Özkan Başaran
Halkımızın teveccühüne mazhar olan Belediye Başkanları, Meclis Üyeleri ve Muhtarlarımız mazbatalarını alarak görevlerine başladılar.
Devir teslim törenleri renkliydi. Kazananların taraftarları sevinçliydi.
Kazanmak da, kaybetmek de seçimin içinde olan şeyler.
Mesele, yarışa çıkacak medeni cesareti göstermektir.
Kaybedenler de ilerdeki siyasi hayatlarına katkı yapacak tecrübeyi kazandılar.
Seçimde vitrine çıkan her siyasi az çok bir şeyler kazanır. En azından tanınmış olurlar.
İster kabul edelim isterse etmeyelim, AK Parti bu seçimlerin galibi. CHP’de kaybedeni. MHP ise kendini koruyanı.
Ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, tapeler, rüşvet ve hırsızlık iddialarına rağmen %45.5 oy alan AK Parti zafer kazandı.
Yerel Seçim’de bu oy oranını şimdiye kadar gören parti var mı?
Birçok şehirde neredeyse bütün partilerin karşısında birleşmesi, AK Parti’yi devirmeye yetmedi.
CHP’nin kalesi Trakya’da oylarını arttıran AK Parti artık kurumlaşıyor.
AK Partinin Kurumlaşması da, ne demektir?
Lidere bağlı olmadan partinin kalıcı olması demektir. Recep Tayyip Erdoğan olmasa da AK Parti hareketi siyasi hayatımızdan çıkmayacak demektir.
Ülkemizde kurumsallaşan tek parti CHP idi.
Özal gitti ANAP bitti. Demirel gitti DYP bitti. Liderleri gitti. Ama CHP bitmedi.
Üst üste 8. seçimini de kazanan AK Parti hareketi de CHP gibi kurumsallaşıyor.
Birçok siyasi gözlemci AK Parti’nin ömrünü Recep Tayyip Erdoğan’a endekslese de, ben öyle düşünmüyorum.
Bazı kesimler AK Parti’den öylesine nefret ediyor ki, öngörülerinde duygusallaşıyorlar.
Örneğin Beyaz Türkler, AK Parti’den neden bu kadar nefret ediyor?
Bütün ayak oyunlarına rağmen, her türlü entrikaya rağmen AK Parti’yi deviremedikleri için nefret ediyorlar.
AK Parti, ne ANAP’a benzer, ne de DYP’ye.
Rütbeli ve cübbelilerin darbe girişimleri ANAP ve DYP’yi iktidardan uzaklaştırmaya yetiyordu.
Genel Kurmay Başkanı sert bir demeç verdiği zaman şapkayı alıp giden Demirel değil miydi?
Askeri darbedeler dönemi kapanınca, Cübbelilerin darbeleriyle karşılaştık.
Gazete manşetlerinden aldıkları haberleri iddianameye döken Savcıların parti kapatmaya kalkmalarına “Yargı darbesi mi dersiniz, Sivil darbe mi dersiniz? Ne derseniz deyin. Kapattıkları parti sayısını varın siz hatırlayın.
2002’de %36 ile tek başına seçim kazanan AK Parti, 2010’daki Referandumdan sonra İktidar oldu.
AK Parti 2010’a kadar iktidar gibi görünüyordu, fakat muktedir değildi.
İşte bu çileli günlerden süzülerek gelen AK Parti hareketi artık kurumsallaşıyor.
Esasen hareketin adı da çok önemli değil, halkımızdaki karşılığı önemli.
Halkımız ısrarla AK Parti’ye oy vermekle ne demek istiyor?
Halkımız giymek istemediği elbiseyi yırtıyor. Tek tipleşmeyi reddediyor.
Bağrından çıkardığı insanların kurduğu AK Parti’yi kendine benzetiyor.
AK Parti sessiz yığınların bugünkü çığlığı. AK Parti giderse, PAK Parti gelir.
CHP’nin karşısında en güçlü parti kim ise bu halk gider ona oy verir.
Hareketin bugünkü adı AK Parti. Yarın başka bir isim de olabilir.
CHP, bunu anlamıyor. Halkı tahlil edemiyor. Politika üretemiyor.
Bu zihniyetle de hiç üretemeyecek. Menderes’in asıldığı günden bu güne kadar bu halk CHP’ye kırgın ve kızgın.
CHP, ne yapması lazım?
CHP derhal kendini feshedip, adını bir vâkıfa vermesi lazım.
Yerine yepyeni Sol ve Sosyal Demokrat Motiflerle bezenmiş bir hareket kurulması lazım. Amblemi değişik, adı antipatik olmayan bir parti olmalı.
Yüzünü sosyeteye değil, aristokratlara değil, seçkinlere ve elitlere değil, beyaz Türklere de değil.
Yüzünü ezilenlere, emekçilere dönen yeni bir Sosyal Demokrat parti Kurulmalı. Biliyorum, bu imkansız denecek kadar zayıf bir ihtimal..Hem de CHP’nin iktidara gelme olasılığı kadar zayıf bir ihtimal.
Fakat bu acı ilacı içmekten başka çare de yok gibi.