HABER MERKEZİ
Kırklareli İş Adamları Derneği (KİAD) 19 Kasım 2013 Salı günü saat 09.00’da Kahvaltılı Basın Toplantısı düzenledi. Toplantıya; Kırklareli İş Adamları Derneği Başkanı Emre Yurdakul, Genel Sekreter Ömer Altun, Yönetim Kurulu Üyeleri Sedat Bilgiç, Ersin Kırmızıtaş, Hakan Akbulut ve Kırklareli’de bulunan yerel ve genel basın kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
KİAD Başkanı Emre Yurdakul, son zamanlarda Türkiye gündemini de meşgul eden “Dershaneler kapatılsın mı? Kapatılmasın mı?” konusu ile ilgili olarak yaptığı açıklamasında şunları kaydetti:
“Dershaneler ihtiyaçtan doğmuştur ve bu ihtiyaç bitmez.” Yurdakul’ a göre dershaneleri kapatma girişimi Anayasa teminatı altındaki teşebbüs hürriyeti ile çelişiyor. Dershaneler bir ihtiyaçtan doğmuştur, eğitim sorunlarının sebebi değildir. Anayasa’mızın 48. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” ifadesi yer alır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Demokratik Hukuk Devleti İlkesi’nin altını dolduran hürriyetlerden biri olan teşebbüs hürriyetinin Meclis marifeti ile de olsa gasp edilmesi, kısıtlanması kabul edilemez. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershaneleri kapatmak üzere hazırladığı kanun taslağı, Anayasa’nın 48. maddesi ile devletin temel amaç ve görevlerini tanımlayan 5. maddesine aykırıdır. Kanunlar Anayasa’ya aykırılık teşkil edemeyeceğine göre MEB’in gece yarısı girişimini TBMM onaylarsa, hukuk devleti ilkesi ağır yara alacaktır.
Dershanelerin kapatılması ya da başka bir eğitim kurumuna dönüştürülmesi şeklinde dayatılan bir modeli bugün sessizce kabul edenler, yarın hükümetin “Bakkallar tez elden markete dönüşsün. Yoksa 500 bin TL para cezası keserim.” kanununa da ses çıkaramaz.
Dershaneler, daha çok öğrenme ve sınavlara hazırlanma ihtiyacı nedeniyle var olmuşlardır. Bu ihtiyaçlar devam ettikçe dershanelerde eğitim öğretim hizmeti vermeye devam edecektir. Dershaneleri sistemdeki sorunların nedeni olarak görmek yanıltıcıdır, dershaneler eğitim sisteminin ihtiyaçlarını karşılayan kurumlar olarak görmek gerek.
Sistemdeki ‘’ okul odaklı eğitim ‘’ için çözümler ararken dershanelere devamı engelleme yaklaşımları yerine, dershaneye olan gereksinimi azaltıcı önlemlerin esas alınması gerekmektedir. Amaç dershaneleri kapatmak değil amaç nitelikli eğitim ihtiyacını karşılayacak önlemler alınması olmalıydı. Geçen zaman zarfında sürekli sınav sistemlerini değiştirmek yerine tümüyle okulu güçlendirici, istihdam yaratıcı, daha iyi bir yaşam talebini karşılamaya yönelik tedbirlerin hayata geçirilmesi amaçlanmalıydı.
Gelişmiş ülkeler dahil birçok ülkede faaliyetlerini sürdüren dershanelerin yasal statülerinin değiştirilmesi veya olmasına ihtimal vermiyorum ama 5580 sayılı Yasa kapsamının dışına çıkarılması gibi düzenlemeler Güney Kore’de yaşananların ülkemizde tekrarlanmasına yol açacaktır.
Mevcut eğitim sistemimizde özel ders ihtiyacını karşılayan özel dershaneler ile okullarımızın işlevleri farklıdır. Özel ders ihtiyacı alınacak önlemlerle azaltılabilir, ancak ortadan kalkmaz. Dünyadaki örnekler ve uygulamalar da bu yöndedir. Unutmayalım ki, dershaneler ihtiyaçtan doğmuştur ve bu ihtiyaç devam etmektedir, dershanelerin rant odağı gibi gösterilmesine de anlam veremiyorum. Bu müesseseler özel okullara gidemeyen, özel ders alamayan orta ve dar gelirlilerin elindeki tek alternatifi. Anadolu’nun ücra köşelerinden dershanelere devam ederek en iyi okullara giriş hakkı kazanmış öğrencilerimiz, dershanelerin katkısıyla bu fırsatı yakalamaktadır.
