HABER MERKEZİ
Bu kapsamda İlçe Kadın Kolları Teşkilatları ile tanışmak amacıyla ilk resmi toplantı dün saat 14.00’tei MHP İl Binası’nda gerçekleştirildi. Yapılan toplantıya; Kırklareli İl Kadın Kolları Başkanı Nedime Tutar ile Yönetim Kurulu Üyeleri; Semra Esen, Tülay Özdere, Gönül Atken, Neriman Azay, Ayten Yukal, Nalan Oraz, Halide Akın, Şeyma Akın, Nevin Gühtekin, Tahire Orakçı, Hürriyet Savaşan, Aysun Yukal, Ayşe Terekli, Gülay Kıran. Vize Kadın Kolları Başkanı Feride Çarıkçı, Başkan Yardımcısı Sevim Gürsel, Teşkilatlandırma Başkanı Nilgün Akçay, AR-GE Başkanı Aynur Özgür, Sosyal İlişkiler Başkanı Meryem Özgür, Türkan Balkı.Pınarhisar Kadın Kolları Başkanı Aycan Kınay, Başkan Yardımcısı Tülay Kuşku, Yönetim Kurulu Üyeleri; Sevil Öztemel, Hülya Dallı, Zeynep Kılgı, Muammer Girgin, Mehtap Çavlan, Sibel Burucuoğlu, Fatma Sanı, Vildan Burucuoğlu, Fatma Ballı katıldı.
Düzenlenen toplantıda konuşma yapan MHP Kırklareli Kadın Kolları Başkanı Nedime Tutar, tüm hanımları omuz omuza, kol kola tek yürek ve birlikte emin adımlarla geleceğe doğru daha güçlü yürüyerek, vatanın ve milletin geleceği için birlikte çalışmaya davet ederek şunları kaydetti:
“Türk Milliyetçiliğine gönül vermiş analar, bacılar, kardeşler içinde bulunduğumuz Muharrem ayım ve hicri yılın Türk İslam âlemine hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Milletleri meydana getiren en temel unsurlardan birisi kültür denilen maddi ve manevi değerlerdir. Dil, örf ve adetler ve inançlar bir toplumun tarihten akıp gelen ve belirli bir süreçte oluşan değerleridir. Bundan dolayı bir milleti var eden en önemli unsurların başında onun sosyal dokusunu meydana getiren kültür unsurları gelir. Bizim kültürümüzde, geleneğimizde ve inancımızda öyle günler ve hadiseler vardır ki; birlik ve beraberlik ve dayanışma duygulan doruğa ulaşır.
İnancımızda önemli bir yeri olan "Aşure Günü"; Allah'ın Adem Peygamberin tövbesini kabul ettiği, *Nuh'un gemisinin Tufan'dan kurtulduğu, Musa Peygamber'in kavminin Firavun'un zulmünden kurtulduğu, Yusuf Peygamberin balığın karnından çıktığı, *Yakup peygamberin oğlu Yusuf a kavuştuğu, *İdris Peygamber'in göğe çıktığı, Eyüp Peygamber'in dertlerine şifa bulduğu, Süleyman Peygamber'in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbela'da şehit edildiği gündür.
Millet olarak içinde bulunduğumuz bu zor süreçte; Peygamberimizin, "Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'denim. Allah Hüseyin'i seveni sever." diye buyurduğu "Cennet gençlerinin efendisi" olan Hz Hüseyin'in mücadele azminin, kararlılığının, iman ve fedakârlığının boyutlarını öğrenmeye ve örnek almaya, İslam aleminin her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Bugün etrafımız adeta bir ateş çemberiyle çevrilmiş durumda. Irak'ta, Ehlibeytin Önderi Hz. Ali ve Hz.Hüseyin Efendimizin türbeleriyle, Sünni Müslümanların içtihat önderi İmam-ı Azam'm türbesi ve bütün mukaddes mekânlar bombalar altında. Namuslar kirletilmekte, ülke harabe yığını, viran olmuş vaziyette. Öldürülen insanların, namusları kirletilenlerin, ne mezheplerine, ne de kimliklerine bakmaktadırlar. O zalimler için "La ilahe illallah" diyen herkes katledilmelidir inancı hakimdir. Irak'ta, Bosna Hersek'te, Karabağ'da, Çeçenistan'da, birçok ülkelerde, insan haklan ve demokrasi havarileri "yenidünya düzeni" adı altında düzensizliğin öncülüğünü yapmakta, ülkeler işgal edilmektedir. Zorba güçler, o ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el koymakta ve bunda kendilerini hak sahibi olarak görmektedirler.
