Özkan Başaran
Basın dünyasında 4. yılı tamamlıyorum. Gazeteci olduğumu söyleyemem. Yerel Medya’nın en yaygın gazetesi Yeşilyurt benim evim. Grubumuz benim ailem.
Geçenlerde Yeşilyurt Gazetemizde yayımlanan ilkyazımı okudum. Biraz güldüm, biraz düşündüm. Bana ne kadar toleranslı davranıldığını anladım. Grubumuz İmtiyaz sahibi Sevgili Elmas Cankurt’un bugünlere gelmemdeki önemini anladım. Dokunulmayanlara dokunan, yazılmayanları yazan üslubumun önünü açan Elmas Cankurt Ağabeyimin tek derdi Bölgemizin kalkınmasına yerel medya olarak katkı yapmak. Elmas Bey’in gazetemiz emekçilerine sürekli hatırlattığı sözler kulaklarımda her an çınlıyor. “Biz yapılan iyi şeyleri alkışlarız, yapılmayanları eleştiririz. Bayrağımıza, Vatanımızın birliği ve bütünlüğüne ve dinimize sahip çıkan bir yayın anlayışıyla çalışırız”
Bu güne kadar yüzlerce köşe yazım yayınlandı. Yüzlerce de haber yazdım. Amacımız bölgemizde kamu temsilcileri ve halkın seçtikleri ile bölgenin gelişip büyümesine katkı yapmak.
Bu doğrultuda çeşitli makaleler kaleme aldım. Sert yazılarla dikkatleri çekerek hizmetleri tetiklemeye çalıştım.
Siyasilerin yan gelip yatmasını içime sindiremedim. Yerine göre tatlı sert, yerine göre de keskin bir dille halk adına ortak düşünceleri yazıya döktüm.
Hiç bir zaman hiç bir siyasi partiyi yıpratmak amacı gütmedim. Üslup olarak keskin bir kalem olduğum söyleniyor. Dikkatleri üzerime çekmem ve halkımıza hizmet etmek için çarpıcı yazılarla gündem oluşturmam gerekiyordu.
Eleştiriler insanları yanlış yoldan çevirmez mi? Eleştirilere kızanlar, kendilerinden şüphesi olanlardır.
Eleştiriye kızan siyasetçilerin bir yönü eksik kalır. Aslında insanlar tenkit edilmeye muhtaçtır. Eksiklerini görmeleri ve düzeltmeleri için özellikle kendileri eleştirilmek istemeleri gerekmez mi?
Eleştiriden gıdıklanan yöneticilerin başarı çıtası sürekli yükselir.
Bölgemiz yerel iktidarı CHP. Trakya Belediye Başkanları’nın birçoğu CHP’li. Dikkat ediyorum da eleştiriye hiç tahammül edemiyorlar. Kızıyorlar. Kendilerinin yanı sıra partililerinin hakaretleri de çabası.
Bu nasıl çağdaşlık? Bu nasıl ilericilik? Bu nasıl Atatürkçülük?
Eksiklerini mi görmek istemiyorlar? Anlamıyorum.
Örneğin, Belediye Başkanı’nın yaptığı iyi şeyleri övgüyle anlatırsanız sizden iyisi yok. Yapmadığı şeyleri eleştirirseniz sizden kötüsü yok.
Biraz dokundurduğunuz zaman sövgülerden tutup, kovulmaya varan çirkin davranışları göğüslemek zorunda kalıyorsunuz.
Eleştirilere kızıp köpüreceğine tam tersi teşekkür edilse; hem hizmetler hızlanacak ve hem de bir sürü eksik ve yanlış düzelecek.
Yönetim ve yönetişimin ne olduğunu bilmeyenler, eleştiriye kapalıdır.
Eleştiriden gıdıklanmayan yöneticiler, kaybetmeye mahkûmdur.