmıştı. Bu değişiklik ile öğretmenlerin kazanılmış hakları ellerinden alınmış, bu düzenleme öğretmenlerin çalışma şevkini kırmıştır. Yaklaşık 6 yıldır, bu soruna hala bir çözüm getirilememiştir. Bu nedenle, hafta içi mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında zorunlu olarak hizmetiçi eğitim kursu ve seminerlerine kursiyer olarak katılanlara ek ders ücreti ödenmesi, ikili öğretim yapan okullarda çalışan yöneticilerin ek ders ücretlerinin artırılması, 2006 yılından önce olduğu gibi yüksek lisans öğrenimini tamamlayan öğretmenlere %25, doktora öğrenimini tamamlayan öğretmenlere ise %40 oranında daha fazla ek ders ücreti verilmesi, öğretmenlerin sevkli ve idari izinli olduğu süreler ile resmi tatil ve dini bayram günlerinde ek ders ücretlerinin kesilmemesi, yönetici olarak görev yapanların haftada aylık karşılığı 6 saat derse girme zorunluluğunun kaldırılması gibi hususlar başta olmak üzere, bu sorunun kökten çözülmesi için ek ders esaslarında gerekli düzenlemelerin yapılmasını, ek ders ücretlerinin vergiden muaf tutulmasını ve bir ders ücretinin en az 15 TL’ye çıkarılmasını istiyoruz.
* “ Yer değişikliği yılda iki defa olacak şekilde sağlık, eş ve öğrenim özürlerini de kapsamalıdır”
Öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer değişikliğinde sağlık, eş ve öğrenim durumu dikkate alınarak yılda iki defa yapılmaktaydı. 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişiklikte özür durumuna bağlı yer değişikliği yılda bir defa ile sınırlandırılmıştır. 31 Aralık 2011 tarihi esas alınarak, Aralık 2011’de yapılan özür durumuna bağlı yer değişikliğinde sadece eş durumuna bağlı yer değişikliğinin yapılması mağduriyetlere neden olmuştur. Bu mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması için özür durumuna bağlı yer değişikliği yılda iki defa olacak şekilde sağlık, eş ve öğrenim özürlerini de kapsamalıdır.
* “Okul Sağlığı Politikası belirlenmeli”
Hizmetli yetersizliği nedeniyle okulların temizliği ve hijyeni sağlanamamakta, bu durum okul, çevre, öğretmen ve çocuk sağlığı açısından ciddi bir risk teşkil etmektedir. Temizlik sorununun çözümü için hizmetli istihdamına gidilmeli, söz konusu personelin görev tanımı açık ve net bir biçimde düzenlenmeli, hatta bu konuda bir meslek standardı oluşturulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile birlikte bir “Okul Sağlığı Politikası” belirlemeli; okul çağındaki çocuklara sağlığın korunması ve geliştirilmesine yönelik yaşam becerisi kazandırılmasına ilişkin sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı üstenmelidir.
* “4/C’lilerin kadro sorunu çözülmelidir”
4/C’li personelin çalışma süreleri 12 aya çıkarılmalı, bu personele aile yardımı verilmelidir. Hizmet sözleşmesinden dolayı damga vergisi alınmamalı ve 4/C’lilerin kadro sorunu çözülmelidir.
* “Öğretmenevi Aidatı alınmamalı”
Eğitim çalışanlarından Öğretmenevi Aidatı alınmamalıdır. Eğitim çalışanlarının tümü Üyelik Aidatı ödemeden Öğretmenevleri’nin üyesi olarak kabul edilmelidir.
* “Açılan soruşturmalar geri çekilmeli”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenci kayıt kabulleri ile diploma verildiği dönemlerde bağış alınmamasına ilişkin 20/07/2011 tarihli ve 577 sayılı Genelge’yi yayımlamasından sonra, velilerin okullardaki ihtiyaçları dikkate alarak bu süreçte kendi iradeleri ile verdikleri bağışlardan dolayı inceleme ve soruşturma yapılması, eğitim kurumları yöneticilerini töhmet altında bırakmış ve rencide etmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim kurumlarında yaşanan sorunları görmeli, okullara bütçe ayırarak yöneticileri zor durumda bırakmamalı ve açılan soruşturmaları derhal geri çekmelidir.
* “Unvan değişikliği süreci bir an önce başlatmalı”
Genel İdare Hizmetleri Sınıfı çalışanlarının 2011 yılında unvan değişikliği sınavı için oluşan haklı beklenti, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, başvuru sürecini tamamladıktan sonra somut bir gerekçe göstermeksizin sınav başvurularını iptal etmesiyle boşa çıkmıştır. Bakanlık, 2011 yılında adayların başvurularını aldıktan sonra hiçbir gerekçe göstermeden iptal ettiği unvan değişikliği sürecini bir an önce başlatmalıdır.
* “İkincil mevzuat çalışmaları bir an önce sonuçlandırılmalı”
12 Eylül 2010 tarihinde Anayasa’nın 53 ve 128. maddelerinde yapılan değişiklikle Toplu Sözleşme Hakkı kazanmıştık. Bu hakkımızın kullanılması için ikincil mevzuat çalışmaları bir an önce sonuçlandırılmalıdır. Anayasa ile kazandığımız hakkı, 2012 yılının başında yapılacak Toplu Sözleşme ile kazanıma dönüştürme kararlılığındayız.
* “Eğitim Çalışanları İLKSAN Kamburu’ndan kurtarılmalıdır”
4357 Sayılı Kanun’un 11. maddesinde sayılan görevlere atanan kişiler, isteklerine bakılmaksızın zorunlu olarak sandığa üye yapılmaktadır. Hukuk devleti ilkesi gereğince herkes dilediği şekilde vakıf, dernek ya da yardım sandığına üye olabilir ve aidat ödeyebilir. Fakat hiç kimse rızası olmadan zorla bir sandığa üye olamaz, maaşından kesinti yapılamaz. Bu durum hukuk devletinin vatandaşlarına sunmuş olduğu bir teminattır. İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’na üye olma ve üyelikten ayrılma hususları objektif ve kesin hukuk kuralları altında düzenlenmelidir.” (s)