Karlıkaya, yaptığı açıklamada tıbbi uygulamalardan önce hastanın bilgilendirilmesi ve rızasının alınması olarak tanımlanan, ''Aydınlatılmış Onam''ın günümüzde tıp etiğinin en önemli kavramlarından biri olduğunu söyledi.
Yüzyıllar boyunca hekim, hasta ilişkisinin temeli olarak hekimin en önemli görevinin ''hastanın fikri ne olursa olsun onun yararına davranmak, asla zarar vermemek'' olduğu düşüncesine dayandığını ifade eden Karlıkaya, ''Hastadan da hekimine sorgusuz güven duyması, hekimin kendisi için en iyisini düşüneceğini kabul ederek itiraz etmeksizin bu kararlara uyması beklenmiştir'' dedi.
Kişinin kendi geleceğini belirleme hakkının en temel insan haklarından biri olduğuna işaret eden Karlıkaya, şöyle devam etti:
''Özellikle de risk taşıyan, komplikasyonlar içeren, tanı yöntemleri ve tedavilerden önce hastanın rızasının yazılı olarak alınması gerekmektedir. Tıbbi uygulamadan önce hastanın bilgilendirilmesi hekim hasta ilişkisini de güçlendiren etik bir unsurdur. Hastanın hekimi tarafından yapılacak bilgilendirmenin ardından anlatılanların hasta tarafından anlaşıldığının değerlendirilmesi ve anlamasının sağlanması, hekimin sorumluluğudur.''
Bilginin, hastanın anlayabileceği şekilde, sosyokültürel düzeyine uygun, tıbbi terimler kullanılmadan, mümkün olduğunca sadeleştirerek, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, ruhsal durumuna uygun ve nazik bir ifade ile verilmesinin önemine değinen Karlıkaya, ''Hastalığın seyri ne kadar kötü olsa da her zaman yanında olunacağı ve mümkün olan her türlü tedavinin yapılacağı mesajının verilmesi zor durumlarda hekim hasta ilişkisini kolaylaştıracaktır. Hastanın bilgilendirilmeyi istememesi de ona tanınan haklardan biridir. Hastanın hayati tehlike taşıyan ve bilincin kapalı olduğu acil durumlar, doğal afet, savaş anı, toplu kazalar gibi acil durumlar gibi özel koşullarda bilgilendirme ihmal edilebilir ya da sınırlı tutulabilir'' şeklinde konuştu.
* Hukuksal boyutu
Aydınlatılmış onam konusunun ahlaki, etik yönünden öte hekimlerin başını ağrıtan, kimi zaman yüksek tazminatlar ödemek zorunda da kalabildikleri hukuki bir konu olduğunu da belirten Karıkaya, sözlerini şöyle tamamladı:
''Hukuk, etkili rızayı bilgilendirilmiş rıza olarak kabul etmektedir. Bilgilendirilmiş rızanın yokluğu, hukuken, hastanın sağlık hizmetleri sunucusunun ne yapmak istediğini tam olarak anlamaması ve bunun neticesinde herhangi bir yaralanmaya veya zarara maruz kalması olarak değerlendirilebilir.
Hastanın rızası, hem özel hem de ceza hukuku açısından önemli bir hukuka uygunluk nedeni olup rızanın geçerli olabilmesi için hastanın neye rıza gösterdiğini bilmesi, hiçbir tereddüte de yol açmayacak biçimde aydınlatmanın girişimi gerçekleştirecek hekim tarafından yapılması zorunludur. Aydınlatılmış onam insan haklarına saygının önemli bir ifadesi olmasının yanı sıra tıp etiğinin hekimler için gerektirdiği en temel ödevlerden de biri sayılmaktadır.'' aa