Ülkemiz ve İslam alemi üzerinde emperyalist emelleri olanların içimize maksatlı olarak sokmaya çalıştıkları Alevi/Caferi ve Sünni gibi kavramların içeriğini, geçmişini, tarihini bilmeden, bunu sadece çatışma aracı ve yok etme kılıcı olarak kullandıkları bilinmektedir.
Hâlbuki bizler her zaman bir Allah'a, aynı peygambere ve Kuran'a inanan, kıblesi, mezarları, sevinçleri, acıları, bayramları, tarihi ve dili bir olan ortak bir maziden gelen, beraber gülüp, beraber ağlayabilen, ortak kaderi paylaşan, ayın vatan topraklarını namuslarını gibi kıskanan bir milletin mensuplarıyız. En büyük ortak paydalarımızdan birisi olan Kur'an-ı ve Peygamberi kucaklamalı ve peygamber soyu olan Ehlibeyte karşı sevgi ve saygı duymalıyız.
Bütün bu sayılan sayılmayan nice müşterek değerlerimizde buluşmamızı istemeyenler, bizleri ayrıştırmak ve çatıştırmak için en mukaddes değerleri bile kullanmak istemekte ve istismar etmektedirler. Geleceğimizi suni, etnik ve mezhebi çatışmalarla mahvetme oyunlarına biz Türk-İslam davasına gönül verenler asla müsaade etmeyeceğiz.
Geleceğimizi beraberce inşa edeceğiz. "Bizi biz yapan" diğer değerler ve mukaddesatlarımıza satılarak, ilmin, akim, adalet ve imanın rehberliğinde sevgi, saygı, merhamet duygularıyla ve insanlık adına, insanlığa faydalı olmak idealleri ile bıkmadan, usanmadan çok çalışmalıyız. Yeniden şahsiyetli bireyler, saygın toplum, "Güçlü Millet-Adil Devlet" olmak istiyorsak, bunun birinci ve en mühim şartım "Birlik ve beraberlikten" geçtiğini asla unutmamalıyız.
Hz Hüseyin Efendimizin; "Zillet içinde yaşamaktansa, şereflice ölmek evladır." Sözü bir çaresizliğin veya bir teslimiyetin değil, insanları ayağa kaldıracak, milletleri özüne döndürecek, atom bombası kadar güçlü bir sözdür.
Bu söze en başta kulak vermesi gereken mevcut AKP iktidarıdır. Şayet sayın Başbakan ve tüm kabine üyeleri ve AKP'nin yönetim camiası başkalaşmamışsa, milletin haklarını, hukukunu egemenliğini çiğnetmezler. İç ve dış güvenliğimizi başkalarına havale etmezler. Ülkenin kaynaklarım haraç-mezat satmazlar, yandaşlarına peşkeş çekmezler.
Ülkemizi nereden nereye getirdikleri gün gibi ortada. Avrupa Birliği uğruna, etle tırnağı birbirinden ayıracak olan ve bir Sevr dayatması olan: "Türkmen Alevilerle, Kürtler ayrı topluluk ve inançtandırlar. Onlar azınlık olmalıdır” diyen Avrupa Birliği'nin bu talebine, itiraz bile etmeyen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu iktidardan cesaret alan emperyalist güçler, "Böl, parçala, yönet" planım hayata geçirecek cesareti kendilerinde görmektedirler.
Ama unuttukları bir gerçeği kendilerine hatırlatmak istiyorum. İstiklal harbinde sırtında cepheye mermi taşıyan, ülkemizin düşman çizmesi altında çiğnenmesine rıza göstermeyen biz Türk Kadınları buna asla müsaade etmeyeceğiz. Namusumuzu Avrupa Birliğinin çirkin emellerine teslim etmeyeceğiz. Camilerimize postallarla girilmesine, gece yanlan kapılarımızın kırılıp evlerimize girilmesine rıza göstermeyecek ve bunları yapmak isteyenlere de fırsat vermeyeceğiz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kollan Teşkilatı olarak Ülkemizin bölünmez bütünlüğü için' Bin Yıllık Kardeşliğimizi Yaşa ve Yaşat' diyoruz. Hepinizi bu kutsal mücadelede çalışmaya, çok çalışmaya ve partimizi iktidara taşımaya davet ediyor ve saygılar sunuyorum.” (s)