MİSAFİR KALEMGörkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr* Giriş
Milliyetçilik aslen bir Batı terimidir. Nasyonalizm, sosyal ve siyasal hayattaki aksini sistemli olarak ilk kez Fransa´da görmüştür. Doğu ise milliyetçilikten bihaberdir. Ama Fransız İhtilâl´i ile sinsi bir ur gibi bütün dünyaya yayılan milliyetçilik; çağdaşlaşmayı, modernleşmeyi Batılılaşmak zanneden, daha ışığın nereden doğduğunu fark edemeyen Doğu´lu münevverler tarafından, boğulmak üzere olan birine atılan bir kement gibi sahiplenilmiştir. Bizi alakadar ettiği için örnek olarak ele alacağımız 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı aydınları, Fransız eğitimi
ile yetiştirilmiş olduklarından Fransa ile yakın münasebette bulunmuşlar ve onlardan çokça etkilenmişlerdir. İşte, bir kopya kavram olarak nasyonalizm bize o günlerin hediyesidir.
Genel manada Doğu Kültürü, daha özel manada ise İslam Kültürü milliyetçiliğe yabancı hatta karşıdır. Irksal üstünlüğü ve ırksal bölünmeleri yasaklayan İslam dini, Cahiliye Devri âdeti olarak gördüğü "kabilecilik" kavramının devamı kabul ettiği "ırksal milliyetçiliği" de yasaklamıştır. Çünkü İslam, insanların farklı dil ve renklerde olmasının kimse için üstünlük yahut aşağılık sağlamadığını savunuyordu. "Arap´ın Acem´e bir üstünlüğü olmadığı gibi, Acem´in de Arap´a bir üstünlüğü yok"tu. İslam dinine inanan herkes İslam ümmetiydi. Milliyetçiliğe göre çok daha kozmopolit olan bu kavramın gayrimüslimleri dışarıda tuttuğu düşüncesiyle; din ayrımı gözetmeksizin herkesi tek bir çatı altında gören sosyalizmden, farklı olduğu söylenebilir. Ancak İslam´a inanan herkesi tek bir topluluk olarak gören ümmetçilik düşüncesi, gayrimüslimleri dışlayan bir görüş değildir. Bununla beraber "dünya üzerindeki bütün insanlar ümmete dâhildir ancak ümmet ikiye ayrılır: davete icabet eden ümmet ve davete icabet etmeyen ümmet" görüşü de yaygındır.
İslam´ı kabul ile birlikte onun bayraktarlığını yapmaya başlayan Türkler, ırksal bir ideal olan "cihan hâkimiyeti" kavramını terk ederek, "cihat"ın peşine düşmüştür. Tarih boyunca pek çok halkı bir arada yaşatan imparatorluklar yöneten Türkler ırkçılık yapmamış ve topraklarında yaşayan diğer halkların da haklarını gözetmiş hatta Tanzimat Ferman´ı ile Türk Devleti olmasına rağmen Osmanlı Devlet´inde yaşayan Türkler, geniş olarak Müslümanlar, hak ve özgürlükler bakımından Gayrimüslimlere göre geride kalmıştır.
Müslüman Türkler tarih boyunca millet kelimesini kullanmışlardır. Ancak bilhassa Osmanlı´nın kullanmış olduğu "millet" sözcüğü asla ırksal bir anlam ifade etmemekteydi. Osmanlı´da millet demek, ümmet demekti. Osmanlı Devleti´nde milletten kasıt her zaman İslam Millet´i
olmuştur. Hatta sonraları "millet" kavramı daha da geniş bir kavram halini almış, bir külliyeti ifade eder hale gelmiştir. Bir imparatorluk olan Osmanlı, topraklarında yaşayan bütün halkları bir millet olarak kabul etmiş ve bunu da "Osmanlı Millet´i" diye ifade etmişti. Hal böyleyken yüzyıllarca ırktan uzak milliyetçilik yapan "bir milletin" ırksal tabanlı milliyetçilik yapması makul ve mantıklı değildir. Fransız etkisi ile fikirlere giren ırksal milliyetçilik alışık olmadığımız ve kültürel yapımıza uymayan bir kavram olduğundan sorunları da beraberinde getirmiştir.
