Merhaba sevgili okurlar. Bundan böyle muhtelif günlerde, sizlere ‘Kırklareli’nden Portreler’ sayfasıyla farklı simaları sunmaya çalışacağız. Değişik konularımız, değişik sorularımız ve değişik konuklarımızla Kırklareli gündeminin bir sergisini yapacağız.
Bugünkü konuğumuz Kırklareli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Buzol. Aynı zamanda kendisi de bir esnaf olan Buzol’la; küresel krizin etkilerinden, Kırklareli’nin geleceğine, işsizlikten, ticaretin ana temalarına kadar birçok konuda söyleşide bulunduk. 11 Şubat 2009 tarihindeki KTSO seçimlerinde tekrar aday olduğunu açıklayan Hasan Buzol, ekip arkadaşlarıyla beraber, uzun zamandır Kırklareli’nin stratejik konseptine yönelik birçok çalışmada bulundu. Dünyayı saran ekonomik krizin etkileri, yollarında engeller oluşturmuş olsada, bu kent için planladıkları gelişim ışıklarının sönmemesi için hiç durmadan çalışan Buzol, 2009 yılının Kırklareli’sini bizlere faydalı tecrübeleri, sağlam temelli teknik bilgileri ve bir Kırklarelili gözüyle anlattı.
Kırklareli genel bakış açısında neden hep son durak gibi gözüküyor?
- Burası Türkiye’nin Avrupa’ya en fazla sınırı olan ili. Dolayısıyla coğrafik olarak son olması ve Türkiye adına Avrupa’ya sınırdaş olması son derece önemlidir. Ama bugüne kadar bu sınırdaşlıktan ne derecede faydalanılmış, bunu değerlendirmek gerekir. Özellikle 1989 yılına kadar Bulgaristan’daki siyasi iradenin Türkiye ile soğuk ve mesafeli olması, bize sınırımızdaki komşu ülkemizle mesafeli durmayı gerektirmiştir.
Ticaret-sanayi ve üniversite işbirliği, ilimizi çok iyi yerlere getirecektir
Bu mesafe içinde bile, Dereköydeki sınır kapısı; 25-30 sene önce yapılmış, ancak son derece soğuk bir şekilde çalışan, yolcu trafiğinin az olduğu, yük trafiğinin belli bir süreden sonra tır trafiğine kapatılmış olmasından dolayı az olduğu, “kapı var mı var” şeklinde ifade edilen bir konumdaydı. Uzun bir kara toprağı olmasına rağmen, bu sebeplerden ötürü dışarıya açılamadığımız için, Kırklareli çıkmaz bir sokak halini almıştır. Söylediğim sebepler ve coğrafik konumdan ötürü biz, hep doğuya doğru, yani Istanbul’a doğru gitme ihtiyacını hissettik. Bunun sebebi de, Türkiye’nin ekonomik potansiyelinin kalbinin Istanbul’da atmasıdır. Ürettiğimize, yaptığımıza, yetiştirdiğimize pazar bulma adına, komşu ülkelere çıkamadığımız için kendi iç piyasamıza ilerlemişizdir. Bu da Kırklareli’nin biraz kenarda kalmasına neden olmuştur. Nüfus yoğunluğumuz da az. Geçmişte, yani Osmanlı zamanında da, örneğin Edirne gibi bir tarihi aktivasyonumuz yok.
Ama 1989 ve 1991’den sonraki süreçte bizim kapımız sürat kazanmıştır. O dönemden sonra, kapımızın modern hale getirilmesi için odalar birliği, kendi camiamız ve hükümetler nezdinde baskılarımız oluşmuştur. Hedefimiz Kırklareli’yi gerek ticari, gerek turizm bağlamında çıkmaz sokak olmaktan çıkarmak, komşu ülkeye en kolay şekilde gidişi sağlamaktır. Kendi dönemimizde Kırklareli için neler yapabileceğimizi gündeme taşıdık. Buna yönelik olarak Dereköy Gümrük Kapısı’nın yap-işlet-devret modeliyle tır trafiğine açılması için girişimler yaptık. 2009 yılında da yol ve kapı inşaatımız bitecek. Diğer bir hedefimiz işsizliğe son vermektir. Kendi ürettiğimizi, ona yönelik piyasaya iletebilmek adına çalışmalar yapmaktır. Bir OSB’miz var. Hedeflerimiz arasında, burada kendimize ait tarımsal ve endüstriyel ürünleri üreterek, Kırklareli’ni bir marka olarak temsil edecek bir otomasyonu buraya getirme çalışmalarımız var. Kabuğumuzu kırdığımız en önemli gelişme de üniversitemizin açılmış olmasıdır. K.Ü’ne sahip çıkmalıyız. Ticaret-sanayi ve üniversite işbirliği, ilimizi çok iyi yerlere getirecektir. Kırklareli’de 2008 yılında ulaşım altyapısına büyük yatırımlar yapıldı. Bu bağlamda valimiz sayın H. Avni Coş’a ve milletvekilimiz sayın A. Gökhan Sarıçam’a teşekkür ediyorum. Bu yatırımlar 1 sene gibi kısa bir sürede planlanmış ve yapılmıştır. Sağlanan yatırımın kaynağı; OSB’miz için önem taşıyan tren yolu çalışmalarını, OSB’nin doğalgaza kavuşmasını ve şehrimizi bir bütün halinde değerlendirmeyi kapsamaktadır.
