Kafaların allak bullak olduğu sürecin içindeyiz. Geldiğimiz durumda neyin doğru olduğunu anlayabilene aşk olsun.
Herkes yaşanılan olayları kendi anlamak istediği gibi yorumluyor.
Ortada gözle görülür şeyler var.
Ayakkabı kutularında paralar, Para sayma makineleri. Birçok rüşvet iddiaları.
Her şeyi televizyonlardan naklen izliyoruz.
Neyin ne kadar doğru olduğunu bilmiyoruz.
Sadece “öyle olmuştur”, veya “böyle değildir” gibi yorumlar yapıyoruz.
Bir taraf o paraların nereden ve nasıl geldiğini sorguluyor.
Diğer taraf da, bu operasyonun kimler tarafından yaptırıldığını sorguluyor.
Yapan mı haksız, ortaya çıkaran mı?
Dileyen dilediği gibi istediğini suçluyor.
Toplum da olanı biteni kendi siyasi anlayışına göre süzgeçten geçiriyor.
Algı yönetimini hangi siyaset daha iyi yönetebilirse, önümüzdeki seçimlerde o siyaset kazanacak.
Yolsuzluk, Kapitalizmin genlerinde vardır.
Kapitalizmle yönetilip de yolsuzluğun hırsızlığın olmadığı ülke yoktur.
Kimilerinde az, kimilerinde çok.
Kiminde kontrol altına alınmıştır. Kiminde de kontrolden çıkmıştır.
İster Muhalefet partisi olsun, ister iktidar partisi olsun, ararsanız hepsinde ufak tefek bir şeyler yakalarsınız.
Mesele; küresel güçlerin istediği rolü onların istediği gibi oynayıp oynamamanızdır.
Oyunu Egemen güçlerin istediği gibi oynarsanız; hiçbir yolsuzluk olmamış gibi uzun yıllar iktidarınızı sürdürürsünüz.
Eğer onların dümen suyundan çıkarsanız, ortalığı karıştırırlar.
Bu kadar basit.
Tarih bunun birçok örnekleriyle doludur.
Emperyalist güçler, kendi kurdukları sömürü düzeninin dengelerini bozmanıza izin vermezler.
Fazla ileri giderseniz balans ayarı yaparlar.
Bugün, bu siyasi iktidara yaparlar, yarın başka bir siyasi iktidara yaparlar.
Bugün seçimle deviremediğiniz rakibinizi küresel güçlerin devirmesine sevinebilirsiniz.
Ama, yarın aynı güçler benzer şeyleri size de yapacaklardır.
Peki, Yolsuzluklar örtülsün mü?
Asla, Örtülmesin.
Kim yolsuzluk yaptıysa, Hukuk önünde hesaba çekilsin.
Mademki bazı şeyler deşifre oldu. Artık bunlar unutulamaz.
İktidarlar gelip geçicidir. Ama, Hukuk kalıcı.
Kimler, bu garip milletin bir kör kuruşunu yediyse hesabını katıyla versin.
Ancak, Yolsuzluklar Emperyalist güçlerin siyaseti biçimlendirme aracı da olmasın.
Artık, ok aydan çıkmıştır. Diş macunu çıktığı tüpe nasıl girmezse, bu kadar olan bitenden sonra hiçbirşey eski düzenine dönemez.
Anlaşılan o ki; İktidar ne derse desin, Muhalefet; “Yolsuzluk vardır” diyecektir.
Muhalefet ne iddia ederse etsin, iktidar da “Bu iş İktidar dış güçlerin komplosu” diyecektir.
Küresel güçlerin tezgahı da olsa, medyadan naklen izlenen görüntüler var.
Bu görüntülerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış onu bizler bilemeyiz.
Yargısız infazlar yapılsa da yapılmasa da böyle durumlarda kurunun yanında yaş da yanar.
Ortaya atılan isimler işin içinde olsa da olmasa da aklanmaları üzerlerindeki izi yok edemez.
Nereye kadar gidecekse, oraya kadar gidecektir.
Dövizin nerde duracağını bilen yok.
Borsanın daha ne kadar çökeceğini hesaplamak imkansız.
Faizin daha ne kadar yükseleceğini de kestirmek zor.
Faturanın 50 Milyar Doları geçtiği söyleniyor. Nerede duracak o da belli değil.
Olan yine emekçiye, mazluma, çaresize ve garip Halka oluyor.
Yapan başka, çeken başka.
Birileri cebimizden milyarlaca liramızı çaldı.
Bedelini de hiç kabahati olmayan toplum ödeyecektir.
Kişi başı cezamızı, olaylar durulduğunda öğreniriz.
Biz bu dersleri göre göre büyüdük. Yıllarca birileri yedi, faturayı biz ödedik.
Şimdi bir kez daha soracaklar..
”Kemerleri sıkmaya hazır mısınız”?
“Sandıkta söylesek olmaz mı”? Çünkü, Sıka sıka kemerlerde delik kalmadı.
Uzaklardan bir ses; “Üzülmeyin Ey Halkım, Alışmış Bel Kemerden Korkmaz”