Kırklareli’den Portreler’in bugünkü konuğu Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Necmi Koyuncu. Koyuncu ile çiftçinin genel durumundan, Kırklareli’nin tarımsal kalkınmasına, sınırötesi işbirliğinden, organik tarıma kadar birçok konuda değerlendirmeler yaptığı bir söyleşide bulunduk.
Koyuncu 2008 yılını değerlendirirken, çiftçinin zorluklar içinde tarımsal mücadele verdiğini vurguladı. 2009 yılından beklentilerini de, bu zorlukların gerekli mercilerin yardımıyla aşılarak, çiftçinin istenen stratejiye ulaşması ve bunun sonucunda ilin, bölgenin, ülkenin ekonomik temelindeki taşların sağlamlaşması olarak dile getirdi.
Çitfçinin ekonomik işleyişi hep zorluklarla karşılaşıyor. Ama çiftçi tüm bunlara rağmen yine de mücadelesini, ülkeye olan katkısını birçok fedakarlıkta bulundurarak sürdürmeye geyret ediyor. Bu konudaki dşünceleriniz nelerdir?
Çiftçi ülke ekonomisin omurgasıdır. Neden bu kadar geniş kapsamlı bir tanımlama yaptığımı soracak olursanız, şunları söyleyebilirim. Ülkedeki ihracat, eğitim, devlet yönetimi, endüstri, sanayi, kültür, sanat ve aklınıza gelebilecek birçok kıstas, çiftçinin emeğinden süzülen alınteriyle yaşam biçimini şekillendirir. Sağlıklı beslenebilen bir toplumun eğitimi de, sanayisi de, endüstrisi de sağlam olur. Sağlıksız beslenme bunları sekteye uğratır. Sağlıklı beslenmenin başlangıç noktası da tarımsal işleyiştir. Tohum toprağa atılır, sürülür, sulanır, yetişir, işlenir sofraya gelir ve tüketilir. Herşey birbirine bağlı zincir misalidir. Çiftçi sıkıntıdaysa mükemmellikten uzak bir tarım sözkonusudur. Bu da beslenmenin yollarını tıkamaya başlar. Iyi beslenmemiş bir birey, ülkeye fayda olabilecek verimi nasıl sağlayabilir? Bu söylediklerime geniş bir bakış açısıyla bakmak lazım. Bir de esgeçemeyeceğimiz bir nokta var. Türkiye’deki nüfusun % 40’ına yakın bir oranı, geçimini direkt veya dolaylı olarak tarımdan sağlamaktadır. Bu da ülke ekonomisindeki pasta payının %40’nın tarıma ait olduğunu gösterir. Tarımda iyileştirme yöntemleri ve analizleri çoğalırsa, ülke ekonomisinin üstündeki yük de, hissedilir derecede hafiflemeye başlayacaktır. Çünkü ürettiğinin karşılığını alabilen çiftçi, daha çok ve daha verimli üretim için çabalayacak, bu da çemberi genişleterek ülkeye büyük faydalar sağlayacaktır.
Kırklareli’de tarımsal tarz ne durumda? Daha iyi olması için neler yapılabilir?
Şehrimizdeki tarım süreci de ülkeyle aynı. Zaten yönetim noktasındaki kararlar tüm ülkedeki çiftçiler için geçerlidir. Kırklareli’deki bazı tarımsal denemeler, çiftçimizin tüm olumsuzluklara rağmen yeni arayışlar ve yeni denemeler üzerinde yoğunlaşması, belki ilerleyen zamanlar için umut verici oluşumları tetikleyebilir. Ama çiftçi gerçekten zor durumdadır. Bu zorlukların atlatılması sağlanmadan, yeniliklerin hepsi kısır döngü içinde kaybolup gidecektir.
Trakya’da son yıllarda köyden kente olan göç daha da arttı. Öyle ki bazı köylerimizdeki nüfus sayısı 80’e kadar düştü? Göç sizce çözüm mü?
