MİSAFİR KALEM
Görkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr"Ne Mutlu Türk´üm Diyene"
Mustafa Kemal´in bu vecizesinin altında yatan düşünce Türkiye Cumhuriyeti’nin Milliyetçilik anlayışını özetler niteliktedir. Anadolu´da yaşayan bütün "ırkların, milletlerin, kültürlerin" varlığını kabul eden Mustafa Kemal´in bu sözü söylerken Türklüğü; "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" anlamına gelecek biçimde bir üst kimlik olarak kullandığı açıktır. Zaten başka türlüsü düşünülemez de. Aksi bir kullanım Türkiye´nin demagojik ve kültürel yapısı düşünüldüğünde felaket demektir.
Ancak bu vecize içi doldurulamamış ve başka anlamlarla anılmaya başlanmıştır. Hal böyle olunca da bu sözün ne anlamda söylendiğinin hiçbir önemi kalmaz. Çünkü sözler ve kavramlar yaşantılarla desteklenir. Bu yüzden söylenenler bazen ilk kullanımının aksi bir anlama da bürünebilir. "Ne mutlu Türk´üm diyene" vecizesi de bu durumdan nasibini fazlası ile almıştır. Arka planı yeterince geliştirilemediği için, ülkenin sosyal ve siyasal ortamında Türk kelimesi zamanla genetik-ırksal bir bağ ifade eder hale gelip diğer halkları rencide etmeye başlamış ve adeta faşist bir söz olarak kabul görmüş, öyle isimlendirilmiştir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi (1) bir söz zihinlerde başka çağrışımlar yapmaya başladıktan sonra, o sözü eski anlamında kullanmanın hiçbir yararı yoktur. Bu bakımdan ne maksatla söylenmiş olursa olsun "Ne mutlu Türk´üm diyene" sözü Türkiye topraklarında yaşayan diğer unsurları rahatsız eden faşist bir çağrışım yapıyorsa bu sözü kullanarak kavgayı sürdürmek anlamsızdır. Tıpkı "Türk Milliyetçiliği" tabirine "Anadolu´daki bütün halkları kucaklayıcı bir anlam yüklemeye çalışmak gibi... "Türk Milliyetçiliği", Türk kelimesi zihinlerde ırksal çağırışımlar yaptıktan sonra eski anlamını kaybetmiştir ve bunda rol oynayan siyasî, sosyal ve tarihsel olayların etkisi bitmeden kavramı eski anlamıyla kullanmak mümkün değildir. Bunda ısrar etmek, yanlış anlaşmaları arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda imparatorluk geleneğinin getirdiği ortak kültürün oluşturduğu "millet" ifadesinin bugün Türk Milleti, Türk milliyetçiliği gibi kavramlarla karşılanamayacağı açıkça gözükmektedir. Yeni fikirlerin yeni kavramlarla düşünülmesi gerektiğine dair inancımız bizi yeni arayışlara itmelidir. Bu düşünceyle önerilebilecek kavramlar Türkiyelilik, Türkiyecilik ve Anadolu Milliyetçiliği’dir. Bu kavramlardan Anadolu milliyetçiliğini biraz daha açmayı uygun görüyorum
(Devam Edecek)
Görkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr"Ne Mutlu Türk´üm Diyene"
Mustafa Kemal´in bu vecizesinin altında yatan düşünce Türkiye Cumhuriyeti’nin Milliyetçilik anlayışını özetler niteliktedir. Anadolu´da yaşayan bütün "ırkların, milletlerin, kültürlerin" varlığını kabul eden Mustafa Kemal´in bu sözü söylerken Türklüğü; "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" anlamına gelecek biçimde bir üst kimlik olarak kullandığı açıktır. Zaten başka türlüsü düşünülemez de. Aksi bir kullanım Türkiye´nin demagojik ve kültürel yapısı düşünüldüğünde felaket demektir.
Ancak bu vecize içi doldurulamamış ve başka anlamlarla anılmaya başlanmıştır. Hal böyle olunca da bu sözün ne anlamda söylendiğinin hiçbir önemi kalmaz. Çünkü sözler ve kavramlar yaşantılarla desteklenir. Bu yüzden söylenenler bazen ilk kullanımının aksi bir anlama da bürünebilir. "Ne mutlu Türk´üm diyene" vecizesi de bu durumdan nasibini fazlası ile almıştır. Arka planı yeterince geliştirilemediği için, ülkenin sosyal ve siyasal ortamında Türk kelimesi zamanla genetik-ırksal bir bağ ifade eder hale gelip diğer halkları rencide etmeye başlamış ve adeta faşist bir söz olarak kabul görmüş, öyle isimlendirilmiştir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi (1) bir söz zihinlerde başka çağrışımlar yapmaya başladıktan sonra, o sözü eski anlamında kullanmanın hiçbir yararı yoktur. Bu bakımdan ne maksatla söylenmiş olursa olsun "Ne mutlu Türk´üm diyene" sözü Türkiye topraklarında yaşayan diğer unsurları rahatsız eden faşist bir çağrışım yapıyorsa bu sözü kullanarak kavgayı sürdürmek anlamsızdır. Tıpkı "Türk Milliyetçiliği" tabirine "Anadolu´daki bütün halkları kucaklayıcı bir anlam yüklemeye çalışmak gibi... "Türk Milliyetçiliği", Türk kelimesi zihinlerde ırksal çağırışımlar yaptıktan sonra eski anlamını kaybetmiştir ve bunda rol oynayan siyasî, sosyal ve tarihsel olayların etkisi bitmeden kavramı eski anlamıyla kullanmak mümkün değildir. Bunda ısrar etmek, yanlış anlaşmaları arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda imparatorluk geleneğinin getirdiği ortak kültürün oluşturduğu "millet" ifadesinin bugün Türk Milleti, Türk milliyetçiliği gibi kavramlarla karşılanamayacağı açıkça gözükmektedir. Yeni fikirlerin yeni kavramlarla düşünülmesi gerektiğine dair inancımız bizi yeni arayışlara itmelidir. Bu düşünceyle önerilebilecek kavramlar Türkiyelilik, Türkiyecilik ve Anadolu Milliyetçiliği’dir. Bu kavramlardan Anadolu milliyetçiliğini biraz daha açmayı uygun görüyorum
(Devam Edecek)