(Devam edecek)
gorkem.evci@boun.edu.tr* Giriş
Milliyetçilik aslen bir Batı terimidir. Nasyonalizm, sosyal ve siyasal hayattaki aksini sistemli olarak ilk kez Fransa´da görmüştür. Doğu ise milliyetçilikten bihaberdir. Ama Fransız İhtilâl´i ile sinsi bir ur gibi bütün dünyaya yayılan milliyetçilik; çağdaşlaşmayı, modernleşmeyi Batılılaşmak zanneden, daha ışığın nereden doğduğunu fark edemeyen Doğu´lu münevverler tarafından, boğulmak üzere olan birine atılan bir kement gibi sahiplenilmiştir. Bizi alakadar ettiği için örnek olarak ele alacağımız 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı aydınları, Fransız eğitimi
ile yetiştirilmiş olduklarından Fransa ile yakın münasebette bulunmuşlar ve onlardan çokça etkilenmişlerdir. İşte, bir kopya kavram olarak nasyonalizm bize o günlerin hediyesidir.
Genel manada Doğu Kültürü, daha özel manada ise İslam Kültürü milliyetçiliğe yabancı hatta karşıdır. Irksal üstünlüğü ve ırksal bölünmeleri yasaklayan İslam dini, Cahiliye Devri âdeti olarak gördüğü "kabilecilik" kavramının devamı kabul ettiği "ırksal milliyetçiliği" de yasaklamıştır. Çünkü İslam, insanların farklı dil ve renklerde olmasının kimse için üstünlük yahut aşağılık sağlamadığını savunuyordu. "Arap´ın Acem´e bir üstünlüğü olmadığı gibi, Acem´in de Arap´a bir üstünlüğü yok"tu. İslam dinine inanan herkes İslam ümmetiydi. Milliyetçiliğe göre çok daha kozmopolit olan bu kavramın gayrimüslimleri dışarıda tuttuğu düşüncesiyle; din ayrımı gözetmeksizin herkesi tek bir çatı altında gören sosyalizmden, farklı olduğu söylenebilir. Ancak İslam´a inanan herkesi tek bir topluluk olarak gören ümmetçilik düşüncesi, gayrimüslimleri dışlayan bir görüş değildir. Bununla beraber "dünya üzerindeki bütün insanlar ümmete dâhildir ancak ümmet ikiye ayrılır: davete icabet eden ümmet ve davete icabet etmeyen ümmet" görüşü de yaygındır.
İslam´ı kabul ile birlikte onun bayraktarlığını yapmaya başlayan Türkler, ırksal bir ideal olan "cihan hâkimiyeti" kavramını terk ederek, "cihat"ın peşine düşmüştür. Tarih boyunca pek çok halkı bir arada yaşatan imparatorluklar yöneten Türkler ırkçılık yapmamış ve topraklarında yaşayan diğer halkların da haklarını gözetmiş hatta Tanzimat Ferman´ı ile Türk Devleti olmasına rağmen Osmanlı Devlet´inde yaşayan Türkler, geniş olarak Müslümanlar, hak ve özgürlükler bakımından Gayrimüslimlere göre geride kalmıştır.
Müslüman Türkler tarih boyunca millet kelimesini kullanmışlardır. Ancak bilhassa Osmanlı´nın kullanmış olduğu "millet" sözcüğü asla ırksal bir anlam ifade etmemekteydi. Osmanlı´da millet demek, ümmet demekti. Osmanlı Devleti´nde milletten kasıt her zaman İslam Millet´i
olmuştur. Hatta sonraları "millet" kavramı daha da geniş bir kavram halini almış, bir külliyeti ifade eder hale gelmiştir. Bir imparatorluk olan Osmanlı, topraklarında yaşayan bütün halkları bir millet olarak kabul etmiş ve bunu da "Osmanlı Millet´i" diye ifade etmişti. Hal böyleyken yüzyıllarca ırktan uzak milliyetçilik yapan "bir milletin" ırksal tabanlı milliyetçilik yapması makul ve mantıklı değildir. Fransız etkisi ile fikirlere giren ırksal milliyetçilik alışık olmadığımız ve kültürel yapımıza uymayan bir kavram olduğundan sorunları da beraberinde getirmiştir.
(Devam edecek)