MİSAFİR KALEMGörkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr
Bir imparatorluğun devamı olarak, Batılı anlamda, ırksal-genetik bir ifade ile "millî bir devlet" değiliz. Bir ırkın baskınlığına dayanan bir devlet yönetimimiz yok. Dünyanın hiçbir yerinde saf ırk olmadığı gibi Türkiye´de saf ırktan söz etmek mümkün değil. Bununla beraber bu durum Türkiye´de çok daha farklı bir gelişim gösterir. Avrupa ve Amerika´da da farklı ırklar ve bundan kaynaklanan ortak bir kültür bulunsa da bu sentez Türkiye´deki gibi değildir. Irklar birbirinden ayrılmaz derecede kaynaşmamıştır. Sözgelimi fiziksel olarak bile ırk farklılığını anlamak mümkündür. Dil ve kültür farklılıkları da açıkça görülür. Ancak Türkiye´deki kaynaşma süreci bin yıllık bir süreçtir.
Bu süreç sonunda farklılıklardan değil, ortaklıktan bahsedilebilir ancak. Nüfus olarak Türklerin fazla olduğu ve bu yüzden etkisinin daha çok olacağı düşünülse de "Türk" diye isimlendirilenlerin "ortak kültürün bireyleri" olduğu akla getirildiğinde aslında Türklüğün hemen her devirde -bilhassa Osmanlı´dan bu yana- ortak bir kültürü ifade etmek için kullandığı anlaşılır. Bu sayıca fazlalık da bunun ürünüdür yoksa genetik bir ifade olarak "Türk" kavramı bu topraklarda yabancı bir kavramdır.
Yukarıda belirttiğim gibi Türk kelimesinin ifade ettiği bu anlam zaman içinde değişmiştir. Bu durum, genel bir kabul görmemiş bile olsa kavramın bazı zihinlerde ırksal bir ifade olarak algılanması kullanılabilirliğinin değişmesi için yeterlidir.
Türk üst kimliğini Türk ırksal kimliğinden ayırarak kullanmak için en uygun kavramlar "Türkiye Halkı" ve "Türkiyeli" tabirleridir. Bunların devamını sağlamak isteyen görüşler için de ırk/milletseverlikten ziyade vatanseverlik ve ortak kültüre sahip çıkma olarak algılanabilecek olan "Anadolu Milliyetçiliği" kavramının kullanılması yerinde olur.
"Anadolu" tüm zorlamalardan uzak bir kültür ortaklığıdır. Farklı halklardan/ırklardan bir millet oluşturmanın ender örneklerindendir. Milleti oluşturan ana etmenler tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek ülkü değildir. Bir milleti millet yapan değerler tek değerler değil, ortak değerlerdir. Milletin ana unsurları; ortak vatan ( ya da ortak coğrafya), ortak dil, ortak ekonomi, ortak ülkü ve ortak tarihtir.
Bir milletin, millet bilincine sahip olması için ortak bir vatan paylaşması gerekir. Bir ırk, ortak bir vatanda yaşamasa da toprak bütünlüğü ve devamlılığı oluşturacak ülkelerde yaşarsa ortak coğrafya ile millet bilincine sahip olabilir. Aksi takdirde farklı topraklarda yaşayan aynı ırka dâhil insanlar bir millet oluşturamaz. Bunun en açık örneğini Orta Asya´da bulunan Türk Devletleri’nin birbirleriyle ve Türkiye ile olan ilişkilerinde görebiliriz. Ortak bir coğrafya paylaşmayan Türkiye ve Türkî Cumhuriyetlerin yakınlığı, Türkî Cumhuriyetlerin birbirleriyle olan yakınlıklarından çok daha azdır. Ancak Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, bu iki ülkenin ortak bir coğrafyada bulunması sebebi ile gelişmiştir ve "iki devlet tek millet" sözü ile özetlenmiştir. Örneklerde de görüldüğü gibi ortak coğrafya/vatan millet bilinci için önemlidir. Bin yıldır bir arada yaşayan "Anadolu Halkı"nı bir millet olarak telakki etmemizin bir sebebi şüphesiz ortak vatan/coğrafyadır. Aynı coğrafyadaki halklar aynı kaderi paylaşmak zorundadır. Depremler ve seller gibi doğal afetler belli bir coğrafyada gerçekleşir ve o coğrafyada yaşayan herkesi ilgilendirir. Bu gibi durumlar da ortak bilinci perçinler.
