Ortak Akıl
Özkan Başaran
Kendini güncellemeyenler, geride kalırlar. Ezber bozamayanlar ise kendilerini tekrarlarlar. İnatla “benim bildiğim doğrudur” mantığı saplantılı ve tutucuların davranış biçimidir.
. “Değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisidir”
Kendinizi yenilemek istemeyenler; gelişebilir ve olgunlaşabilirler mi?
Değişime direnenler varlığını sürdürebilir mi?
Her toplumda kendini geliştirmemiş insanlar vardır. Ülkemizde ise kendisini geliştirip olgunlaştırabilen insanlar örnek gösterilecek kadar azdır.
Gerek özel yaşamda, gerek ticari yaşamda ve gerekse siyasi yaşamda kendini güncellemeyenlerin o gruplara ait olma imkanı yoktur.
“Aidiyet” insanoğlunun sosyal yaşamında olmazsa olmazıdır. Bir derneğe, bir partiye, bir arkadaşlık grubuna ait olmak insanlarla iletişiminizi güçlendirir.
İleri demokrasilerde bir insan birçok kuruluşun üyesidir. Ne kadar çok sosyal kuruluşun üyesi olursanız; o kadar çok entelektüel olursunuz. Edindiğiniz entelektüel birikimler sayesinde, sosyal çevreniz de genişlemiş olacaktır.
Toplumsal değişimin anahtarı da sivil kitle örgütleridir. İleri demokrasilerde Kanaat önderlerinin de toplum katmanlarını yönlendirmesiyle dernekçilik, kooperatifçilik, siyasi partilere katılım artar.
Bir toplumun sivilleşmesi, o toplumun eğitim seviyesi ile doğru orantılıdır. Eğitimli toplumların fertleri zaten örgütlüdürler.
Devletin kurdurduğu sivil kitle örgütleri, hiçbir zaman toplum adına çalışmazlar.
Sadece toplumun derinliklerinden gelen enerjiyle kurulan örgütler, kendi dinamizmiyle kitlesel eylemler yapabilirler.
Ülkemizde bir sürü Odalar, Dernekler ve çeşitli Sivil Kitle örgütleri var. Hangisi kendi dinamizmiyle oluşturulmuştur. Devlet zoruyla kurdurulmuştur.
Ülkemizdeki Bazı Sivil kitle örgütlerine bakın ,bunlar “Aidat” toplamaktan başka ne iş yaparlar?, Bazı sivil kitle kuruluşlarının yöneticileri, topladıkları aidatlarla yurt içinde ve Yurt dışında saltanat sürmekten başka ezilen üyeleri adına ne yapmışlardır?
Toplanma denilen olgu; ezilenlerin başkaldırışından ve isyanından kendi içinden gelen dinamizmle ile oluşursa kendi grubuna faydalı olur.
Ezilen meslek grupları kendilerinin çıkarları için kendi kendilerine kurdukları örgütlenmeler ancak, kendilerinden yana çalışırlar.
Yoksa,Tepeden kurdurulan sivil kitle örgütlerini görüyoruz. Bunlar üyelerinin sırtından bırakınız yük almayı, kendileri üyelerine çok ağır bir yüktür.
Ülkemizdeki sivil Kitle örgütleri, yöneticilerin babalarının çiftliği gibidir. Bunlar bu işi meslek edinirler. Bunları Sopayla kovsanız da, yapıştıkları koltukları asla bırakıp gitmezler.
Hiç olmasalardı da, üyelerin sırına yük olmasalardı. Zaten “Olmadığı hissedilmeyenlerin, varlığı ne işe yarar?
Peki o zaman ne yapmalı? Ezilenler kendi meslek örgütlerini kendi inisiyatifle yeniden kurmalı.
Yeter demeli. Ezilen Halk yığınları artık uyanmalı ve uyandırılmalı. Başındaki asalakları da sıpıtıp atmalı.
Ve asla bundan vazgeçmemeli .Bir dakika bile durmadan inadına ÖRGÜTLENMELİ, ÖRGÜTLENMELİ VE ÖRGÜTLENMELİ..