HABER MERKEZİ
“Türkiye’nin yakaladığı ekonomik gelişmeler, yeni bir anayasayı zaruri kılmıştır. Demokratik standartlarımızla, anayasa standartlarımızla ekonomik kalkınma ve gelişmemizi paralel kılmak zorundayız. Özellikle vurgulanması gereken anayasa oylamasının politik bir oylama olmadığıdır. Bir siyasi partiyi desteklemek ya da bir siyasi partiye muhalefet etmek anlamı taşımadığıdır. Onun için referandumun, politik bir duruş olarak algılanması yerine partiler üstü bir mesele şeklinde görülmesi gerekir.
Kuruluşundan bugüne kadar istikrarlı adımlarla ilerleyen derneğimiz "LİAD" üyelerinden aldığı güçle, Lüleburgaz’da yaktığı bir ışık, beraberlik ve dostluk meşalesini büyük bir azim ve kararlılıkla öncelikle ilçemizde ve tüm yurtta hatta dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan tüm insanlara ulaştırma gayreti ve heyecanını taşıyor.
Evet, yeni ve dinamik koşullarla karşı karşıya bulunuyoruz. Buna göre kendi pozisyonlarımızı ayarlayarak stratejik kararlar vermek ve disiplin içerisinde takip etmek durumundayız. Bunu yaşarken iş dünyasının ticaret, mevzuat ve gereklerini dikkate almakla beraber ülkelerin ve toplumların özel şartlarını sosyo-kültürel durumlarını da göz önünde bulundurmamız gerekir.
Türkiye Uluslararası piyasalarda yatırım ve istihdam açısından çok cazip bir konuma gelmiştir. Yatırım ve istihdam eğiliminin devam etmesi için Avrupa Birliği konusunda ki kararlılıktan taviz verilmemesi gerekir. Şu günlerde ekonomide her gün bir iyileşme yaşanmakta ve istikrar yönü ağır basan bir dönemden geçilmektedir. Bu ülkede yaşayan bu ülkeyi seven hâsılı Türkiyeli olmaktan gurur duyan herkesin sağduyulu davranması gerekmektedir. Ekonomimiz küresel krizdeki performansı ile artık lig atlamış, şampiyonlar liginde dev ekonomilerle mücadeleye başlamıştır. Açık yüreklilikle söylemeliyim ki; Bizim iş dünyası olarak bu ligde sürekli yükseleceğimize inancımız tamdır.
Ancak rakiplerimizle etkin bir mücadelede bulunabilmemiz için takdir edersiniz ki; onlarla aynı şartlarda oynamamız gerekir. Rakiplerimize karşı ise en büyük dezavantajımız da hiç şüphesiz tıkır tıkır işleyen bir demokrasimizin olmayışıdır. Yapılan bütün çalışmalar, ekonomik gelişmişlik ve rekabet gücü ile demokrasinin birbirinin gerek şartı olduğunu göstermektedir. Biz de daha öngörülebilir, daha müreffeh, daha dayanaklı bir ekonomi ve daha güçlü bir Türkiye için TAM ve güçlü bir demokrasi ve bunun teminatı olacak demokratik bir anayasa istiyoruz.
12 Eylül’de halk oylamasına sunulacak olan Anayasa değişiklik paketine baktığımızda keşke kapsamı daha geniş olsaydı diyoruz. Ülkemizin tüm taleplerine cevap veremese de bu yolda atılmış çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bu anayasa değişikliğine evet demenin daha ileri bir demokrasiye sahip olmak için bir basamak olacağına inanıyoruz.
Şimdi önümüzde yeni bir fırsat vardır. Terör-darbe-anayasa hattına mahkûm olmadan, gerçek anlamda bir sosyal sözleşme için yeni bir anayasa yapabiliriz. Genç ve dinamik Türkiye’nin gelişme hızını destekleyen, yeni fikirlerin, yeni tekliflerin rahatlıkla ifade edilebilmesini garanti eden bir anayasa…
12 Eylül’de yapılacak referandum, halkın seçtiklerinin gerçek anlamda iktidar olabilmesi için ilk ve önemli bir adımdır.
Bu referandum partiler üstü bir meseledir. Siyasi görüşlerini bir yana bırakarak referanduma “Evet” demek, toplumun demokrasiyi özümsediğini ve kendi hakkındaki kararları kendisinin verebilme rüştüne erdiğinin ispatı olacaktır.
Türkiye güçlü bir ülke, demokratikleşme adına yapacağı çok şeyler var. Bizler bu adımları hangi siyasi parti atarsa atsın destekleriz. Türkiye’nin önünü tıkamak değil önünü açmamız gerekir. Bu referandum sadece Sn. Recep Tayip Erdoğan ya da Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ya da Sn. Devlet Bahçeli’nin meselesi değil hepimizin meselesidir. Bizler bu olayı siyasi olarak görmüyoruz. Herkes üzerine düşeni yapmalı diyoruz. Ülkemize hizmet ederek gelecek nesillere güzel bir ülke bırakmak hepimizin sorumluluğundadır.
Türkiye’nin yakaladığı ekonomik gelişmeler, yeni bir anayasayı zaruri kılmıştır. Demokratik standartlarımızla, anayasa standartlarımızla ekonomik kalkınma ve gelişmemizi paralel kılmak zorundayız. Özellikle vurgulanması gereken anayasa oylamasının politik bir oylama olmadığıdır. Bir siyasi partiyi desteklemek ya da bir siyasi partiye muhalefet etmek anlamı taşımadığıdır. Onun için referandumun, politik bir duruş olarak algılanması yerine partiler üstü bir mesele şeklinde görülmesi gerekir.
Türkiye, dünyanın en büyük 16.ekonomisi, satın alma paritesine göre GSYH’miz,2009’da 880 milyar dolara ulaştı. AB ülkeleri içinde Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve ispanya’dan sonra en büyük 6.ekonomiyiz. İhracatımız, küresel kriz dönemlerinde 100 milyar doların altına düşmedi. Artık tek haneli enflasyonu kanıksadık. Aslında bugün Türkiye çok daha büyük bir hedefin peşindedir. Bizler ülkemizin dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi içinde yerimizi almaya çalışıyoruz. Bunun olabilmesinin tek şartı var. O da, daha özgür bir Türkiye’dir. Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada oynadığı rolüne uygun yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Çünkü Türkiye kronik sorunlarını çözmeden, büyük hedeflere doğru yürüyemez.
Özetle söylemek gerekirse konfederasyonumuz TUSKON’un bu konuda ki yaklaşımını olumlu buluyor, ekonomik gelişmişlik için, daha fazla demokrasi için Evet demenin yerinde bir karar olduğunu düşünüyoruz.” (s)