Tiyatro’nun Erman Şaban’ın hayatına girmesi, ilk önce ailede abisinin tiyatroyla profesyonel uğraşısı, ondan sonra da Üsküp’teki Türk Tiyatrosuyla tanışmasıyla olur: “Bazı ufak tefek amatörce yaptığım işler oldu. Ondan sonrada kopamadım zaten, gerisi geldi, sürekli tiyatro ve sahneyi düşünüyordum, hala öyle...” diyor.
Neden tiyatro sanatını tercih ettiniz diye sorduğumuzda: “Çok klasik olacak belki ama ‘Hayatın Aynası’ olduğu için demek istiyorum. Benim tek derdim, daha doğrusu bu işi yapmama sebep olan güç, insanlara bir şeyler söyleyebilmek, anlatabilmek... Bu hep böyle oldu küçüklüğümden beri. Şimdi biraz daha ciddi bir şekilde gerçekleşiyor, sahneye çıkarak, televizyon ekranına çıkarak... Ha bu söylemek istediklerimiz karşı tarafa yansıyor mu, onu pek bilemiyorum. Önemli olan ben söyleyeceğimi 'içimden de olsa' söylüyorum ve bu beni rahatlatıyor...”
* “Gurur duyuyorum”
Üsküp Türk Tiyatrosu’na mensup bir sanatçı olmanın ve sanat kariyerine Üsküp’ten başlamanın nasıl bir şey olduğunu sorduğumuz Erman Şaban, bundan gurur duyduğunu ifade ediyor:
“Bir kere Üsküplü olarak Üsküp Türk Tiyatrosu mensubu olmak, 60 yıllık köklü bir kurumun bireyi olmak gurur verici. Oradaki diğer meslektaşlarımın da aynı fikirde olduklarını düşünüyorum. Oyuncu üstatlarımın, abilerimin, ablalarımın emek verdikleri, ter döktükleri o sahneyi paylaşmak onur verici. Kariyerimin daha çok çok başındayım ‘kaba tabirle’ daha çok fırın ekmek yemem gerektiğini düşünüyorum.”
Üsküp Türk Tiyatrosunun ad yapmış üstatlarıyla aynı sahneyi paylaşmanın kendisine çok şeyler kattığına inanıyor:
“Çok önemli oyuncu ustalarım var. Salletin Bilal, Mustafa Yaşar, Zekir Sipahi, Elyesa Kaso ve daha birçok isimle aynı sahnede bulunmak bana çok şey kattı. Disiplin, sahnedeyken eğlenmek, eğlendirmek, aynı yolun yolcusu olmak... Ki Elyesa Kaso aynı zamanda konservatuarda dört yıl hocamdı. Diğer ustalarımın tiyatronun içerisinde bizlere büyük emekleri geçmiştir, haklarını ödeyemeyiz”.
* Yine sahne, yine sahne...
Erman’ın tiyatro sanatını tercih etmesinde, dizi sektörüne atılmasında, önünde böyle bir abi örneğinin olması ve böyle bir desteği yanı başında bulunmasının ne derece etkili olduğunu sorduğumuz Şaban’a, bu varlığın ve desteğin önemli olduğunun altını çiziyor:
“Evet, doğal olarak etkilenmişimdir, sonuçta o benim meslektaşım olması dışında abim. Başlarda biraz tereddüt etmişti bu işe girmeme, konservatuara yazılmama. Ama ondan sonra çok katkısı oldu. Sadece bana değil, “Elveda Rumeli” dizisinde oynayan diğer arkadaşlarımıza da vesile oldu diyebilirim. Bence Ertan Şaban çok başarılı bir oyuncu, hem abi hem oyuncu olarak kendisini örnek alıyorum.”
Tiyatroda böyle bir fırsat doğmasaydı Erman Şaban hangi sanat dalını tercih ederdi? Yada şöyle diyelim; Erman Şaban tiyatro dışında hangi sanat dalına kendini daha yakın buluyor diye sorduğumuzda, ‘heykeltıraşçılık, resim ve sahne dekorasyonu’ diyor: “Konservatuarı kazanmadan önce, güzel sanatlar lisesi ‘heykeltıraş’ bölümünden mezun oldum. Fırsat buldukça, eski günlerime geri dönüyor, resim sanatıyla uğraşıyorum... Eğer tiyatro olamasaydı yine sahneden ayrılmazdım diye düşünüyorum. Sahne dekorasyonuyla ilgilenirdim büyük bir ihtimalle. Vazgeçmiş değilim, yine yapmak isterim...”