Çiftçinin yaşadığı zorluklar hanedeki insan sayısının yaşama şeklinide tıkamaya başladı. Çok seneler önce aileler hep birarada yaşar, tek kazan kaynar, tek sofradan yemek yenirdi. Bir tek toprak parçasından, şimdiki zamanın 2 veya 3 ailesi birleşik şekilde yararlanırdı. Ama zaman ilerledikçe, imkanlar değiştikçe yeni nesil tarımdan ümidini kesiyor ve ekmeğini endüstride arıyor. Bu nedenle köyde sadece eski nesil kalmış oluyor. Onlar da kendi yağlarıyla kavrulmaya çalışıyorlar. Göç kesin çözüm değildir. Zaten günümüz iş dünyası belli. Kırklareli’nin iş potansiyelide belli. Üstüne bir de kriz patlak verince, insanlar kararsızlık kuyusunda kaldılar. Köye dönemezler, ama burda da iş yok. Bütün bunlar toplumsal çöküşü tetikleyen ve ciddiye alınması gereken sorunlardır. Devletimiz tarımsal politikalarda kolaylıkları çoğaltırsa, tarım tekrar canlanır ve özenilir hale gelir. Özenilen hale gelen tarım, göç eden kesimi geriye döndürür, tarlayı işleyecek kişi sayısı artar, bereket çoğalır, toprak büyür böylece herşey hedeflendiği gibi olur. Bakınız zinciri gördünüz değil mi?
Eskiden Kırklareli’deki tarımsal uygulamalar daha çok sayıdaymış. Ancak zamanla bu tekdüzeleşmiş. Buna neler sebep olmuş olabilir?
Artık sadece kendini geçindirmek için çabalayan çiftçi, işgücünü döndürecek ve iş çarkındaki insan gücünü karşılayabilecek maddiyata sahip değil. Bu nedenle eskiden varolan alternatif çokluğu günümüzde kaybolmuştur. Eğer çiftçi emeğinin karşılığını alırsa, tarımsal istihdam da çoğalır ve bu alternatif, tarım işleyişini geri getirir.
Tarımsal alanda sınırötesi işbirliği şu an ne durumda?
2008 yılındaki faaliyetlerden kısmi olarak fayda gördük. Kısmi dememin sebebi, projelerin etki-tepki sıralamasına ve önceliğine göre değerlendirilerek, o sisteme olacak yararını maksimum düzeyde sağlama prensiplerdir. 2009’da da 150 bin euro’luk gibi büyük proje hedeflerimiz vardır.
Organik tarımla ilgili neler söylemek istersiniz?
Küçük ölçekli de olsa, bu konuyla ilgili denemeler ve çalışmalar yapılmaktadır. Ama, tarım dünyasının temelindeki sorunlar çözülemezse, yeni yapılan arayışlarda belli bir yerde durmayı tercih edecektir. Esas olan tüm dalların ait olduğu ağacı iyileştirerek olayı bütünüyle çözümleyebilmektir. Ağaç iyileşirse dallar da, yapraklarda, yanındaki ağaç ve dallar da bundan olumlu yönde etkilenecektir.
Bu söylediklerinizin hepsi insana dayalı analizler. Işin bir de doğa boyutu var. Küresel ısınma için ne diyeceksiniz?
Küresel ısınma da insandan kaynaklanan bir sorundur. Erozyon da, kuraklıkta. Tüm analizlerim tabi ki insan üzerine. Çünkü insan ve tarım ilk çağdan, ilk insandan beri varolan evrensel değerlerdir. Tabii ki doğanın işleyişi karşısında ne ile karşılaşırsak ona razı olmak durumundayız. Ama, bu insan faktörü yüzünden meydana geliyorsa, bununla mücadele etmek gerekir. Insan, kaynakların hiç bir zaman tükenmeyeceğini düşünüyor. Su hep akacak, soframda hep ekmek olacak, istediğim zaman istediğim şeyi yiyebileceğim gibi...Insan bilerek kendi yaşamını sona erdirmeye çalışıyor aslında.
AB üyeliği gerçekleşirse veya AB normları kapsamında sizce Türk çiftçisinin konumu ve uygulama realiteleri ne olur?