Anadolu halkı, ortak tarih bilincine de sahiptir. Bu topraklarda yüz yıllardır olup biten her gelişmeden bu coğrafyada yaşayan bütün halklar etkilenmiştir. Savaşlar, bunların en başında gelir. Tarih boyunca istilalara, saldırılara maruz kalmış olan bir Anadolu var karşımızda. Her zor durum biraz daha yakınlaştırır halkları her ortak dert biraz daha kaldırır farklılıkları.
Bir milletin ana unsurlarından biri de ortak ekonomidir. Bu konu hakkında sosyologlar kesin bir karara varamasa da A.B.D örneği bu durumun en büyük kanıtıdır. Ortak bir tarih bilincine, ortak bir kültüre, zorlanmamış bir birlikteliğe sahip olmayan Amerika Birleşik Devletleri´ni bir arada tutan en önemli etken ortak ekonomidir. Ortak ekonomi, aynı zamanda ortak yaşam ve ortak çıkar da demektir çünkü. Ortak ekonomi, farklı toplulukların birbiriyle etkileşimi sonucunda ortak çıkarlar kurarak, yaşamlarını devam ettirecek ekonomik getiriler elde etmesidir. İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için topluma muhtaçtır, ihtiyaçlardan doğan bu ilişki zamanla toplumun vazgeçemediği bir ortaklık olur ve ortak ekonomik değerler millet oluşturabilecek bir kuvvete ulaşır.
Amerika örneğinde olduğu gibi Türkiye´de de "Anadolu halkı" ortak bir ekonomik döngü içinde yaşamaktadır. Olumlu- olumsuz ekonomik değişmeler bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi etkilemektedir. Ekonomik döngü, iç pazarda halkın birbiri ile yaptığı ekonomik faaliyetlere bağlıdır. Anadolu´da geçmişten bu yana gelen ticarî ilişkiler ortak ekonomik faaliyetlerin ana damarını oluşturmuş ve güçlü bir temel kurmuştur. Ekonomik ilişkiler gemide beraber gittiğimizi ve batınca hep beraber batacağımızı açıkça göz önüne seren güçlü bir "ortaklıktır"
(Devam Edecek)
gorkem.evci@boun.edu.tr
Bir imparatorluğun devamı olarak, Batılı anlamda, ırksal-genetik bir ifade ile "millî bir devlet" değiliz. Bir ırkın baskınlığına dayanan bir devlet yönetimimiz yok. Dünyanın hiçbir yerinde saf ırk olmadığı gibi Türkiye´de saf ırktan söz etmek mümkün değil. Bununla beraber bu durum Türkiye´de çok daha farklı bir gelişim gösterir. Avrupa ve Amerika´da da farklı ırklar ve bundan kaynaklanan ortak bir kültür bulunsa da bu sentez Türkiye´deki gibi değildir. Irklar birbirinden ayrılmaz derecede kaynaşmamıştır. Sözgelimi fiziksel olarak bile ırk farklılığını anlamak mümkündür. Dil ve kültür farklılıkları da açıkça görülür. Ancak Türkiye´deki kaynaşma süreci bin yıllık bir süreçtir.
Bu süreç sonunda farklılıklardan değil, ortaklıktan bahsedilebilir ancak. Nüfus olarak Türklerin fazla olduğu ve bu yüzden etkisinin daha çok olacağı düşünülse de "Türk" diye isimlendirilenlerin "ortak kültürün bireyleri" olduğu akla getirildiğinde aslında Türklüğün hemen her devirde -bilhassa Osmanlı´dan bu yana- ortak bir kültürü ifade etmek için kullandığı anlaşılır. Bu sayıca fazlalık da bunun ürünüdür yoksa genetik bir ifade olarak "Türk" kavramı bu topraklarda yabancı bir kavramdır.
Yukarıda belirttiğim gibi Türk kelimesinin ifade ettiği bu anlam zaman içinde değişmiştir. Bu durum, genel bir kabul görmemiş bile olsa kavramın bazı zihinlerde ırksal bir ifade olarak algılanması kullanılabilirliğinin değişmesi için yeterlidir.
Türk üst kimliğini Türk ırksal kimliğinden ayırarak kullanmak için en uygun kavramlar "Türkiye Halkı" ve "Türkiyeli" tabirleridir. Bunların devamını sağlamak isteyen görüşler için de ırk/milletseverlikten ziyade vatanseverlik ve ortak kültüre sahip çıkma olarak algılanabilecek olan "Anadolu Milliyetçiliği" kavramının kullanılması yerinde olur.
