ORTAK AKIL
Özkan Başaran
“Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi davran” atalar sözünü düşününüz.
Toplumda olmadığı etiketleri kendine yakıştıranları izleyiniz. Bir şey olmadan, olmuş gibi kasılanlara dikkat buyurunuz.
Kendisine duymak istediği unvanlarla hitap edilmesini bekleyenleri gözleyiniz.
Hedefindeki payeleri kazanmadan, kendisini bir yerlerde görenlerin düştüğü komik durumlara düşmeyiniz.
İnsanlar kendisini bir yerlere yakıştırabilir. Gönlünün derinliklerinde yatan unvanların özlemiyle yanıp tutuşabilir. Bu insani istekler çok ta doğaldır.
Ancak; İsteyen değil de, istenen olmak esastır. Toplum nazarında istediğiniz, unvanlara yakıştırılıyor musunuz? Meselenin özü budur.
Mesele sizin istemeniz değildir. Mesele istediğiniz yere halkın sizi yakıştırmasıdır.
Sizin isteğinizle, halkın sizin üzerindeki görüşleri örtüşüyorsa sıkıntı yok.
Ama kendinize biçtiğiniz rolü, toplum reddediyorsa işte orada sorun var.
Sorun da şudur; “Ne ektiyseniz onu biçersiniz” atasözünün anlatmak istediği gibi.
Topluma siz ne verdiyseniz, onu alırsınız. Selam var selamcık var.
Hak etmediyseniz halkın selamını bile gramla alırsınız.
Karakterinizin aynası, toplum nazarındaki itibarınızla ölçülür.
Halka inmesini bilmeyenlerin toplumsal önderlikleri istemeye hakkı olamaz.
Her düşüncenin özgürce dillendirilmesini hakaret sayanların, halkın vekâletine soyunmaları anlamsızdır.
“Kendinizle yetinmeyiniz, kendinizi yenileyiniz”.
Değişiniz. Değişmekten korkmayınız. Çağdaş ilericiliğin özü çağa ayak uydurmaktır.
Tutucu olmayınız. Ezber bozan olunuz. Normal olacak kadar anormal olanlar, üstün vasıfları barındıramazlar. Üstün yeteneklere sahip olmayanlar toplumsal görevleri göğüsleyemezler.
O zaman herkes kendi becerisine uygun görevlerle yetinmesini bilecek.
Siz istediğiniz demokrat olduğunuzu söyleyebilirsiniz, söylemleriniz eylemlerinizle örtüşmüyorsa, sözde demokratsınız. Özde demokrat olamazsınız.
Eleştirilerle örselenmeyenlerin pişmesi mümkün değildir.
Hakiki dost en acı sözü söyleyendir. Pişmek kolay mıdır?
Pişmeye dürüstlük yetmez. Bilgi birikimi ve tecrübe de yetmez. Fedakârlıklar da yetmez.
Toplumsal vekâletlere aday olmak için, halkın gönlünün derinliklerinden geçmeniz gerekir.
Olmadığınız gibi davranmaya kalkarsanız bu yapmacı tavırlar halkın süzgecinden geçmeyecektir.
Toplumsal işlere soyunmak oldukça zordur. Bu zor işler nevi şahsına münhasır zat’ı muhteremlere aittir.
Aynaya bakacaksınız. Taşıyamayacağınızı anlıyorsanız. Bu işleri omuzlayacak nitelikteki insanların önünü kesmeyeceksiniz.
Israrcı olabilirsiniz. Halka sormadan istemlerde bulunanlar unutmamalıdır ki; toplumsal hafıza ne kadar derinse, halkın ölçüm şekli de; kuyumcu kantarı kadar hassastır.