“Her ödülün bir bedeli vardır”. “Bedelsiz ödül olmaz” diyorsak; o halde terlemeden para kazanmayı beklemeyeceğiz.
Artık ekonomik sistem olarak dünyaya entegre olmaya çalışan ülkemizde, çok acımasız bir İktisadi döneme girdik.
Vahşi doğa kanunları gibi. Güçlünün güçsüzü yok ettiği dönemi toplum olarak ezilerek yaşıyoruz. Vahşi kapitalist düzende altta kalanın canı çıkar.
1990’larda uygulanan ekonomik sistemde, onlarca yıllarımız yüksek enflasyonlu yıllarla geçti. Enflasyon Ateşten gömlektir. Cebinizden paranızı çalan görünmeyen hırsızdır.
Merkez Bankası para basarak açıkları kapatıyor, bugün aldığınız malı; yarın aynı fiyata alamıyordunuz.
Bankalar batıyor, kamu açıkları vatandaşın cebinden enflasyon yoluyla görmeden alınıyordu.
Faizler %100’lere dayanmıştı. Parası olan bankaya yatırıyor ve hiç çalışmadan yattığı yerden para kazanıyordu.
Terlemeden kazanan birçok rantiyeci kesimin yüksek faizlerden kazandığı paraların bedelini de, hiç suçu olmayan büyük halk kitleleri enflasyon olarak ödüyordu.
Her açılan ekonomik paket, kısa bir sürede çöküyor, kemer sıkmaya mecbur edilen halkımız da hortumlanan milyar dolarları ödemeye çalışıyordu.
2001 Şubat ayında meşhur kriz patlak verene kadar bu karmaşık hortumcu ve sömürücü ekonomik sistem devam etti.
2001 ekonomik krizi Cumhuriyet Tarihi’nin en ağır kriziydi. Üçlü koalisyon hükümetinin elinde patlayan kriz yılların yanlış iktisadi politikalarının birikintisiydi.
Sanki bu ağır krizinin bütün suçu o günkü koalisyon hükümetininmiş gibi, siyasi fatura da ilk seçimde halk tarafından koalisyon partilerine kesilmişti.
Ancak unutulmamalıdır ki bugün, ülkemizde iktisadi sistem oturduysa; o koalisyon hükümetinin bedelini ödediği yeni reformların sayesindedir.
Kemal Derviş’in bir sürü iktisadi reform ve yeniden yapılandırmayla attığı ekonomik temellerle bugün ayakta duruyoruz. Bankalar batmıyorsa, Kemal Dervişin o kriz günlerinde çıkardığı yeni Bankacılık Reformları’nın yapılanmasındandır.
O günkü Koalisyon hükümetinin siyasi bedel ödemeyi göze alarak çıkardığı yeniden yapılanma kanunlarını unutmayalım. Halka o kriz günlerinde verdiği ekonomik sıkıntının bedelini de; üç siyasi parti seçimlerde barajın altında kalarak ödedi. 2002’de tek başına seçim kazanan AK Parti hükümeti ise ödülünü aldı.
Birileri çekti cefayı, birileri de şimdi sürüyor sefayı.
Kimler bedel ödedi, kimler ödüllendirildi?
Aslında ekmeden biçilmez, vermeden de alınmaz.
Ancak şartlar, nankör politikada bedel ödeyene bazen ödül yerine ceza da verebiliyor.
Artık ekonomik sistem olarak dünyaya entegre olmaya çalışan ülkemizde, çok acımasız bir İktisadi döneme girdik.
Vahşi doğa kanunları gibi. Güçlünün güçsüzü yok ettiği dönemi toplum olarak ezilerek yaşıyoruz. Vahşi kapitalist düzende altta kalanın canı çıkar.
1990’larda uygulanan ekonomik sistemde, onlarca yıllarımız yüksek enflasyonlu yıllarla geçti. Enflasyon Ateşten gömlektir. Cebinizden paranızı çalan görünmeyen hırsızdır.
Merkez Bankası para basarak açıkları kapatıyor, bugün aldığınız malı; yarın aynı fiyata alamıyordunuz.
Bankalar batıyor, kamu açıkları vatandaşın cebinden enflasyon yoluyla görmeden alınıyordu.
Faizler %100’lere dayanmıştı. Parası olan bankaya yatırıyor ve hiç çalışmadan yattığı yerden para kazanıyordu.
Terlemeden kazanan birçok rantiyeci kesimin yüksek faizlerden kazandığı paraların bedelini de, hiç suçu olmayan büyük halk kitleleri enflasyon olarak ödüyordu.
Her açılan ekonomik paket, kısa bir sürede çöküyor, kemer sıkmaya mecbur edilen halkımız da hortumlanan milyar dolarları ödemeye çalışıyordu.
2001 Şubat ayında meşhur kriz patlak verene kadar bu karmaşık hortumcu ve sömürücü ekonomik sistem devam etti.
2001 ekonomik krizi Cumhuriyet Tarihi’nin en ağır kriziydi. Üçlü koalisyon hükümetinin elinde patlayan kriz yılların yanlış iktisadi politikalarının birikintisiydi.
Sanki bu ağır krizinin bütün suçu o günkü koalisyon hükümetininmiş gibi, siyasi fatura da ilk seçimde halk tarafından koalisyon partilerine kesilmişti.
Ancak unutulmamalıdır ki bugün, ülkemizde iktisadi sistem oturduysa; o koalisyon hükümetinin bedelini ödediği yeni reformların sayesindedir.
Kemal Derviş’in bir sürü iktisadi reform ve yeniden yapılandırmayla attığı ekonomik temellerle bugün ayakta duruyoruz. Bankalar batmıyorsa, Kemal Dervişin o kriz günlerinde çıkardığı yeni Bankacılık Reformları’nın yapılanmasındandır.
O günkü Koalisyon hükümetinin siyasi bedel ödemeyi göze alarak çıkardığı yeniden yapılanma kanunlarını unutmayalım. Halka o kriz günlerinde verdiği ekonomik sıkıntının bedelini de; üç siyasi parti seçimlerde barajın altında kalarak ödedi. 2002’de tek başına seçim kazanan AK Parti hükümeti ise ödülünü aldı.
Birileri çekti cefayı, birileri de şimdi sürüyor sefayı.
Kimler bedel ödedi, kimler ödüllendirildi?
Aslında ekmeden biçilmez, vermeden de alınmaz.
Ancak şartlar, nankör politikada bedel ödeyene bazen ödül yerine ceza da verebiliyor.