"Anadolu" tüm zorlamalardan uzak bir kültür ortaklığıdır. Farklı halklardan/ırklardan bir millet oluşturmanın ender örneklerindendir. Milleti oluşturan ana etmenler tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek ülkü değildir. Bir milleti millet yapan değerler tek değerler değil, ortak değerlerdir. Milletin ana unsurları; ortak vatan ( ya da ortak coğrafya), ortak dil, ortak ekonomi, ortak ülkü ve ortak tarihtir.
Bir milletin, millet bilincine sahip olması için ortak bir vatan paylaşması gerekir. Bir ırk, ortak bir vatanda yaşamasa da toprak bütünlüğü ve devamlılığı oluşturacak ülkelerde yaşarsa ortak coğrafya ile millet bilincine sahip olabilir. Aksi takdirde farklı topraklarda yaşayan aynı ırka dâhil insanlar bir millet oluşturamaz. Bunun en açık örneğini Orta Asya´da bulunan Türk Devletleri’nin birbirleriyle ve Türkiye ile olan ilişkilerinde görebiliriz. Ortak bir coğrafya paylaşmayan Türkiye ve Türkî Cumhuriyetlerin yakınlığı, Türkî Cumhuriyetlerin birbirleriyle olan yakınlıklarından çok daha azdır. Ancak Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, bu iki ülkenin ortak bir coğrafyada bulunması sebebi ile gelişmiştir ve "iki devlet tek millet" sözü ile özetlenmiştir. Örneklerde de görüldüğü gibi ortak coğrafya/vatan millet bilinci için önemlidir. Bin yıldır bir arada yaşayan "Anadolu Halkı"nı bir millet olarak telakki etmemizin bir sebebi şüphesiz ortak vatan/coğrafyadır. Aynı coğrafyadaki halklar aynı kaderi paylaşmak zorundadır. Depremler ve seller gibi doğal afetler belli bir coğrafyada gerçekleşir ve o coğrafyada yaşayan herkesi ilgilendirir. Bu gibi durumlar da ortak bilinci perçinler.
Anadolu halkı, ortak tarih bilincine de sahiptir. Bu topraklarda yüz yıllardır olup biten her gelişmeden bu coğrafyada yaşayan bütün halklar etkilenmiştir. Savaşlar, bunların en başında gelir. Tarih boyunca istilalara, saldırılara maruz kalmış olan bir Anadolu var karşımızda. Her zor durum biraz daha yakınlaştırır halkları her ortak dert biraz daha kaldırır farklılıkları.
Bir milletin ana unsurlarından biri de ortak ekonomidir. Bu konu hakkında sosyologlar kesin bir karara varamasa da A.B.D örneği bu durumun en büyük kanıtıdır. Ortak bir tarih bilincine, ortak bir kültüre, zorlanmamış bir birlikteliğe sahip olmayan Amerika Birleşik Devletleri´ni bir arada tutan en önemli etken ortak ekonomidir. Ortak ekonomi, aynı zamanda ortak yaşam ve ortak çıkar da demektir çünkü. Ortak ekonomi, farklı toplulukların birbiriyle etkileşimi sonucunda ortak çıkarlar kurarak, yaşamlarını devam ettirecek ekonomik getiriler elde etmesidir. İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için topluma muhtaçtır, ihtiyaçlardan doğan bu ilişki zamanla toplumun vazgeçemediği bir ortaklık olur ve ortak ekonomik değerler millet oluşturabilecek bir kuvvete ulaşır.
Amerika örneğinde olduğu gibi Türkiye´de de "Anadolu halkı" ortak bir ekonomik döngü içinde yaşamaktadır. Olumlu- olumsuz ekonomik değişmeler bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi etkilemektedir. Ekonomik döngü, iç pazarda halkın birbiri ile yaptığı ekonomik faaliyetlere bağlıdır. Anadolu´da geçmişten bu yana gelen ticarî ilişkiler ortak ekonomik faaliyetlerin ana damarını oluşturmuş ve güçlü bir temel kurmuştur. Ekonomik ilişkiler gemide beraber gittiğimizi ve batınca hep beraber batacağımızı açıkça göz önüne seren güçlü bir "ortaklıktır"
(Devam Edecek)