Peki Kırklareli’de konut inşaatlarının her sezon artmasına karşılık, nüfus hep aynı oranda. Bunun sebebi nedir?
-Inşaat sektörü ekonomideki lokomotiflerden biridir. Plan başladığı gibi 1500 kalem ürünü ekonometrik olarak tetikleyen bir sektördür. Bu sektörün ülkenin kalkınması için canlı tutulması gerekmektedir. Son yıllarda köyden kente göç çoğalmıştır. Nüfus az da olsa bu etkenle artmıştır. Kırklareli il nüfus planlamasına çok çabuk adapte olmuş bir şehirdir. Nüfusumuzun aynı oranda kalıp, konutların artışı, ailelerdeki beşeri yapının arka planda kalarak, bireyselliğin ön plana çıkması ve her yeni kurulan ailenin, kendi yaşamını sürdüreceği ayrı bir konutta ikamet etme isteğinin olmasıdır.
Kriz gerçekten var mı? Yoksa ekonomik istikrarın şekillendirilmesi için ortaya atılmış bir teori mi?
- Daha önceki krizlerde ülke olarak kendi taşımızla kendi başımızı yardık. Ancak bu kriz tamamen Amerika’dan kaynaklanan ve dünyayı saran bir krizdir. Etkilenmemek mümkün değildir. Çünkü Türkiye, ihracatının %80’i sanayi ürünü olan bir ülkedir. Turizm faktörümüz vardır. Geçtiğimiz yıl 18 milyon turist hedeflenmiş ve sayıya ulaşılmıştır. Artık tecrübeliyiz. Krizi farklı bir gözle izlememiz gerekiyor. Sıkıntı reel sektördedir. Gayri menkulün değeri 3’te 1 oranında düşmüştür. Kriz nedeniyle krediler, teminat mektupları yeniden gözden geçirilme durumundadır. Bankacılık sektörü işadamlarına daha fazla yardımcı olmalıdır. Banka faktörü olmadan ticaret ve sanayi düşünülemez.
Kırklareli krizi nasıl atlatır?
-Kriz bizde diğer büyük metropollere nazaran daha farklı şekilde hissediliyor.
Mali krizde en önemli şey, iç tüketimin canlı tutulması, ihtiyaçların ertelenmemesidir
Çünkü memur kesimi çok burda. Fabrikaların çok olduğu bölgelerde, daha fazla hissedilir tabiiki. Bu sıkıntılı günleri daha soğukkanlılıkla geçirmeliyiz. Mali krizde en önemli şey iç tüketimin canlı tutulması, ihtiyaçların ertelenmemesidir. Böylece daha çabuk atlatırız. Işadamlarımızın borç ve alacaklarının aynı değerde olması gerekir. Döndürülebilir bir denge olmalıdır.
Kırklareli’de uzun zamandır “5 sene sonrası” beklentisi var. 5 sene sonrası beklendiği gibi olacak mı?
-Iktisatta; günlük hedef, kısa vade, orta vade ve uzun vade hedefler vardır. Günlük hedefle yaşamı sürdürürüz. Kısa vade 0-5 yıl arası, orta vade 5-10 yıl arası, uzun vade 10 yıl ve üzeri sürededir. Yatırım perspektiflerinde planlar, bu vadelere göre yapılır. Günlükte yaşam, kısa vadede gelişim, orta vadede hedefe ne kadar yaklaştığımız, uzun vadede de yapılan yatırımların ileriyi açması, büyümeyi sağlaması planlanır. Kırklareli 5 sene sonrasında beklenen düzeye erişecektir. Ancak sabır şarttır. OSB’den beklentiler vardır. 5 sene içinde üniversitemiz daha da olgunlaşacaktır. Bu nedenle birçok girişimin yansımalarının müspet olacağı düşünülmüştür.
Kırklareli’ndeki ticari pastanın etrafındaki dağılımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin aynı işletmelerden onlarca olduğunu görüyoruz. Taksi durağı, internet cafe, bakkal vb..
-Bu dağılımı biraz kopyacılık olarak görüyorum. Kırklareli’deki iş sahaları sayısında ve yapısında müthiş bir enflasyon var.
