17 Aralık Siyasi Depremi’nin artçı sarsıntıları hala devam ediyor. Hasar tespit çalışmaları yapıldıktan sonra, enkazın altından neler çıkacağı belli olacak.
Krizin bedelini net olarak tespit etmek zor. Çünkü bitmeyen sarsıntının Faturası ancak tahmin edilir. Önce deprem durmalı ki, yıkımın hesabı yapılsın.
“Zararın neresinden dönülürse kardır” mantığı bazı muhalif kesimlerden de ses getirmeye başladı.
Yolsuzlukların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması konusunda herkes hemfikir.
Krizin verdiği tahribatın ülkeye kaybettireceği ağar bedelden rahatsızlık duyduğunu söyleyen CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın beklenmedik çıkışı Milli Uyanış’ın ilk sinyallerini veriyor.
Olanlardan rahatsızlık duyarak durumdan görev çıkaran Baykal, önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sonra da Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile görüştü. Baykal’ın verdiği mesajlar, Dış güçlerin operasyonlarına karşı İktidar-Muhalefet işbirliğinin gelişmesine önemli katkılar sağlayabilecek nitelikte.
Çarşamba günü de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşeceğini açıklayan Baykal, gerekirse Başbakan Erdoğan ile de bir araya gelebileceğini söyledi.
Baykal’ın turlarının Türkiye Siyaseti’ne yeni bir ivme kazandırıp kazandırmayacağını zaman içinde göreceğiz.
Şimdiye kadar kendisinden görmeye alışmadığımız örnek bir siyasi manevra sergileyen Baykal’ın bu çıkışı CHP’de nasıl bir etki oluşturacak?
CHP’yi temsilen görevlendirildiğine dair henüz bir açıklama yok.
Bir nevi mekik diplomasisi ile çalışmasına devam eden Baykal’ın keskinleşen siyasi gerginliğe bir yumuşama sağlayıp sağlamayacağını da görüşmelerini tamamladıktan sonra anlayacağız.
17 Aralık Depremi’nin sadece yolsuzluklarla izah edilemeyeceği aşağı-yukarı tüm siyasi katmanlarca kabul görmeye başladı.
Bu durumda Ülke Siyaseti’nin Milli bir duruş sergileme gereğini Eski CHP Genel Başkanı Baykal’ın hissetmesi çok anlamlı. Bir o kadar da, önemli.
Ortada patlayan bir kriz var. Krizin başladığı günden bu güne kadar sürekli kan kaybediyoruz. Bu kaos ortamı durulmadığı sürece de, ülkemize verdiği zarar her gün artacak.
Faturasını Millet olarak ödeyeceğiz.
İktidar da ödeyecek, Muhalefet de ödeyecek.
Ülke hepimizin ülkesi.
Muhalefet, “Ülke batsın yeter ki, AK Parti kaybetsin” anlayışıyla siyaset yaparsa, çöken enkazın altında kendisi de ezilecektir.
Baykal’ın bu Milli Birliği uyandırıcı çıkışı, o bakımdan çok önemlidir.
Eğer başarı sağlarsa, Tarih Baykal’ı yapıcı muhalefetin temelini atan Milli Lider olarak yazacaktır.
Bugünün İktidarı, yarının Muhalefeti olabilir.
İktidarlar, dış güçlerin operasyonuna muhatap olduğunda muhalefet ülke çıkarı için birlik beraberlik görüntüsü verirse; oynanan oyunlar sonuçsuz kalacaktır.
Demokrasisi ilerlemiş ülkelere baktığınız zaman, bu tür durumları rakibini yıpratmak için fırsatçılık olarak görmüyorlar.
Onlar, dış güçlerin oyunlarına karşı İktidar-Muhalefet işbirliğini geliştirmek için bu tür krizleri kazanç sağlama fırsatı olarak görüyorlar.
Baykal’ın bu radikal çıkışı ileri demokrasilerde görmeye alıştığımız yapıcı muhalefet anlayışının ülkemizde de filizlenmeye başladığının ilk örneği sayılır.
Bazen krizler imkânsızın gerçekleşmesine kapı açabiliyor.
CHP kurumsallaşmış bir parti. Baykal, uzun yıllar Genel Başkanlık yapmış tecrübeli bir Devlet Adamı görüntüsü oluşturmaya başladı.
Atılan adımlar netice verirse, Toplumsal Barış’a büyük katkılar sağlayabilir.
Siyaseten İkiye bölünen toplum katmanları uzlaşarak Milli bir duruş sergileyebilir. Yıllardır kaynaşamayan kutuplar en azından ortak paydada uzlaşabilir. Milli çıkarlar siyaset üstü olmalıdır. Ortak payda, Milli çıkarlardır.
Yeniden yapılanması beklenen Adalet sisteminin Bağımsız ve Şeffaf bir Hukuk Devleti Düzeni’ne oturması bu krizin kazancı olabilir.
Böylece, Yeni Türkiye’nin temeli atılmış olur. Sağlam temele de kolay bina çıkılır.
Ülkemizdeki çarpık siyaset de yerli yerine oturabilir. Özgürlük alanları genişleyebilir. Demokrasi güç kazanabilir. Çözüm, siyasette aranabilir.
Barış Süreci olumlu sonuçlanıp, farklılıklar zenginlik olarak kabul görebilir.
Özgürlük İklimi yayılırsa, Durumdan vazife çıkaran Halk Önderleri ortaya çıkabilir.
Yeni Türkiye’nin ihtiyacı olan Gerçek Sol Siyaset, kitle partisi olarak iktidar alternatifi olabilir.
O zaman Sol’da olması gereken ezilen emekçi kitleler sağ siyasette saf tutmaktan vazgeçerler.
Krizler, Devrim niteliği taşıyan değişimlerin ve dönüşümlerin tetikçisi olmuştur.
17 Aralık Halk iktidarının ve Milli Uyanış’ın miladı olabilir.
Kimbilir, Belki de fark edemediğimiz Sessiz bir Devrim Süreci’nin başlangıcındayız... Özkan Başaran
Genel
06 Ocak 2014 - 12:06
ORTAK AKIL
Baykal’ın çıkışı Sessiz Devrim’in habercisi mi?
Genel
06 Ocak 2014 - 12:06
İlginizi Çekebilir