Bizim tarımsal işleyşimizle, AB ülkelerindeki uygulamalar arasında çok değişik opsiyonlar sözkonusudur. Diğer dünya ülkelerindeki tarımda, birim alandan en fazla verim alma değilde, tüm kapsamdan iyi bir organizasyonla elde edilecek değerler sözkonusudur. Yani sözün özü; AB ülkelerindeki çiftçinin konumuyla, bizim çiftçimizin konumu farklıdır. AB üyeliği sözkonusu olduğunda, bazı şeyleri aşmadan, bazı sorunları temelden halletmeden, kendimize ait sorunların üstüne başka sorunlar eklenir, bu da çiftçimizi daha değişik bir kaosa sürükler.
Örnek gösterecek olursak; gübre fiyatlarının çiftçiyi mağdur etmesi, mazotun fiyatı ya da sütün üretici fiyatıyla tüketici fiyatı arasındaki farkı için ne düşünüyorsunuz?
Bu da çözümlenmesi gereken sorunlar arasında yer alıyor. Mesela buğdayın fiyatı düştüğünde ekmeğin fiyatının da düştüğünü görüyor muyuz? Hayır. Demek ki çift taraflı mağduriyet sözkonusudur. Bir tarafın mağduriyetini gidermeye çalışırken diğer tarafı da ihmal etmemek gerekir. Bu sorun da, diğer sorun da ancak panaromik bir bakış açısıyla giderilebilir.
Kırklareli’de hardaliye yavaş yavaş popüler hale geliyor. Sizce hardaliye milli içecek hale getirilebilir mi?
Her bölgenin, her yörenin kendine has ürün veya ürünleri mevcuttur. Bu, orayı sosyal olarak temsil edebilme yeteneğini kazanır. Kırklareli bir üzüm kentidir. Eskiden bağcılık çok yaygın haldeydi. Kırklareli’nin neredeyse 4’te 3’ü bağlıktı. Bildiğiniz üzere eski ismide Lozengrad’dır. Şimdi de bağcılık konusunda güncel çalışmalar yapılıyor. Özverili çalışmalarla hardaliye ülke çapında, hatta uluslararası piyasada bir niteliğe ulaşabilir. Kırklareli vatandaşının bunu yürekyten isteyip desteklediğini biliyorum. Umarım bu hedefimiz gerekli çalışmalarla, ekip gayretleriyle gerçekleşir.
Kırklareli tarımına, çiftçimize ve 2009’a genel olarak bakarsak neler söylemek istersiniz?
2008 yılında üretici fiyatları %8,11 iken %0,16 oranında artış göstermiştir. Aynı dönemde, üreticinin satın aldığı önemli mallardan gübre, sanayi fiyatları olarak %10,07 artmıştır. Bu da gösteriyor ki, üretici fiyatları, enflasyonun 8 puan gerisinde kalmıştır. Aslında odamızca belirlenmiş ürünlerdeki yıllık fiyat değişimleride önemli ürünlerdeki fiyat düşüşleri de tabloyu ortaya koymaktadır.
Çiftçiye ürettiği ürünlerin değeri kadar fiyat verilirse, çiftçi nefes alır?
Nitekim son 1 yılda mısır, ayçiçeği ve buğdayda önemli bir düşüş görülmüştür. Bu nedenle çiftçi 2008 yılını sıkıntılı geçirmiştir. 2009’a girerken gerçekleşen yağışlar, çiftçimizi bir nebze de olsa sevindirmiştir. Çiftçinin 2009 yılında beklentisi, güzel bir berekettir. Ama fiyatların da 2008’deki gibi olmamasını ümit ediyoruz. Çiftçiye ürettiği ürünlerin değeri kadar fiyat verilirse çiftçi nefes alır. Çünkü satılan mahsulle borçlar bile karşılanmıyor. 2009 yılında tüm çiftçimize sağlık ve bol bereket diliyorum, Sorunlarımızında en kısa zamanda çözüme kavuşmasını ümit ediyorum.