Ekonomik ve işsel sıkıntıların aşılması için ‘bölgesel kalkınma modeli’ şarttır
Bu biraz hazırcılığa kaçmak gibi oluyor. Yaratıcılık eksik gibi duruyor. Ekonomik ve işsel sıkıntıların aşılması için ‘bölgesel kalkınma modeli’ şarttır. Bu modeli Türkiye’de ilk olarak “Antalya-Isparta-Burdur” uygulamıştır. 3 valilik, 2 üniversite ve odalar birliğinin işbirliği. Turizm etkeni sıranın başındadır. Üretilecek ve tüketileceklerin sayısı eşdeğerdir. Kısa-orta ve uzun vadeye göre planlama yapılmıştır. Bizim bölgede de “Kırklareli-Edirne-Tekirdağ” olarak uygun hale getirilmeli ve bu model kullanılmalıdır. Bunun içinde faizsiz sermaye, ortaklık kültürü ve paylaşımcılığı geliştirmemiz gerekiyor. Ferdi yatırımlarla bir sonuç elde edemeyiz.
Kırklareli’deki yabancı sermayeli işletmelerin işleyişi ve sisteme olan etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Bu tarz girişimler dünyanın her yerinde mevcuttur. Çünkü global olan dünyada bu gereklidir. Önemli olan bu davetin veya bu katılımın ülkeye olan katkısının öncelikli olmasıdır. Biz birleşme kültürünü; az önce bahsettiğim ‘bölgesel kalkınma modeli’ni ve paylaşmayı becerebilirsek, hem bu bölge, hem bütün bölgeler, bu tür yatırımlarla mücadele edecek güce kavuşacaktır. Iktisatta yatırım-üretim-istihdam üçlüsü vardır. Yatırım az ise, üretim elde edemezsiniz ve dolayısıyla istihdam yaratamazsınız. Türkiye’nin bu üçlüyü süratle uygulaması gerekmektedir. Geçmişe bakıldığında Türkiye, 2002-2007 arasında %47 büyümüştür.
Işsizliğe nasıl çözüm bulunacak?
-Türkiye’de şu anda 700 bin insan iş arayan kategorisindedir.
Türkiye meslek eğitimini hızla çoğaltmalıdır
Bu hızın iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Geçmiş yıllarda sanayici, nitelik ve nicelik bakımından donanımlı eleman sıkıntısı çekmiştir. Bu da iş arayanlarda eksiklik olduğu anlamına gelir. Işsizlikteki pay sadece işçi arayana biçilemez. Dikkat ederseniz meslek eğitimi veren okullar artık önem kazanmıştır. Iyi yetişmiş bir eleman iş konusunda sıkıntı çekmez. Türkiye’de mesleki eğitimde öğrenim görenlerin oranı %30’dur. Bu rakam Avrupa’da %70’tir. Buna bakarak işsizlik tablosunun neden böyle olduğunu anlayabiliriz. Meslek eğitimi görenlerin hedefleri bellidir. Sonrasında değişmemelidir. Türkiye meslek eğitimini hızla çoğaltmalıdır.
Son olarak Hasan Buzol’un gözünden Kırklareli’yi, 2009 yılını ve 11 Şubattaki oda seçimini dinliyoruz.
-2008 de yapılan atılımlar, bu sene de devam edecek ve birçoğu da neticelenecektir. Kapının ve Dereköy yolunun bitirilmiş olmasıyla en büyük hedeflerden birinin tahakkuk edileceğini düşünüyorum. Kırklareli, üniversitesiyle ve açılacak olan yeni fakülteleriyle yepyeni bir kimlik kazanacaktır. Bu gelişmeler şehrimizdeki hizmet ve gayrimenkul sektörünü de hareketlendirecektir. Bu bağlamda yeni sektörler de oluşacaktır. Kırklareli’nin 2009 yılını ve daha sonrasını çok parlak görüyorum. OSB’de devam eden fabrika inşaatlarının biterek, işsizliğe büyük oranda çözüm geleceğini umuyorum. Yapmış olduğumuz temaslardan, mevcut fabrikaların tekrar faaliyete geçmek için planlamada olduklarını biliyorum. 2009 yılında herkese en başta sağlık diliyorum. Daha sonraki süreçte, Kırklareli Türkiye’nin parlayan yıldızı olacaktır. Alt yapımız buna oldukça uygundur. Kırklareli’de bugüne kadar istenenler kısmen elde edilmiştir. Bundan sonrasında, günün değişen şartlarına göre şekil alarak bazı şeyleri yapmamız sözkonusudur. 11 Şubattaki KTSO organ seçimlerinde tekrar adayım. Bu süreçte halkımızın, esnafımızın, tüccarımızın göstereceği teveccühle tekrar devam edebileceğimizi düşünüyorum. Uzun seneler Kırklareli’ne katkılar sağlamaya çalıştık. Gündeme getirdiğimiz şeylerin yapılabilir, yapılmış ve neticeye ulaşmış olmasından son dererce mutluyum. Bunları önümüzdeki dönemde de devam ettirmek istiyoruz. Ben esnaf, tüccar, sanayici ve üyelerimizin sağduyusuna güveniyorum.