Özel dershanelerin varlığının tartışma konusu yapılmasının buradaki yönetici, öğretmen ve diğer çalışanlar ile öğrenciler üzerinde geleceğe yönelik ciddi kaygılar oluşturmakta. 4 bine yakın özel dershane, özel ders alamayan 1,5 milyon dar gelirli ve orta halli ailenin çocuğuna hizmet veriyor. 50 binden fazlası öğretmen olmak üzere 100 bini aşkın çalışanıyla önemli bir istihdam alanı. Dünyada dershaneciliği yasaklayan ülke yok ve dershaneciliğin bir dönem yasaklandığı Güney Kore’de yasak 2000 yılında kaldırıldı. Gelişme hızı yüksek olan Uzakdoğu ülkelerinde dershaneye gitme oranı yüzde 50’lerdeyken, bu kadar gürültü koparılmasına karşılık aynı oran bizde sadece %8.
Eğitimdeki öncelik dershanelerin kapatılması değil, kalitesinin artırılmasıdır. Kapatma kararı sosyal problemlere de yol açar. Zira bu eğitim kurumları Doğu’da çocukları terör örgütlerinden koruyor. Sınavlara hazırlık ve okullara destek amacıyla hizmet veren dershanelerin sundukları eğitim öğretim hizmeti ile halkın teveccühünü kazanmıştır. Bakanlar ve bürokratlar bile çocuklarını dershaneye gönderiyor. Dershanelerin birkaç istisna dışında, öğretmenler tarafından az sermayeyle kurulmuş, yoğun emekle çalışan küçük işletmelerdir. Birikimlerinden, eğitim sistemimizin ihtiyaçları doğrultusunda yararlanılmaya devam edilmesi gerektiğine olan inancımı yinelerken, çalışmanın tarafların görüşlerinin alınmadan yürütülmesini doğru bulmuyorum.
Dershaneler, ihtiyaç olan her yerde eğitim ortamı açarak eğitime erişimi kolaylaştırmakta, her öğrencinin öğrenme ihtiyacına cevap verecek farklı yol ve yöntemler geliştirmekte, bireysel ihtiyaçlara göre öğretimi düzenlemektedir. Dershaneler Bireyleri kariyerlerinde bir üst basamağa yükseltmeye, insan kalitesini arttırmaya dönük hizmetler vermektedir.
KİAD üyeleri olarak tartışmalardan tedirginiz ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılan çalışmalar hakkında yeterli bir bilgi sahibi değiliz. Şeffaf ve katılımcı bir metot takip edilmemesi bakanlığın hüsnü niyet taşımadığını göstermiyor mu? KİAD Başkanı olarak üyelerimizin hissiyatına bu şekilde tercüman oluyorum. Hiçbir aile bireysel özgürlüğü olan ek destek eğitimini, kaçak faaliyet yapan yerlerden üstelik daha pahalıya almak zorunda bırakılmamalıdır. Dershanelerin fırsat eşitliğini bozduğu iddiasıyla sistem dışında tutulması, fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaz. Üstelik fırsat eşitsizliği makasının daha da açılmasına neden olur. Çünkü ekonomik imkânlar olanlar özel ders ve ek destek alarak diğerlerinin önüne geçecektir.
İş dünyası toplumun ihtiyaçlarına göre yatırım ve girişimlerini ayarlama hakkına sahip, dershaneleri kapatmaya çalışmanın teşebbüs hürriyeti ile çeliştiğine dikkat çekerim. Yapılan işin kanunlara aykırı olmadığı sürece, toplumun, ülkenin genel menfaatlerini zedelemediği sürece Anayasa teminatı altında olduğuna dikkat çekerim, “Bu girişim, Türkiye’ye getirmeye çalıştığımız yabancı sermaye için de ciddi soru işaretleri oluşturacaktır. İş dünyası olarak ülkemize ciddi zarar vereceği endişesini taşıyoruz. Hükümet bu görüşleri dikkate alarak hatada ısrar etmemeli, ortalama yıllık ücreti 1.500-2 bin TL olan dershaneleri kaldırıp fiyat Aralığı 10 bin ile 20 bin lira arasında değişen özel okulları alternatif olarak sunmanın ekonomik bir yanı yok.
Devlet büyüklerimizin, son yıllarda yapmış oldukları onca güzellikleri, gayretleri takdirle izliyor ülke geleceğine yön veren bu hassas konuyu tekrar görüşeceklerini ve makul bir çözüm bularak hatadan döneceklerini ümit ediyoruz.” (Serkan Koçtürk)